Al sana barış!..

5 Eylül 1997

Melih AŞIK

İstanbul'da basın toplantısı yapmaları yasaklanan Musa Anter Barış Heyeti üyeleri kaldıkları otelde gazetecilere kendilerini tanıtmak için toplantı yaparken polis çıkagelmiş... Heyet üyelerini döverek gözaltına almış. Kafası gözü yarılmış yabancıların görüntülerini TV haberlerinde izledik.
Bu Barış Heyeti'nin bize barış getirdiğine, getireceğine falan inanmıyoruz... Ancak yine de... gördükleri muamele sonucu "devlet gücü" adı verilen bizim güçlere oranla çok barışçı kaldıkları söylenebilir.
Polis, çok ender koşullarda da olsa, bir basın toplantısını yasaklayabilir. Aksine davrananları, bütün çareler tükendiği takdirde, gözaltına alabilir. Ancak hiçbir ülkede polis, hınç duyduğu kişileri döverek özel olarak cezalandırma yetkisine sahip değildir... "Hiçbir ülke" derken Türkiye istisna tabii... Bizde güvenlik güçleri cumalar hariç, Batı standartlarını uygulamıyor... Adeta özerk bir kuruluş... Hükümet bile karışamıyor.
Ancak şu merak ediliyor...
Batı dünyasının geçen yüzyılda bıraktığı her türlü kanunsuzluğu bu yüzyılın sonunda hala başarıyla uygularken neden bir yandan da adamların kapısına dayanıp iki günün biri "Bizi de AB'ye alın!" diye yakarıyoruz... Neden adamlar, "A

Yazının Devamı

İftihar listesi!

4 Eylül 1997

Melih AŞIK

Okurumuz Semra Cora, son Trabzon seyahatinde gördüğü dershane afişini "Aynen Karadeniz fıkrası gibi" diye niteliyor ve nedenini de şöyle anlatıyor:
"Bilirsiniz, üniversiteye hazırlama dershaneleri, sınavlar bittikten sonra sınavı kazanan öğrencilerinin listesini kocaman bez afişlere yazarak bulundukları binanın cephesine asarlar. Asarlar ve böylece, bakın, ben ne kadar başarılı bir dershaneyim, mesajını vermek isterler. Benim, Trabzon'da gördüğüm dershanenin astığı bez afişte de sınavı kazanan öğrencilerin adları tek tek belirtilmişti. Ama bu afişte, Anadolu'nun öteki kentlerinden farklı bir liste daha vardı. Listede, sınavı kazanan öğrencilerin yanında, kazanamayan öğrencilerinin de isimleri vardı." Ankara Keçiören Belediyesi düzenlediği 30 Ağustos törenlerini basına aşağıdaki metinle duyurdu... Dil ve imla kurallarını gereksiz bulan biri tarafından kaleme alındığı anlaşılan bu Türkçe şaheserini birlikte okuyalım:
"Keçiören Belediyesi Tarafından düzenlenen 30 Ağustos kutlamalarına halkın ilgisi büyüktü kutlamada Havai fişeklerle gükyüzü renk cümbüşüne büründü ardından mehteranların doyumsuz müzükleriyle halk coştu ve o coşkuyu sahneye çıkan sanatçıların şarkılarıyla

Yazının Devamı

Çukurambar ne diyor?

3 Eylül 1997

Melih AŞIK

Dışişleri Bakanlığı'ndan söz eden meslektaşlar sık sık Bakanlık yerine "Çukurambar" deyimini kullanıyor. Çünkü Bakanlık bir süre önce Bakanlıklar semtindeki binasından Balgat'ta "Çukurambar" adı verilen semte taşındı.
Rahmetli Büyükelçi Mahmut Dikerdem anlatırdı: Dışişleri Bakanlığı Cumhuriyetin ilk yıllarında Ankara'nın Hergele Meydanı'ndaymış. Fransa Dışişleri Bakanlığı da Paris'te Quai D'Orsay adı verilen semtte.. Fransızlar, Dışişleri Bakanlığı'ndan söz ederken kısaca "Quai D'Orsay" diyorlar:
..Quaie D'Orsay bu konuda ne diyor?..Quai Dorsay dün atamaları görüştü,gibi... Bizim muzip diplomatlar bundan esinlenerek Ankara'da paralel bir söylem geliştirmiş o sıralar. Türk Dışişleri Bakanlığı'ndan söz edilirken;
..Hergele Meydanı bu işe ne diyor?..Hergele Meydanı dün atamaları görüştü,gibi... Dışişleri Bakanlığı Bakanlıklar semtine taşınınca eski deyim terkedilmiş. Bu defa taşınılan yerin adı Çukurambar olunca espri hortladı.
En iyisi ve kolayı... Çukurambar'ın adını değiştirmek... Bizim Dışişleri, eleştirilen yanlarına rağmen Cumhuriyet ilkelerini yaşatan bir - iki bakanlıktan biri olarak böyle bir adı haketmiyor...

Sağanak yağışlar kenti teslim alıp, sokak aralarında

Yazının Devamı

Havada ikmal...

2 Eylül 1997

Melih AŞIK

Bu yıl 30 Ağustos törenlerinin en büyük esprisi "havada ikmal"di... Necmettin Erbakan'ın katıldığı törenler sırasında tanker uçakları diğer uçaklara havada ikmal yaptılar. Malumunuz Necmettin Erbakan havada ikmal için koltuktan kalkmış, Tansu oturana kadar koltuk ikisinin de altından kaymıştı. Törende gazetecilerin yanında oturan bir hava subayı bu konuda bilgi verirken dedi ki:
- Havada ikmalin temel şartı hortumu yuvaya zamanında dayamaktır. Eğer pilotun bu konuda becerisi yoksa ikmal gerçekleşmez. Tehlike başlar...Havada ikmal gösterisini Erbakan'ın da çok dikkatle izlediği görüldü...

Uğur Dündar pazar günü Hürriyet'teki yazısında aydınlık bir haber veriyor; TV dünyasının ve kamuoyunun bütün varlığıyla desteklemesi gereken bir kampanyayı duyuruyor... Reyting yarışmasının TV haberlerini olumsuz etkilediğini, çığırtkanlığın dozunun arttığını, ekranlarda kan gövdeyi götürdüğünü anlattıktan sonra diyor ki:
"Biz Kanal D Haber Merkezi olarak, artık bu gidişe dur demenin gerekli olduğuna inanıyoruz. Kanal D Haber Merkezi önümüzdeki günlerde, kamuoyuna çok önemli bir duyuruda bulunacak. Bir deklarasyonla, diğer televizyon haber merkezlerini, ortak ilkeler etrafında

Yazının Devamı

Semiz toplum...

31 Ağustos 1997

Melih AŞIK

Siyasetin "en dürüst" tanınmış üç ismi kim?..
Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Hüsamettin Cindoruk...Ve onlar iktidarda... Üstelik destekçileri de tertemiz bir isim: Deniz Baykal... "Temiz yönetim - temiz siyaset" için bundan iyi kadro kurulabilir mi?.. Hayır... O yüzden Bekir Coşkun sütununda biraz da hayretle soruyor:
- Ama devletin kilerindeki tıkırtılara karşın bunlarda en ufak bir tık yok. Üstelik aralarında arpalık kavgasına başladılar. Geçmiş dönemin hırsızlıklarını soygunlarını ortaya döküp yakalarına yapışacaklarına arpalıklar için birbirlerine girdiler... Bu aşamada "temiz siyaset - temiz toplum" için adım atılmazsa kim, ne zaman, bu kiri pası temizleyebilir?..Gerçekten de merak etmemek elde değil... Eğer temiz siyasete yönelik adımlar atamayacaklarsa neden bu liderlerin her biri muhalefette yolsuzlukların üzerine gitmekten söz ediyor?
Neden iktidara geldiklerini elleri kolları tutuluyor.
Ne mi yapabilirler? Mesela...
Hesap Uzmanları Kurulu Başkanı Abdullah Aslan, Yeni Türkiye adlı hacimli derginin geçen sayısında yolsuzlukların sürmesinin nedenini ve çözümü şöyle ortaya koyuyordu:
- Esas problem Mal Bildirimi Kanunu'nun işletilmemesidir. Mal bildirimleri niçin

Yazının Devamı

Alevi gözüyle...

30 Ağustos 1997

Melih AŞIK

Sekiz yıl kesintisiz eğitime karşı gösteriler cuma günleri yoğunlaşarak devam ederken Hamburg Alevi Derneği'nden gelen uzun faks mesajının bir bölümü dikkatimizi çekiyor. Okuyoruz:
... Erbakan ve şeriatçılar "8 yıllık temel eğitimle din elden gidecek" diye Türkiye'nin ilerlemesini istemediklerini açıkça ortaya koymuşlardır. Dinin sadece imam - hatip okullarında öğretilmediğini onlar da bilmektedirler. Ama, amaçları, kendi istedikleri yönde bir şeriat merkezli din eğitimidir. Örneğin; aile içi din eğitimine dahi tahammülleri yoktur. Çünkü; çoğu aile çocuğuna, şeriat bağnazlığından bağımsız liberal bir din eğitimi vermektedir. "Din elden gidiyor," çığırtkanlığı ile farkına varmadan, imam hatip dışında kalan öğrencileri ve diğer insanları dinsizlikle suçladıklarını açığa vurmuşlardır. Aynı mantık geçerli olsaydı, alevilerin yıllardan beri her gün "Alevilik elden gidiyor" diye bağırmaları gerekmez miydi?

Ne Hakkari'den, ne Adıyaman'dan geliyor Kültür Bakanı İstemihan Talay'ı lgilendiren bu not... İstanbul'un göbeğinden, Erenköy'den gönderiliyor. Notu kaleme alan Mustafa Yıldırım diyor ki:
"Uzun zamandır ihmal edilen kütüphaneler acınacak bir durumdadır. Tahsisat yokluğu

Yazının Devamı

Reform... hemen...

29 Ağustos 1997

Melih AŞIK

"Vergi reformu... Hemen... Şimdi...Vergiler yetersiz... Sistem adaletsiz... Ekonominin yarısı vergi dışı... Vergi kaçağı 1 katrilyon...Vergi reformu şart... Hemen... Şimdi..."Bu çağrılar bir işçi sendikası mı yapıyor?
Hayır... İşverenler...
Yukardaki sözler Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin yayınladığı "Forum" adlı Dergide yer alıyor.
TOBB Başkanı Fuat Miras, kayıt dışı ekonominin ve eskiyen sistemin Türkiye'yi giderek "Vergisini ödeyenler için cehennem, ödeyenler için cennet" haline getirdiğini vurguluyor.
İktisatçı Mustafa Sönmez giriş yazısında:
- İşçi ve işveren örgütlerinin irticaya karşı bir masa etrafında toplanmış olması tarihimizde bir kilometre taşıydı, diyor, sözkonusu tarafların üzerinde birleşip eylem yapacakları bir alan da ekonomidir... Vergi reformudur...Vergi haksızlığı karşısında dürüst işveren ile soyulan emekçinin sesi birleşiyor.Ortaya dehşet verici rakamlar saçılıyor...İstanbul Sanayi Odası Başkanı Hüsamettin Kavi, kuruluş bünyesinde 1996 yılı için yaptıkları incelemelerin çarpıcı sonuçlarını veriyor...
"Ekonomi yüzde 70 kayıt altına alındığında enflasyon yüzde 28'e düşecektir...Eğer ekonomi yüzde 80 kayıt altına alınırsa enflasyon yüzde 7,5'a

Yazının Devamı

Bir ışık yakın

28 Ağustos 1997

Melih AŞIK

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, geçen yıl 2 bin 500 öğrenciye burs veriyordu. Bu yıl sayıyı 6 bine yükseltmiş. Ve Türkiye'de en çok burs veren kuruluş haline gelmiş bulunuyor. Derneğin yöneticilerinden Sayın Türkan Saylan ve Abdullah Kehale bu konuda duygulandırıcı bilgiler verdiler. Dediler ki:
- Kimi zaman ilkokul çocukları aralarında para toplayarak üniversiteli ağabeylerine burs veriyor. Kimi zaman anneler gününde armağan için ayrılan para ÇYD'ye gönderiliyor. Kimi genç evliler nikah şekeri masrafını bursa dönüştürüyor... Ve daha neler...Bu arada bizi en çok etkileyen Ünilever işçileri oldu. Şu hayat pahalılığında... Ve işçi ücretlerinin şu sefil halinde...Ünilever yağ fabrikası işçileri her ay aralarında para toplayarak 35 üniversite öğrencisine burs sağlıyorlarmış.En küçük yardımın derhal reklama dönüştürüldüğü bir zamanda ne sessiz bir asalet...ÇYD'nin "Bir Işık da Siz Yakın" kampanyası çerçevesinde dileyen yurttaşlar bir öğrenciye ayda en az 4,5 milyon lira burs verebiliyor. Burs veren kişi dilerse burs verdiği öğrenciyle tanışıyor. Dilerse bu rakamı arttırabiliyor.Bir ışık da siz yakmak istiyor musunuz? Koşullarını (0212) 293 97 73 veya 252 03 53 no:lu

Yazının Devamı