Amatör denizcilik camiasında çok sayıda kadın kaptan var. Ancak profesyonel yat kaptanları arasında İlknur Asar tek kadın...
Son yıllarda amatör denizciliğe heves eden kadınların sayısında ciddi artış var. Birçok yarış teknesinde sadece kadınlardan oluşan ekipler, erkek takımlarıyla başa baş yarışıyor. Ticaret gemilerinde sayıları bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar dördüncü, üçüncü kaptanlar görev yapıyor. Ancak yat turizminde çalışan teknelerde bugüne kadar kadın kaptana rastlamamıştık.
Göcek Boat Show’da Kaptan İlknur Asar ile tanıştım. Benim bildiğim ilk ve tek kadın profesyonel yat kaptanı... Kullandığı tekne de az buz değil... 35 metrelik bir motoryat...
İlknur kaptan, Fethiyeli... Denizciliğe başlangıç öyküsü de ilginç. Dalaman Halk Eğitim Merkezi’nde ve çeşitli köylerde eğitmen olarak çalıştıktan sonra işe ara veriyor. Daha sonra Dalaman Havaalanı’nda taksi şoförlüğü, minibüs ve kamyon şoförlüğü yapıyor. Bu süreçte dizel motorlar hakkında bilgi sahibi oluyor.
Adı kısa sürede duyuldu
Türkiye’nin pek keşfedilmemiş en bakir körfezlerinden biri olan İzmir’deki Sığacık Körfezi, orkinos balık çiftliği tehdidinden kurtuldu. Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, Sığacık Körfezi’ne balık çiftliği kurulmasını öngören planı iptal etti.
Antalya Gazipaşa’da bulunan orkinos balık semirtme çiftliği bu bölgede kirliliğe neden olmuş, denizdeki oksijen kalitesi düşmüş ve üretim yapılamaz hale gelmişti. Şirket de Tarım Bakanlığı ile Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan gerekli izinleri almış, orkinos semirtme çiftliğini Sığacık Körfezi’ne taşıma hazırlıkları yapıyordu.
Sığacık Körfezi’ne İzmir’in hem Urla hem de Seferihisar ilçelerinin kıyısı bulunuyor. Seferihisar ise belediyenin ve halkın girişimi ile dünyada Cittaslow (Sakin kent) birliğine üye olmuştu. Moderniteyi reddetmeyen ama küreselleşmenin dayattığı yabancılaşmaya karşı çıkan Cittaslow felsefesine göre çevre korumacılığı, gelenekler, organik tarım, yerel lezzetler ön plana çıkıyor. Böyle bir bölgede orkinos çiftliğinin kurulacak olması, hem kentin Cittaslow felsefesine, hem turizm gelirlerine, hem de geleneksel balıkçılıkla geçinen ailelere darbe vuracaktı.
Bir taraftan Seferihisar halkı, sanatçılar,
Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu ile denizcilerin çevre konusundaki endişeleri üzerine sohbet ettik. Amatör denizcilerin gönüllü çevre müfettişi olduğunu hatırlatan Eroğlu, yat turizminin gözbebeği körfezlerine özel önem verdiklerini söyledi
Denizlerin ve ormanların korunmasına yönelik yazdığım yazılardan sonra, Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu detaylı açıklama yapmak için randevu verdi. Önce Bakan Eroğlu ile sohbet ettik. Ardından, Çevre Yönetimi Genel Müdürü Prof. Dr. Cumali Kınacı, Deniz ve Kıyı Yönetimi Dairesi Başkanlığı bürokratları, daha sonra da Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanı Ahmet Özyanık ve yardımcısı Mehmet Menengiç ile konuştuk.
Önümüzdeki yıllarda Hisarönü Körfezi, Göcek kadar popüler olacak. Ancak bu körfezde en gözde koylar olan Selimiye Köyü ile Orhaniye Köyü’nde kanalizasyon sistemi ve arıtma tesisi yok. Bu konuyu daha önce de yazmıştım, hatırlattım. Bakan Veysel Eroğlu konuyla ilgili daha önceden çalışma yapılması talimatını verdiğini söyledi. Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanı Ahmet Özyanık, Selimiye Köyü’nün arıtma sistemini bu sezon başlamadan önce bitireceklerini, Orhaniye’de ise bazı hukuki sorunlar olduğunu söyledi.
Ünlü denizcimiz Sadun Boro Muğla kıyılarında yürürlüğe girecek Mavi Kart uygulaması için Çevre Bakanlığı’na açık mektup yazmış ve endişelerini dile getirmişti. Bakanlık gerekli altyapı çalışmalarının tamamlandığını söylüyor
İki hafta önce, ünlü denizcimiz Sadun Boro’nun Çevre ve Orman Bakanı Bakanı Veysel Eroğlu’na hitaben yazdığı açık mektubu yayınlamıştım. Sadun abi Muğla ili kıyılarında uygulamaya girecek Mavi Kart sistemi için eleştirilerini dile getirmişti. Uygulama ile büyük küçük demeden tüm tekneler organik atıklarını atık alım istasyonlarına verecekler, bu işlem de chip’li karta işlenecek.
Sadun Boro’nun itirazı iki noktada toplanıyordu: Birincisi, içinde iki-üç bin kişinin dolaştığı kuruvaziyer gemiler ile beş metrelik yelkenli tekne bir tutuluyor. Bu uygulama sonucunda küçük amatör tekneler ve küçük balıkçı tekneleri ile Sahil Güvenlik botları arasında denetimler ve para cezaları üzerine büyük tartışmalar çıkacak. İkinci önemli itirazı ise Muğla kıyılarında toplanan bu organik atıkların arıtılacağı yeterli tesis olmaması. Toplanan bu atıklar fermente olup daha fazla kirlilik yaratacak.
Sadun abi mektubunu da “Bu yaştan sonra başka ülkeye mi gideceğiz?” diye
Küçük teknelerini karaya bağlamak için doğal yolu düzelten, deniz ulaşımı sağlamak için dört metrekarelik iskele yapan yazlık, Maliye’nin gazabına uğradı. İskele yıkıldı, taşlar söküldü
Denizci ülke, denizci millet” Türkiye’nin denizcilik politikalarının misyonunu anlatan bir slogan. İlk AK Parti hükümeti göreve gelir gelmez, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Deniz Ticaret Odası ile birlikte bir arama ve karar konferansı düzenlemişti. Bu toplantıda, aralarında benim de bulunduğum bir grubun önerisi üzerine “Denizci ülke, denizci millet” sloganı Türkiye’nin denizcilik politikalarının amacını anlatan bir misyon olarak kabul edildi.
Özellikle Yıldırım ve Denizcilik Müsteşarlığı denizcilik konusunda gerek sektörü gerek amatör denizcileri memnun eden kararlar aldı, icraatlar yaptı. Buna karşılık Maliye Bakanlığı ile Çevre ve Orman Bakanlığı, amatör denizciler için olmadık güçlükler çıkardı. Bu haberin iki fotoğrafı, devletimizin denizciliğe ve amatörlere bakış açısını tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor.
Üstteki fotoğraflar yazlık bir sitede çekildi. Site sakinleri kıyı şeridini düzeltmiş, çakıl taşları ile kaplı olan yarım metre genişliğindeki doğal yolu kayrak taşları ile
Ünlü Türk denizcisi Sadun Boro, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı genelge ile denizcilik ve yat turizminin baltalanacağını, uygulama sonucunda da denizlerin aksine daha da kirleneceğini söylüyor
Sevgili Meriç,
Bu mektubu sana hitaben yazıyorum
ama Milliyet aracılığı ile Çevre Bakanı’na iletmeni rica ediyorum.
Bütün dünyayı dolaştım. Dolaşmaya da devam ediyorum. Hiç abartmadan söylüyorum. Dünyanın en güzel kıyıları, iklimi, doğası bizim Güney Ege kıyılarımız. Bu bölgelerin korunması için, deniz sevgisinin aşılanması için bir ömür adadım. Dergilerde yüzlerce makalem, altı kitabım yayımlandı.
Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün nisanda Muğla kıyılarında uygulamaya koyacağı Mavi Kart sistemi, diğer kıyılarımızda da atık alım kağıdı doldurma zorunluluğu, denizleri korumaktan çok küçük balıkçıları, küçük tekne sahiplerini denizden uzaklaştıracak ve Sahil Güvenlik ile karşı karşıya bırakacak. Büyük gemiler için yapılması gereken bu düzenlemenin küçük tekneler için de zorunlu hale getirilmesinin deniz kirliliğini önlemekle ilgisi yok.
İzmir Körfezi’nin güneyinde İnciraltı’nda yer alan Levent Marina, boyu 25 metreye kadar olan 65 tekneye bağlama hizmeti verecek.
İzmir Körfezi’nde ne yazık ki bir marina, bir yat bağlama iskelesi yok. Geçtiğimiz haftalarda yazmıştık, Pasaport Limanı tüm altyapısı ile hazır ama bir türlü yat limanı haline getirilemiyor. Körfezin güneyinde, İnciraltı’nda Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı’na ait küçük bir yat bağlama yeri vardı. 1991 yılında hizmete giren bu küçük marina biraz da işletme ve tanıtım hizmetleri yetersizliği nedeniyle pek de ilgi görmemişti.
Maliye Bakanlığı tarafından 49 yıllığına Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı’na devredilen Levent Marina, geçtiğimiz temmuz ayında İzmirli sanayici bir aile olan Dirinler’e yedi yıllığına kiralandı. Yönetimi devralan Dirinler ailesi, kısa süre içersinde marinanın tüm alt ve üst yapısını yenileyip hizmete açtı.
Üst seviyede güvenlik ve bağlama hizmeti veren marina, üç çıpalı ve 25 metre boya kadar 65 tekne bağlama kapasitesine sahip. 300 tona kadar olan tekneler kızak yoluyla karaya çekilebiliyor.
Türkiye mega yat üretiminden sonra, küçük tekne üretiminde de Akdeniz pazarında boy gösteriyor
Marmaris’te faaliyet gösteren Enma firması, 4 metreden 10 metreye kadar günübirlik balıkçı ve gezi tekneleri ile içinde geceleme de yapılabilecek hızlı motoryatlar üretiyor. Bu yatlar arasında yer alan, tamamen yerli mühendislik dizaynı ve yerli emekle yapılan gezi teknesi Santa Chira, İtalyanların gözdesi oldu.
8 metre boyundaki teknenin kamarasında gerektiğinde iki kişilik yatağa dönüşen oturma grubu, maun masif mobilya ve masa, tik ağacından yer döşemeleri, bir buzdolabı ve mini mutfak bulunuyor. Güvertede ise geniş bir oturma grubu, kumanda paneli ve kullanışlı köprü üstü bulunuyor. 55-330 beygir gücü arasında motor seçeneklerine göre, tekne 9 ile 25 mil arasında sürat yapabiliyor. Marmaris’te 15 yıldan beri tekne üretimi yapan Enma firmasının genel koordinatörü Enis Eralp, ürettikleri tekneleri ağırlıklı olarak İtalya’ya ihraç ettiklerini söylüyor.
Tekne için 60 bin avro fiyat belirlediklerini söyleyen Eralp, “İthalatçı firma bizden bu fiyata alıyor, İtalya’da 120 bin avroya satılıyor. Türkiye tekne üretiminde gerçekten çok iyi bir noktaya geldi. Zaten üretimde kullandığımız