Eğer kral doğru olursa...

31 Mayıs 2008

“Eğer kral doğru olursa kim eğri olmaya cesaret edebilir?”
Bu soruyu günümüzden 2 500 yıl kadar önce Çin düşünürü Konfüçyüs sordu.
Konfüçyüs’ün yaşadığı yıllarda (MÖ 551-497) Çin bir çöküntü devrinden geçiyordu. İmparatorluk feodal parçalara bölünmüş, uygarlığın yerini şiddet ve barbarlık almaya başlamıştı. Konfüçyüs, Tanrı’nın Çin’i yeniden birleştirme görevini kendisine verdiğine inanıyordu.
Yaşamı boyunca kendini buna hazırladı. Yeni bir ahlak felsefesi geliştirdi. Tanrı’nın buyruğunu yerine getirirken kendisine yardımcı olmaları için öğrenci yetiştirdi. Onlara siyasetin ahlakın devamı, hükümet etmenin doğruyla eşanlamlı olduğunu öğretti.

Gerçek anlamlar
Bir gün öğrencilerinden biri Konfüçyüs’e sordu:
“Hocam, eğer bir kral size düşüncelerinize göre idare edeceğiniz bir toprak parçası verse, ilk ne yapardınız?”

Yazının Devamı

Kim kahverengi kostümlü veznedar olmak ister?

30 Mayıs 2008

Yaşayan en şık gazeteci olan Güneri Cıvaoğlu ile erkek giyimi konusunda kılıç sallamak istemem.
Ama Yeni Şafak yazarı Taha Kıvanç’la yaptığı ve Rahmi Koç’un da adının geçtiği kahverengi kostüm/süet ayakkabı düellosuna ansiklopedik bir katkıda bulunmak istiyorum.
Konu şu: Kahverengi kostüm giyilmeli mi? Kahverengi veya süet ayakkabı giyilir mi?
Cevapları Sezar’ın hakkını Sezar’a vererek başlamak istiyorum.
Bir erkek için kahverengi kostüm giymenin yol kenarına bırakılmış bir ceset olarak bulunmaktan kötü olduğu gerçeğiyle Türkiye’yi tanıştıran bankacı Erol Aksoy’dur.
İngiltere’de bir bankanın şubelerinde veznedarlara koyu gri, kahverengi ve lacivert elbise giydirilir. Müşterilerin istatistiki olarak kahverengili veznedarlara gitmedikleri gözlemlenir. Psikologlar tarafından yapılan test kahverenginin insanlara güven telkin etmeyen bir renk olduğunu ortaya çıkartır.
70’lerin sonunda Garanti Bankası genel müdürü iken Aksoy bunu bir yabancı dergide okur. Garanti şube müdürlerinin bulunduğu bir

Yazının Devamı

Vakit nakittir ama nakit vakit midir?

29 Mayıs 2008

Geçenlerde tanıştığım genç bir işadamı, “Daha çok zengin olmak istemiyorum, daha çok mutlu olmak istiyorum” dedi bana.
Yıllardır ekonomi gazeteciliği yapıyorum, çok zengin tanıdım. İlk defa birinin, paradan çok, mutluluk istediğini duyuyordum.
“Birçok işadamının yaşamadığını veya yaşamayı ertelediğini görüyorum” dedi. “Ben öyle yapmak istemiyorum.”
Şapkam olsaydı çıkarıp, 18’inci yüzyıl asilzadeleri gibi, önünde reverans yapacaktım.
Ama durum müsait değildi. Anglosakson deyimiyle, self-made, “kendi ürünü,” yani kendi çabasıyla zengin olmuş, yüz kadar işadamının katıldığı bir toplantıdaydık. Kahve molasında ayaküstü konuşuyorduk.
“Çok iyi yapıyorsunuz” demekle yetindim, onunla daha sonra daha ayrıntılı konuşmaya karar vererek...

Yazının Devamı

Ne Ankara’nın şekeri ne Türkün yüzü?

28 Mayıs 2008

Arapları neden sevmiyoruz?  Bu sorunun cevabı, “Hangi milleti seviyoruz ki Arapları sevelim”dir.
Araştırmalar yeryüzünde başka milletleri en az seven birkaç milletten biri olduğumuzu gösteriyor.
Osmanlılıktan kalan bir alışkanlıkla kendimizden başka kimseyi beğenmeme, küçük görme huyumuz var.
Ama Araplara karşı özel bir sevgisizliğimiz olduğu kesin.
Buna Türk Telekom’un halka arzında bir kez daha şahit olduk. TT hisselerine talip olanlar arasında Arap yatırımcıların baş sırada olması birçok yorumcuyu illet etti. Sanki Araplar bir şirkette değil bir Truva atında hisse almışlardı.
Dünya ekonomisi uygarlık tarihindeki en köklü değişimlerden birini yaşıyor.

Yazının Devamı

Kulağımda büyücü var

25 Mayıs 2008

Geçen gün akşam serinliğinde balkonda kitap okurken Sara çıkageldi. “Annie’nin adının Annie Beyaz Pati olduğunu biliyor muydun?” Annie altı yıllık kedimiz. Adını, çocukların çok sevdiği bir dansçıdan aldı.
“Hayır” dedim. “İlk defa duyuyorum.”
“Dört beyaz patisi olduğu için. Az önce onu görmeliydin. Beyaz patileriyle garaj kapısının üzerindeki ince demirin üzerinde cambaz gibi yürüdü. Kraliçe gibi. Yavaş yavaş. Tam adı Annie Beyaz Pati Münir.”
Çocuklar küçükken söyledikleri acayiplikleri ara sıra bir deftere kaydederdim.  Aklıma on sene önce bir mart günü geldi. Öğleye doğru odamda yazı yazıyordum. Merdivenlerde Sara’nın ayak seslerini duydum. Daha üç yaşında bile olmadığı için cam kapının koluna yetişemiyordu. Yüzünden bana bir şeyler söylemeye geldiğini anladım.
Kalkıp kapıyı açtım, onu kucağıma aldım.
“Kulağımda bir büyücü var” dedi. “Kahverengi ve yeşil bir büyücü.” Bu

Yazının Devamı

AKP neden Kamu İhale Yasası’nı elli defa değiştirdi? (2)

23 Mayıs 2008

AKP’nin 2002 Kasım’ında iktidara gelmesiyle ihale düzeninin birkaç ayda bir değiştirilmesi dönemi açıldı.
Kamu ihale düzenini laçkalaştırıldı, keyfileştirildi, şeffaflığı bozuldu, uluslararası standartlardan uzaklaştırıldı.
Keyfilik, rüşvet, yolsuzluk, eş dost akraba kayırmayı önlemek amacıyla kurulan barikatların çoğu kaldırıldı. 2002 öncesine dönüldü. Haksız kazanç kapıları yeniden açıldı.
Kamu yararına olmayan birçok kanun değişikliği gibi bu değişiklikler de hemen hemen itirazsız, gürültüsüz, gözden ırak meydana geldi.
CHP ve MHP değişikliklere karşı ses çıkarmadı. Muhtemelen farkına bile varmadılar veya önemini anlamadılar.
TÜSİAD, TOBB, Müteahhitler Birliği, mimar ve mühendis odaları ve diğer sivil toplum kuruluşları da ağızlarını açmadı. George Soros’tan kısmen yolsuzluk konusuna göz kulak olması için hibe alan TESEV de üç maymunları oynadı.
AKP kamu ihale sisteminde 50’ye yakın değişiklik yaptı.

Yazının Devamı

İhale Yasası neden elli defa değiştirildi? (1)

22 Mayıs 2008

Türkiye’de siyaset Hazine’den para hortumlamanın bir diğer adıdır. Dünya Bankası’nın Türkiye’deki kamu ihale düzeniyle ilgili 2001 tarihli bir araştırması bunun kanıtıdır.
Hesap şöyle: Devletin satın aldığı mal ve hizmetlerin tutarı gayri safi milli hasılanın yüzde 16-18’ine tekabül ediyor.
Ata Yatırım’ın tahminine göre, bu yıl gayri safi milli hasıla 972 milyar YTL olacak. Bunun yüzde 18’i 185 milyar YTL eder.
Bu paranın külliyetli bir bölümü ihale düzeninin çarklarından geçerek rüşvet halinde siyasetçilerin ve bürokratların ceplerine giriyor.
Kaç para tahminen? Bunun cevabı da Dünya Bankası’nın raporunda var. Rapor, Ankara Sanayi Odası tarafından yapılan bir araştırmaya dayanarak, devletin ihaleler aracılığıyla harcadığı paranın yüzde 15’inin rüşvet olduğunu belirtiyor. 185 milyar YTL‘nin yüzde 15’i yaklaşık 28 milyar YTL eder.
Yüzde 15 küçük ölçekli ihaleler için doğru olabilir. Ama baraj vesaire gibi pahalı yatırımlarda toplam

Yazının Devamı

Kutunun dışında düşünmek nedir?

21 Mayıs 2008

Fırtınalı, soğuk bir gece; arabanızla gidiyorsunuz. Dehşetli yağmur yağıyor. Birdenbire durakta otobüs bekleyen üç kişi görüyorsunuz.
1. Hemen hastaneye götürülmezse öleceğe benzeyen yaşlı bir kadın.
2. Bir zamanlar hayatınızı kurtarmış olan eski bir arkadaş.
3. Hayatınızın kadını.
Arabanızda bir kişilik yer var. Hangisini alırdınız?
Kadını alıp hayatını kurtarırsınız çünkü onu otobüs durağında bırakırsanız ölecek. Eski arkadaşınızı alırsınız, çünkü bir zamanlar hayatınızı kurtardı ve bu, ona olan borcunuz ödemek için iyi bir fırsattır. Ama onu alırsanız hayatınızın kadınıyla bir daha karşılaşamayabilirsiniz. Hayatınızın kadınını arabaya alırsanız ömrünüzün geriye kalan kısmı yaşlı bir kadını yüzüstü bırakmanın ve arkadaşınızı hayal kırıklığına uğratmanın vicdan azabıyla geçecek.

İşe alma sınavı

Yazının Devamı