Melih AŞIK
"
Susurluk olayı siyasete kurban gitmiştir.""Susurluk olayını çözmeden demokratikleşme sağlanamaz."
Çetelere bulaşmamış hemen herkesin üzerinde ittifak edeceği iki doğru saptama...İkisi de Refah Partililere, ilki, TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'nun RP'li Başkanı
Mehmet Elkatmış' a, ikincisi Gaziantep milletvekili
Mehmet Bedri İncetahtacı'ya ait...
Peki, ne oldu da, daha düne kadar Susurluk olayını "fasa fiso" olarak nitelendiren, fezlekeleri aylarca TBMM'ye göndermeyen,
Mehmet Ağar' la
Sedat Bucak' ın dokunulmazlıklarının kaldırılmasına karşı çıkan, RP'liler şimdi böyle konuşur oldular?
Arkadaşımız
Fahrettin Fidan, dün bu soruları RP Genel Başkan Yardımcısı
Abdullah Gül' e sordu.
-
Sizinkiler, bu son sözlerinde gerçekten samimi mi?- Elbette...
-
Peki neden Mehmet Ağar'la Sedat Bucak'ın dokunulmazlıklarının kaldırılmasına karşı çıkmıştınız.- Bakın şimdi, Susurluk olayını bu iki kişi ile sınırlandırmak konuyu kapatmak anlamına gelir.
Mesut Yılmaz, bu işi sadece birkaç polis şefinin yaptıkları ve bir cazinocunun öldürülmesi ile sınırlı görme eğilimindedir. Oysa olay çok daha büyüktür, başkadır.
-
Nasıldır yani?- Türkiye'de milli iradeyi tanımayan,
"gizli kanunlar, gizli Anayasalar bizim için vardır" diyen ve biz gerektiğinde yazılı kanunların da dışına çıkabiliriz, diyen bir zihniyettir, Susurluk.
-
Sadede gelelim isterseniz. Meclis açıldığında Ağar ve Bucak' ın dokunulmazlıklarının kaldırılmasında tavrınız ne olacak?
- O konu hele bir Meclis'e gelsin...
-
Bakın, hala, dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde oy kullanacağız diyemiyorsunuz.- Madem bu kadar israr ettin, söyleyeyim; Ben, kaldırılması yönünde oy kullanacağım.
-
Peki, sizce bu olay nasıl aydınlığa kavuşur?- Ya biz tek başımıza iktidar olduğumuzda ya da Batı tipi bir sosyal demokrat partiyle koalisyon hükümeti kurduğumuzda...
Yani... Çüzümde umut yok...
Okul ders kitaplarının yetersizliğini gözönüne alan arkadaşımız
Cihan Demirci, veli ve öğretmenlere ek kitap ve kasetler öneriyor...
* Matematik dersi: Sayısal - Loto tahmin kitapçığı...
* Türkçe: TBMM Zabıtları...
* Fizik: "Hande ile Açık Açık" programı ile "Hülya Avşar Şov" dönüşümlü olarak okunacak, şey pardon izlenecek!..
* Kimya: Siyanürlü altın formülleri! (Euro - Gold Yayınları)
* Coğrafya Dersi: "Susurluk hariç yurdumuzu tanıyalım" (Çete Yayınları)
* Milli Güvenlik Dersi: "Köstebek" romanı...
* Din Kültürü: P.(rofesör) Şevki Yılmaz'ın bütün kasetleri!..
* Tarih Dersi: Tarihi "kaza"ların ve şerefli kahraman - katillerin hayat hikayeleri (Devlet Yayınları)
Mansur El Sabah 100 nokta 30'da sabah programlarına başladı ve dün sabah ilk çetin sorusunu yöneltti:
- Tarihin en parlak dönemi hangisidir...
Kimse doğru yanıt veremeyince Mansur doğru yanıtı açıkladı:
- Cilalı Taş Devri...
İbrahim Şahin ve arkadaşlarının salıverilmesi, kamuoyunda Susurluk skandalının örtüldüğü veya örtülmekte olduğu gibi algılandı... O yüzden tepki yarattı... Peki nedir İstanbul DGM'deki bu davanın eni boyu?.. Sonucun anlamı?.. Davayı yakından gözleyen Avukat
Ergin Cinmen bu sorumuza yanıt olarak diyor ki:
- İddianamede sanıkların 313'üncü madde uyarınca cezalandırılmaları isteniyordu. 313'üncü madde, böyle devasa suçlar için konmamış. Basit sokak çeteleriyle ilgilidir. Ve öngördüğü ceza miktarı çok azdır. En fazla 1 yıldan 3 yıla kadar hapis öngörür. Ayrıca ne faili meçhuller, hatta ne de Topal cinayeti var bu davanın içinde... Yargının görevini tam yapabilmesi için bir siyasi kararlılık gerekiyor. Ama ne Refahyol'un siyasi kararlılığı vardı, ne bugünkü siyasi iktidarın var. Çünkü biliyorlar ki bu, devlet işi. Dolayısıyla bu sanıklara bula bula 313'üncü maddeden dava açıldı. Ve bence fazla bile yattılar!..
- 313'üncü madde dışında bu tür örgütlenmelere uygulanabilecek bir başka madde yok mu Ceza Yasası'nda?..
- "Mafya - gladio" tipi örgütlenmeler için ayrı bir yasanın olması gerektiğini savunuyoruz başından beri. Ve öyle bir yasa tasarısı, iki yıla yakın süredir Meclis'te komisyonlarda bekliyor. Uyutuluyor. Aslında bu suçların üzerine gidilmesini sistem istemiyor.
- Dava ile ilgili olduğu öne sürülen siyasi sanıkların "dokunulmazlık"
durumlarında bir ilerleme kaydedilememiş olması "salıverilme"
için gerekçe oluşturur mu sizce?..
- Sanırım bu yönde görüş belirten savcının kafasında
"Bu işin başında olanlar siyasilerdir; özellikle de Ağar'dır" gibi bir düşünce vardı.
Ağar dokunulmazlık zırhı nedeniyle yargılama sürecinden geçirilemeyince, dokunulmazlıklar kalkar mı, kalkmaz mı; o da belli olmayınca eldeki şahısların
"suçlulukları" konusunda kafalarda bir soru işareti uyandı. Bakın; sanıklardan
Yaşar Öz daha önce tahliye oldu.
Öz'ün bu teşkilat içinde olduğu belli. Kendisi söylüyor;
"Devlet sırrıdır, konuşmam!" diyor. Aslında bu tahliyelerden de önce
Yaşar Öz'ün tahliyesiyle bu iş
"beraat"e bağlandı gibi geliyor bana. Ayrıca dikkat ederseniz, duruşma hakimi bile sorgu yaparken,
"Aman sır olan şöyleri söylemeyin! Sizce ne uygunsa onu söyleyin!" diyor. Yani, bunların karşısında mahkemenin de boynu eğik. Dolayısıyla birçok etken bu davayı
"beraat"e götürüyor. Sonuçta gerek yargı, gerek siyaset, Susurluk'un üstünü örtmek istiyor.
Bu net fotoğrafa ekleyecek birşey kaldı mı?..
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr