OZANKÖY
Yerden üç metre yükseklikteki yukanın iğne uçlu yapraklarının arasında yaşayan bir fare var. Alacakaranlıkta yuvasından çıkıyor. Oturduğum yerden onu görüyorum.
Herhalde kendini en çok karanlıkta güvende hissettiği için bu saatte ortaya çıkıyor. Ama baykuş bunu biliyor. Bir tanesi birkaç dakika önce ilerideki servi ağaçlarından birinin dalına tüneyip yuvarlak gözleriyle etrafı gözlemeye başladı bile.
Biber ağacının altındaki yerimden hem fareyi hem baykuşu görüyorum. Fare ile baykuş da beni görüyor. Ama baykuş fareyi görmüyor, fare de baykuşu.
Fare yavaş yavaş yukaya değen demir ağacına geçti, oradan dalları demir ağacıyla iç içe olan biber ağacına. Biber ağacı söğüt gibi salkım olduğu için dalları yere değiyor. Fare yavaş yavaş biberin incecik dallarından yürüyerek yere iniyor ve ne yapacaksa onu yapmak üzere kayboluyor.
Dalı sallayıp onu yere düşürebilir ve üstüne basıp canını alabilirdim ama böyle bir niyetim yok, fare de böyle bir niyetimin olmadığını biliyor. Nerden bildiğini bilmiyorum ama bildiğini biliyorum. Beni görüyor. Zararsız olduğumu bilmese yuvasından çıkmak için kalkıp gitmemi beklerdi.
Üç gecedir aynı saatte iniyor. Ne zaman geri dönüyor? Evli, mi bekâr mı, dul mu? Anne mi, baba mı, yavru mu? Yukada başka fareler de var mı?
Gecenin içinde fareyi bekleyen sadece baykuş değil. Yılan ve, zaman zaman çığlıklarını duyduğum, tilki de var. Fare yılanın ağzını sulandırırken, yılan da baykuşun ağzını sulandırıyor. Tilkinin canı fare çekiyor, av tüfeğinin tilki.
İnsan kendini besin zincirinin dışına çıkardı. Onu yemek isteyenler hâlâ var ama sayıları azaldı.
Geçenlerde okuduğum bir dergide 19. yüzyılın sonunda bile kaplanların Hindistan’da yılda 300 binden fazla insan parçaladığını yazıyordu. Bugün Hindistan’daki toplam kaplan sayısı 3846.
İnsan dünyanın hazinesine el koydu.
Stanford Üniversitesi profesörlerinden Peter Vitousek’e* göre, toplam kara alanının üçte biri ile yarısı insan eliyle değiştirildi. Diğer canlıların da kullandığı ve insan elinin tehdit etmediği bir santimetrekare yok yeryüzünde.
Güneş enerjisi kullanarak büyüyen bitkilerin yüzde ellisini insanlar kullanıyor. Nehir sularının yüzde altmışından fazlasını kendilerine tahsis ettiler. Geçen 2 bin yıl içerisinde kuş türlerinin dörtte birini yeryüzünden sildik. Balık potansiyelinin yarısını tükettik. Atmosferdeki karbondioksitin dörtte birini oraya biz koyduk.
Bazıları ümit yok, bazıları korkacak şey yok diyor.
Ben, bir gece yukadan inen fare gibi geri dönmeyeceğiz, diyorum. Besin zincirinin son halkası insan değil yeryüzüdür. Her şeyi o doğurur, her şeyi o besler, her şey ona geri döner. Yeryüzü ağzını açmış bizi bekliyor. Zamanı geldiğinde bizi yutacak ve rahat bir nefes alacak.
Belki biz de rahat nefes alacağız.
*http://www.well.com/~davidu/domination.html