Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dünya çapında marka yaratmaktan bahsederken dünya çapındaki bazı markalarımızın öldürülmüş olduğunun farkında mısınız?
Olmadığınıza eminim.
Yaşadıklarını bilmediğiniz için öldüklerini de duymamışsınızdır.
Yahyalı. Kula. Ladik. Uşak. Bergama. Hereke. Milas. Gördes. Döşemealtı. Yağcıbedir. Çanakkale. Ezine. Kayseri. Küllüce. Kars. Kozak. Yahyalı. Taşpınar.
Bu isimler bir şey ifade ediyor mu?
Hepsi dünyada halıcılıkla ilgilenen herkes tarafından yüzyıllardır bilinen markalar. İsimlerini yapıldıkları yerlerden aldılar.
Bir zamanlar bu yerlerde dünyanın en iyi halıları yapılıyordu.
Artık hemen hemen hepsi silindi.
Klasik Türk halısına kalitesini veren yeni yün, kök ve çiçeklerden yapılan “kökboyası” her yöresel motifler ve kadınlarının ustalıklarıdır.

Haberin Devamı

Fabrikasyon sanat!
Önce boyalar bozulmaya başladı. Yapma boyaların 19’uncu yüzyılın sonlarından başlayarak Türkiye’ye girmeye başlamasıyla, kökboyası yavaş yavaş sahneden çekilmeye başladı.
Kökboyasının yapılması zahmetlidir ama onun halıya verdiği güzellik ve pırıltı, ne kadar kaliteli olursa olsun, hiçbir sentetik boyada yoktur. Yapma boyayla boyanmış yün ipliğinden yapılan halı kaliteli sınıfına girmez. Koleksiyonu yapılabilir değildir.
Bir diğer gelişme, yeni saf yünün yerini kalitesiz ipliklerin alması oldu. Yapma iplik veya pamuk-yün karışımı halılar piyasayı doldurdu. İpek diye insanlara polyester halılar satıldı.
Bir zamanlar her yerde bulunan kökboyasıyla boyanmış, yün veya ipek, el yapımı halılar artık neredeyse hiç bulunmuyor.
Osmanlı sarayının en güzel halılarını dokuyan Hereke, İstanbul ile İzmit’in varoşları ve pis sanayi bölgeleri arasında kayboldu.
1980’lerde başlayan kitle turizmi ve bunun yarattığı halı talebi Türk el halıcılığının ölümünü hazırlayan en büyük nedenlerinden biri, büyük halı tüccarları turizm merkezlerinde basketbol stadı büyüklüğünde dükkânların açılmasıdır. Bunlara halı yetiştirmek için genç kadın veya kızların düşük ücretlerle çalıştırıldığı halı atölyeleri kurdular. Sanatkârlar proleter oldu, el sanatı fabrikasyona dönüştü, kalite düştü.

Haberin Devamı

Hükümetler korumalıydı
Büyük halıcılar turizm acentelerine ve rehberlerine gezdirdikleri turistleri dükkânlarına getirmeleri için yüklü komisyonlar ödüyorlar. Bu komisyonu çıkarmak için halı kalitesini düşür babam düşürdüler.
Halıcıların kâr marjları artarken, el emeğinin bedeli düştüğü için evlerdeki tezgâhlar durdu.
Aklı başında bir ülkede olsaydık, hükümetler, Fransa ve İtalya’da şarapta olduğu gibi, sıkı bölgesel standartlar ve kalite kontrolü getirir, el emeğini teşvik eder ve halıların saflığını korurdu.
Ama öyle bir ülkede yaşamıyoruz, ne yazık.
Düzeysizliğin ve sıradanlığın krallık kurduğu ülkemizde, bütün değerlerimiz kolayca dejenere oluyor. Anadolu’nun doğa örtüsü, kuşları ve hayvanları, envanteri yapılmadan, isimleri konmadan yok oluyor.
Türk halısı öldü. Yaşasın çirkinlik!