Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu’ndan geçen hafta yayımlanan Kars yazılarım hakkında bir mektup aldım. Geniş bir özetini aşağıda yayımlıyorum. Tamamına yakını ve diziyle ilgili birkaç başka okuyucu mektubu milliyet.com.tr’de, yazımın altında okunabilir.
“Diyorsunuz ki: ‘Kars -Türkiye’nin kendi gibi- acemi ve üçkâğıtçı bir doktorun eline düşmüş hasta gibidir. Bu doktor, yani Ankara’daki ve Kars’taki siyasiler ve bürokratlar, hastayı tedavi etmek bir yana teşhis etmekten acizdirler. Bu hem yerel, -yani belediye- hem de Ankara hükümet bağlamında geçerlidir.’
“Emeğe birazcık saygılı olun lütfen. İnternette yapacağınız küçük bir araştırmayla kamuoyunun yakından tanıdığı muhalif yanları öne çıkan pek çok yazar, sanatçı onlarca ismin kentteki çarpıcı değişimle ilgili söylediklerini okuyabilirsiniz.
“Ben söylediğiniz gibi “köklü bir aileye” sahibim ama zengin bir iş adamı olamadım. Hele, hele Belediye Başkanı olduktan sonra varlığımın önemli bir
En iyi yasemin çayı, içinde yasemin bulunmayan yasemin çayıdır. Yasemin demlenince çaya acı bir tat verir. Bu nedenle, kuruyup rayihasını çaya geçirdikten sonra ayıklanıp atılmalıdır. Ama bu süreç çoğunlukla es geçilir, çünkü elle yapılan, pahalı ve zahmetli bir iştir.
Yaseminsiz yasemin çayını sadece çok ama çok iyi çaycılarda bulabilirsiniz. Onlardan da bizim memlekette yok.
Vanilya, ağaca sarılarak büyüyen tropikal bir orkidenin baklamsı tohum zarfından elde edilir. En kalitelisi Fransız Pasifik sömürgesi Reunion adasında yetişir. Reunion’un Fransız İhtilali’nden önceki adı Bourbon’du. Bourbon, ihtilalin devirdiği kraliyet ailesinin adı olduğu için değiştirildi.
Orkidenin baklamsı tohum zarfı iki kez, art arda, kaynar suya sokulup çıkarıldıktan sonra, güneşte birkaç gün kurutulur. Kâğıt mendile sarılıp sert keresteli tropikal ağaçtan yapılmış kutularda saklanır. Vanilyanın rayihasının ortaya çıkması için en az bir yıl saklanması gerekir. Ne kadar uzun saklanırsa
Dünya çapında marka yaratmaktan bahsederken dünya çapındaki bazı markalarımızın öldürülmüş olduğunun farkında mısınız?
Olmadığınıza eminim.
Yaşadıklarını bilmediğiniz için öldüklerini de duymamışsınızdır.
Yahyalı. Kula. Ladik. Uşak. Bergama. Hereke. Milas. Gördes. Döşemealtı. Yağcıbedir. Çanakkale. Ezine. Kayseri. Küllüce. Kars. Kozak. Yahyalı. Taşpınar.
Bu isimler bir şey ifade ediyor mu?
Hepsi dünyada halıcılıkla ilgilenen herkes tarafından yüzyıllardır bilinen markalar. İsimlerini yapıldıkları yerlerden aldılar.
Bir zamanlar bu yerlerde dünyanın en iyi halıları yapılıyordu.
Gezi notları Kars - 2. bölüm
Kars’ın geleceği olmayan bir il olarak algılanması sermaye birikiminin sürekli Batı’ya kaymasına yol açıyor. Bu kaçış geri kalmışlığı kendi kendini besleyen bir olgu haline getirdi.
“Orada mayalanan buraya geliyor” dedi, İstanbul’a döndükten sonra konuştuğum Kars’lı işadamı Sabri Yiğit. (Resim 2) Ve ünlü markaları ve işadamlarını saymaya başladı: “Aras Kargo, Aytemiz-Akpet, Vatan Bilgisayar. Türkiye’deki cam sanayii Karslıların elindedir.”
Tüketici elektroniği pazarının önde gelen şirketlerinden Digicom’un sahibi olan Yiğit’in kendisi de bu kervanın yolcularından. Kars’ın eşrafından olan ailesi 1980’de ‘bir gecede’ Ankara’ya göçmüş.
Türkiye’nin neresine giderseniz gidin, geri kalmışlığın nedenleri her yerde aynıdır. Kars’ta olduğu gibi diğer bütün illerde de ilerlemenin önünde duran bölgesel nedenler muhakkak vardır. Ama geri kalmışlığın esas nedeni bölgesel değil, evrenseldir.
Belediye başkanı YDH ile başlamıştı
Gezi notları: KARS 1. Bölüm
Ticaret yolları değişince, o yol üzerindeki kentler önemini kaybeder, zamanla terk edilir, ölür.
Kars’ın 40 kilometre doğusunda, Arpaçay Irmağı kıyısındaki Ani, bu ölü kentlerden biridir.
Ani, Anadolu ile Asya arasındaki geçiş olan bu yaylada, bir Ermeni krallığının başkenti olarak kuruldu, 600 yıl İpek Yolu üzerindeki önemli ticaret merkezlerinden biri oldu. İstilalar, depremler atlattı ama 16. yüzyılda açılan yeni deniz yolları ticareti başka yerlere kaydırınca varlık nedenini yitirdi, terk edildi.
Geçmişte çarşıya çıkan bu yolda, bugün inekler otluyor. (Resim1). Şehri çevreleyen surların büyük bir bölümü yıkık. Dükkânlar ve evler ortadan kaybolmuş. Kilise ve manastırlar harabe halinde.
Ne var ki Ani, bugün hâlâ Türkiye’nin en güzel ve görülmeye değer ören yerlerinden biri. Çiçeklerle bezenmiş, uçsuz bucaksız yeşil ovalar, kuş cıvıltıları ve hangisinin Türkiye’ye, hangisinin Ermenistan’a ait olduğunu
1970'lerde bir ara her yaz Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya gittim.
Plansız, amaçsız gezilerdi bunlar. O zamanlar Ankara’da oturuyordum ve bir sürü İngiliz ve Amerikan yayın kuruluşunun Türkiye muhabirliğini yapıyordum. Ama belirli herhangi bir konuyu incelemek veya yazı yazmak yoktu aklımda. Not bile tutmazdım çoğu zaman. Döndükten sonra bazen yazı yazar, bazen yazmazdım.
Kimi zaman Van’a uçar, oradan dolmuş, otobüs, taksi, Allah ne verdiyse, gönlümce, yılan gibi kıvrıla kıvrıla, Diyarbakır’a gider, oradan Ankara’ya uçardım. Kimi zaman gezim Diyarbakır’da başlar, Van’da sona ererdi. Tek başımaydım. Nereye gideceğime, nerede ne kadar kalacağıma anında karar verirdim.
Sürgün ve yokluk yeri olarak bilinen bu yerlere gönüllü olarak gitmemi arkadaşlarımın ve aile fertlerimin aklı almıyordu. Tepki aynıydı ve aşağı yukarı şuydu: “Deli misin? Ne işin var oralarda. Kesecekler seni.”
Avrupa’nın hiçbir yerinde Kars yaylaları, Küre Dağları kadar güzel yerler yoktur. Ama Ankara’da bunu hiç kimse duymak
Demir-çelik fiyatlarındaki rekor artışlar devam ediyor. Avustralya Çin’e sattığı demir cevherine yüzde 85 zam yaptı.
Eşzamanlı olarak, Ereğli Demir Çelik de ürünlerinin fiyatını yüzde dokuz civarında artırdı. Ata Yatırım’a göre, yıl başından bu yana şirketin yaptığı zam, sıcak mamullerde yüzde 85, soğuk mamullerde yüzde 79’i buldu.
Gene yükselişe geçen enflasyonla yüz yüze gelen Türkiye için demir-çelik mamullerinin pahalanmaya devam etmesi iyi haber değil. Birçok temel hammaddeler ile gıda da yükselişte.
Dünyada demir cevheri fiyatları 2003 ile 2008 arasında yaklaşık yüzde 350 arttı.
Bu sektörde fiyatlar üç dev cevher firması ile birkaç büyük çelik üreticisi arasında yapılan gizli pazarlıkla tayin ediliyor. Cevher firmaları Brezilyalı Vale ile İngiliz-Avustralya şirketleri Rio Tinto ile BHP Billiton‘dur. Üzerinde anlaşılan fiyat bir yıl boyunca geçerli oluyor.
Çin razı oldu
OZANKÖY
Yerden üç metre yükseklikteki yukanın iğne uçlu yapraklarının arasında yaşayan bir fare var. Alacakaranlıkta yuvasından çıkıyor. Oturduğum yerden onu görüyorum.
Herhalde kendini en çok karanlıkta güvende hissettiği için bu saatte ortaya çıkıyor. Ama baykuş bunu biliyor. Bir tanesi birkaç dakika önce ilerideki servi ağaçlarından birinin dalına tüneyip yuvarlak gözleriyle etrafı gözlemeye başladı bile.
Biber ağacının altındaki yerimden hem fareyi hem baykuşu görüyorum. Fare ile baykuş da beni görüyor. Ama baykuş fareyi görmüyor, fare de baykuşu.
Fare yavaş yavaş yukaya değen demir ağacına geçti, oradan dalları demir ağacıyla iç içe olan biber ağacına. Biber ağacı söğüt gibi salkım olduğu için dalları yere değiyor. Fare yavaş yavaş biberin incecik dallarından yürüyerek yere iniyor ve ne yapacaksa onu yapmak üzere kayboluyor.
Dalı sallayıp onu yere düşürebilir ve üstüne basıp canını alabilirdim ama böyle bir niyetim yok, fare de böyle bir niyetimin