Melih AŞIK
Mersin Üniversitesi ile YÖK arasındaki kapışmanın boyutunu YÖK Başkanı
Kemal Gürüz'ün Mersin Üniversitesi Rektörü
Vural Ülkü'ye söylediği şu sözler ortaya koyuyor:
- Laiklik demokrasi size mi kalmış? Sizden hesap sorulacaktır. Üniversite birkaç 12 Eylül artığına bırakılmayacaktır...
YÖK Başkanı
Gürüz yalnız Mersin Üniversitesi Rektörü
Vural Ülkü'ye değil, Kıbrıs'daki Yakın Doğu Üniversitesi Rektörü
Suat Günsel'e de takmış...
Dr. Günsel'in ifadesine göre KKTC Büyükelçiliğinde verilen bir kokteylde onun kolunu sıkarak:
- Seni mahvedeceğim, demiş...
Doğu Akdeniz Üniversitesinden yaklaşık 50 öğretim üyesi dün destek amacıyla Mersin Üniversitesine çıkartma yaptılar... Ve ortak bir deklarasyonla YÖK'ü kınadılar...
Türkiye Kıbrıs'a çıkartma yapacak diye beklerken... Bu defa Kıbrıs'tan Türkiye'ye çıkartma vaki oldu.
Gürüz'ün sayesinde...
Prof.
Gürüz sakin olmalı... Mersin Üniversitesine öfkesi hangi somut sebeplerden kaynaklanıyorsa bunları ve kanıtlarını (bir öğretim üyesiyle ilgili zamparalık iddiaları dahil) açıklamalı... Yoksa özel hesaplaşma güdüsüyle iki büyük üniversitenin tekerine çomak soktuğu kanısı güçlenecek...
Olay İngiltere'de
Judith Walker adlı genç kızın başından geçiyor.
Genç kızın Londra'dan bindiği tren Birmingham'a giderken bir istasyonda mola veriyor. O ana kadar karşı koltukta uyuklamakta olan iyi giyimli genç adam trenin durmasıyla aniden gözlerini açıyor... Bir an etrafına şaşkın şaşkın baktıktan sonra yanındaki bond tipi çantayı alıyor, kompartmandan çıkıyor. Genç kız adamın ceketini askıda unuttuğunu neden sonra farkediyor. Derhal askıdan ceketi alıp perona iniyor. Ancak o kalabalıkta adamı bulmak ne mümkün? Ceketi mecburen biraz ilerde gözüne çarpan istasyon memuruna teslim ediyor. Genç adam nasıl olsa ceketini aramak için geri döndüğünde doğrudan istasyon memuruna başvuracak, ceketini alacaktır. Genç kız görevini yapmış insanların huzuru içinde kompartımanındaki yerini alıyor.
Tren hareket ediyor... Birkaç saniye geçmeden kapı açılıyor. Kapıdan içeri kim mi giriyor? Ceketin sahibi genç adam... Tepsi gibi kullandığı bond çantasının üzerine bir kahve ile bir sandviç yerleştirmiş... Neşe içinde yerine oturuyor... Meğer sadece trenin lokantasına gitmemiş mi? Kıza gülümsüyor. Genç kız ise delikanlının yüzünün biraz sonra alacağı şekli düşünerek renkten renge giriyor...
Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu'ndan, Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri'ne yüzde 70 faizle kredi verilirken, aynı fondan, Fiskobirlik'e yüzde 50 faizle kredi verilmesindeki garabete değinen yazımızı ve bu yazımıza Devlet Bakanı, Giresun milletvekili
Burhan Kara'nın yanıtını hatırlamışsınızdır.
Özetle, diyordu ki
Kara;
"...Destekleme Fonu'nda biriken paranın yüzde 90'ı fındık üreticisine aittir. O yüzden fındıkçıya düşük faiz uygulanması çok normaldir."
Acaba bu savunma ne kadar gerçekleri yansıtıyor? Sözü, uzun süre Tariş'te Genel Müdürlük yapmış, dolayısıyla bu işleri iyi bilen bir isme, Prof.
Oğuz Oyan' a bırakıyoruz:
"Fon kesintisi yalnızca fındıkta yapılmadı. Yıllarca incirde, kuru üzümde vs. de yapıldı. Peki, bunları üreten üreticilere niye fındığa verildiği gibi indirimli kredi verilmedi?
Daha önemlisi... Kamu maliyesinde genellik ilkesi denilen çok önemli bir ilke vardır. Bu ilkeye göre, belirli gelirler, belirli giderlere karşılık gösterilerek harcanamaz. İşte bu nedenle, velev ki, Destekleme Fonu'nun gelirlerinin yüzde 90'ı fındık üreticilerinden kesilen paralardan oluşsa bile, sözünü ettiğim ilke dolayısıyla yapılan bu uygulama yanlıştır."
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr