Meteo ve imamlar...

24 Eylül 1997

Melih AŞIK

Meteorolojiden sorumlu Devlet Bakanı Burhan Kara'yla sohbet ederken söz meteorolojiye geliyor...
- Türkiye'de meteoroloji istasyonlarının sayısı 650 dolayında, diyor Bakan, bunların sadece 60'ında meteoroloji uzmanı var. Diğerlerinde yok...- Peki ne olacak?..
- Umudumuzu Meteoroloji Yüksek Okulu'na bağladık...- RP döneminde örgüte alınmış olan imamlar ne oldu?..
- Pasif görevlere atadık...- O görevlerde kalacaklar mı?
- Mecburen...- Onları yağmur duası gibi işlerde kullansanız...
- Valla fena fikir değil..Şakayla karışık dramatik sorular geliyor gündeme... Acaba Refah Partisi bir yıllık iktidarı sırasında kaç imamı, meslekleriyle ilgisiz işlere atadı? Neden imamlara kendi alanlarında iş bulunmadığı halde 600 bin öğrenci imam hatip okullarında okutuluyor? Manzara bu olunca "RP'nin derdi gençleri meslek sahibi yapmak değil de, kendine itaat edecek kafa yapısında militanlar yetiştirmektir" diyenler doğru söylemiş olmuyor mu?..
600 meteoroloji istasyonunun ancak 60'ında uzman çalıştırabilen Türkiye'nin teknik alanlardaki eleman eksikliğini konuşacak yerde.. sabah akşam imam hatip okullarını konuşması acaba 2 binli yıllarda da sürecek mi?..

Yazının Devamı

Mersin'e çıkartma

23 Eylül 1997

Melih AŞIK

Mersin Üniversitesi ile YÖK arasındaki kapışmanın boyutunu YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün Mersin Üniversitesi Rektörü Vural Ülkü'ye söylediği şu sözler ortaya koyuyor:
- Laiklik demokrasi size mi kalmış? Sizden hesap sorulacaktır. Üniversite birkaç 12 Eylül artığına bırakılmayacaktır...YÖK Başkanı Gürüz yalnız Mersin Üniversitesi Rektörü Vural Ülkü'ye değil, Kıbrıs'daki Yakın Doğu Üniversitesi Rektörü Suat Günsel'e de takmış... Dr. Günsel'in ifadesine göre KKTC Büyükelçiliğinde verilen bir kokteylde onun kolunu sıkarak:
- Seni mahvedeceğim, demiş...
Doğu Akdeniz Üniversitesinden yaklaşık 50 öğretim üyesi dün destek amacıyla Mersin Üniversitesine çıkartma yaptılar... Ve ortak bir deklarasyonla YÖK'ü kınadılar...
Türkiye Kıbrıs'a çıkartma yapacak diye beklerken... Bu defa Kıbrıs'tan Türkiye'ye çıkartma vaki oldu. Gürüz'ün sayesinde...
Prof. Gürüz sakin olmalı... Mersin Üniversitesine öfkesi hangi somut sebeplerden kaynaklanıyorsa bunları ve kanıtlarını (bir öğretim üyesiyle ilgili zamparalık iddiaları dahil) açıklamalı... Yoksa özel hesaplaşma güdüsüyle iki büyük üniversitenin tekerine çomak soktuğu kanısı güçlenecek...

Yazının Devamı

Haftanın notları...

21 Eylül 1997

Melih AŞIK

Abesle iştigal cumhuriyeti yine hareketli bir hafta yaşadı... Başkanlık sistemi kırkıncı defa tartışmaya açıldı... Çünkü görev süresi 2000 yılında biten Süleyman Bey'e o tarihten sonra oturacak bir koltuk bulunması ülkenin en büyük sorunu... O karambolde, belediye seçimlerinde olduğu gibi, koltuğa RP'nin adayı (ve inşallah Erbakan) oturur da padişahlığını ilan ederse ne olur? O Baba'nın sorunu değil...
***
Ekonominin purolu sihirbazı Güneş Taner, Uzakdoğu'da purosundan derin nefesler çekip iri iri üfleyerek ekonomideki büyük projelerini açıkladı. Taner, ülkenin yüzde 70'inin kendi işinin sahibi olduğunu, dolayısıyla enflasyondan şikayetçi olmadığını keşfetmişti. Tespit önemliydi. Ancak Güneş'in manevi babası ve yakın geçmişin enflasyon kralı Turgut Özal'ın oyu neden yüzde 70'lere tırmanmamış da yüzde 21'e düşmüştü?.. Havadaki sohbette bu soru havada kaldı.
***
Kenan Paşa Milliyet'te yayınlanan yeni kitabında gazetecileri yalancı tanık göstererek 12 Eylül'ü ve kendini övdü... Paşa 17 yıldır 12 Eylül'ü anlatıyor. Tam anlaşılmıyor. Aslında düğüm şu ince noktada...
Acaba...
Türkiye anarşinin kucağına

Yazının Devamı

Profesyonellik!..

20 Eylül 1997

Melih AŞIK

Üzerine "raylı sistem" kurulmuş yeni bir "Boğaz Köprüsü"nü savunan Boğaziçi Üniversitesi Profesörü Semih Tezcan'ın görüşlerini ilginç bularak birkaç gün önce aktarmış, bir mühendis dostumuzun notunu da eklemiştik. Not şuydu:
"Prof. Tezcan, Boğaz geçişi konusuyla yakından ilgilenen `Yapı Merkezi' firmasının danışmanlığını yapıyor. Dile getirdiği görüşler, adına çalıştığı şirketin promosyon etkinlikleriyle uyum içinde; bu yüzden şüphe uyandırıyor..."Bu satırlar üzerine Prof. Tezcan cevaben bir faks notu geçti. Sayın Profesör, "Öküzün altında buzağı aradığımızı" belirttikten sonra diyor ki:
"Danışmanlık yapmak bir öğretim üyesine şeref verir. 36 yılı aşkın akademik hayatımda, sizin yönettiğiniz sütunların alamayacağı kadar çok konuda, ulusal, uluslararası kurum, kuruluş ve öğrencilerime danışmanlık yaptım. Hƒlƒ da yapıyorum." Arkasından da "raylı köprü"yü neden savunduğunu, bu projenin "raylı tüp geçit"e olan üstünlük ve avantajlarını anlatmış... Bu ayrıntılar sonuçta uzmanlarca tartışılıp karara bağlanacak konular... Bizim yazımızda dile gelen kaygı ise bir başka şeydi... Bir bilim adamı belli koşullarda bir ticari firmaya danışmanlık yapabilir... Ancak savunduğu

Yazının Devamı

Rüyamda "kurye"yim...

19 Eylül 1997

Melih AŞIK

Taşlıtarla'dan Mesude...Rüyamda Örnek kız, pardon, Kurye kız Dilek Örnek oluyorum... Heyecanlı para kaçırma sahneleri yaşadıktan sonra bir gün hakim karşısına çıkıyorum. Babacan Yargıç soruyor:
- Kızım bavulla para kaçırdın mı doğru söyle?
- Kaçırdım ama kendim için değil devletim milletim için kaçırdım...- Sana hangi devlet görevlisi emir verdi.
- Devlet sırrıdır söyleyemem Hakim Amca...- Herşeyi vatanın milletin için yaptığına yemin eder misin?
- Ederim hakim amca... - O zaman serbestsin kızım... Bizden bir isteğin var mı?
- Devlet benden özür dilesin Hakim Amca..- Başka...
- Hapishane çıkışında "Türkiye seninle gurur duyuyor" diye bağırsınlar...- Başka?

Yazının Devamı

Paşa'nın anıları

18 Eylül 1997

Melih AŞIK

Kenan Evren'in şu sıralarda gazetemizde yayınlanmakta olan yeni dizisinin biz gazeteciler üzerine kurgulandığı başlığından da anlaşılıyor:
"12 Eylül'den önce ve sonra... Ne Demişlerdi? Ne Dediler? Ne Diyorlar?" Adı tarihe geçen kişilerin anılarını yazmaları olumlu bir davranıştır. Ama elbette gerçekleri tahrif etmemek, gelecek nesillere saptırılmış bilgiler aktarmamak şartıyla... Sayın Evren'in dizisi bu şarta pek uymuyor...
Nedenine gelince... Mesela...
Dizinin dünkü bölümünün baş köşesinde Kenan Evren'in şu sözleri okunuyor:
"Halkın ezici bir çoğunlukla kabul ettiği Anayasa ve benim Çankaya'da geçen bir yılım sonunda basında çıkan yorumlar son derece olumluydu..." Bu başlığın altında da bizim Güneş Gazetesindeki Arka Pencere'de, 26 Nisan 1983 tarihinde yayınlanmış "Hayırlı olsun" başlıklı bir yazımız aktarılıyordu...
Üst başlıkla bağlanınca bizim yazımızın Anayasa veya Kenan Evren'in Çankaya'daki bir yılını konu alarak övdüğü izlenimi doğuyor. Oysa ilgisi yok. 1983 yılı Mart ayında "Siyasi Partiler Yasası" çıkmış. Nisan'da parti kurma çalışmaları başlamış. Biz de yeniden demokrasiye ve siyasi partiler düzenine geçilirken genel bir "Hayırlı olsun" temennisinde

Yazının Devamı

Meçhul tutuklu!..

17 Eylül 1997

Melih AŞIK

Resmi Gazete'nin 8 Eylül tarihli nüshasının 51'inci sayfasını bir değerli okurumuz fakslamış... Sayfada bir "ilan yoluyla tebliğ" görülüyor... Okuyalım:
"Davacı: K.H.
Sanık: Ünal Erol, Muhlis, İsmihan oğlu, 1968 doğumlu Sinop Boyabat Paşalıoğlu Köyü, Cilt: 133/01, SH: 30, K:5'te kayıtlı olup halen aynı yerde oturan, Uşak Cezaevi'nde başka suçtan tutuklu, bekar, okur - yazar...
SUÇ: 6136 sayılı kanuna muhalefet. "
Yukarıda suçu ve açık kimliği yazılı bulunan sanık Ünal Erol'un gıyabında karar alınmış olunduğu, bu karar bugüne kadar sanığa tebliğ olunamadığından, ilanla tebliğine karar verilmiş olup...
***
Sanırız okurlarımız meseleyi anladılar... Devlet mahkum ettiği Ünal Erol'un "başka bir suçtan Uşak Cezaevi'nde tutuklu" olduğunu biliyor. İlan metnine kendi eliyle yazıyor. Ancak kararı sanığın adresine yollayacak yerde ilan yoluyla duyurmaya çalışıyor. Acaba Ünal Erol kendisine gelen tebliğ zarflarını açıp okumamaya yeminli ancak Resmi Gazete'yi yakından izleyen bir vatandaş mı?..

Yazının Devamı

Susurluk ve RePe...

16 Eylül 1997

Melih AŞIK

"Susurluk olayı siyasete kurban gitmiştir."
"Susurluk olayını çözmeden demokratikleşme sağlanamaz."
Çetelere bulaşmamış hemen herkesin üzerinde ittifak edeceği iki doğru saptama...İkisi de Refah Partililere, ilki, TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'nun RP'li Başkanı Mehmet Elkatmış' a, ikincisi Gaziantep milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı'ya ait...
Peki, ne oldu da, daha düne kadar Susurluk olayını "fasa fiso" olarak nitelendiren, fezlekeleri aylarca TBMM'ye göndermeyen, Mehmet Ağar' la Sedat Bucak' ın dokunulmazlıklarının kaldırılmasına karşı çıkan, RP'liler şimdi böyle konuşur oldular?
Arkadaşımız Fahrettin Fidan, dün bu soruları RP Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül' e sordu.
- Sizinkiler, bu son sözlerinde gerçekten samimi mi?
- Elbette...

Yazının Devamı