Fare doğuran rapor!

24 Ocak 1998

Melih AŞIK

ANAP'ın dürüst milletvekillerinden biri dün "Kutlu Savaş Raporu"nun "tarafsızlığı"yla ilgili sorumuza şu ilginç yanıtı veriyor:
- Siz sanıyor musunuz ki Mesut Yılmaz bu rapordan, raporun yazımının bitiminden sonra haberdar oldu?. Mümkün değil.. Kutlu Savaş, Mesut Yılmaz'ın has adamıdır ve adım gibi biliyorum ki, raporu yazarken her aşamada Mesut Bey'e danıştı.. Şu olayı yazalım mı, yazmayalım mı, bu ilişkiye girelim mi, girmeyelim mi, diye talimat aldı.
- O zaman bu raporun başka sakıncaları da var?- En büyük sakıncası, bundan sonra hangi olayların araştırılacağının sınırını çizmiş olmasıdır. Oysa bu raporun değinmediği bir çok kirli ilişki var ki, bunlar soruşturulmadan Susurluk rezaleti bütün boyutlarıyla ortaya çıkarılamaz. Toplum olarak yapmamız gereken şey, belli bir siyasi çıkar sağlamak uğruna talimatla yazdırılmış bu raporu fazla kaale almamaktır. Çözüm, Meclis'in yapacağı derin bir soruşturmadır...

Kutlu Savaş'ın raporundan sonra akıllara takılan bir soru:
Başbakan Yılmaz'ın "devlet sırrı" diyerek açıklamadığı bilgiler, "soruşturma" konusu olmaktan da çıkıyor mu?.. Yani... raporun "örtülü" kısmında "suç" bulguları varsa... (ki, olduğu ifade ediliyor) bunlar

Yazının Devamı

Türk tiyatrosu

23 Ocak 1998

Melih AŞIK

Seçim yapalım.. Yapmayalım... RP'li milletvekillerin çengel atalım... Gelenleri partimize katalım... Tansu'yu Yüce Divan'a gönderelim... Oylarını kapalım... Mesut şunu dedi... Tansu bunu söyledi.
Günler geçip gidiyor.. Dikkat edilirse liderlerin vaktinin büyük bölümü kendi koltuklarını ve geleceklerini kurtarma çabasıyla geçiyor.
Türkiye'nin sorunları bir türlü gündeme gelmiyor.
Gemi batacak ama bunların koltukları kurtulacak. Mümkün mü?
Koltuk aşkının gözü kör olduğundan bunu da göremiyorlar.
***
Susurluk olayının patlamasını izleyen günlerde bir dış gezide ne demişti Demirel gazetecilere:

Yazının Devamı

DEP'nin talihsizliği!

22 Ocak 1998

Melih AŞIK

"Demokrasi herkes için gereklidir. Demokrasi bir yaşam tarzıdır, bir kültürdür. Demokrasi ülkemizin vazgeçemeyeceği çağdaşlaşmanın, Avrupa'yla bütünleşmenin nihai şartı ve hedefidir....Partiler, demokrasinin vazgeçilmez temel unsurlarıdır...Son zamanlarda siyasi partiler ve siyasetçiler üzerinde uygulanmak istenen baskı, bir sansür anlayışının ifadesidir... DYP düşüncesinde, demokrasilerde siyasi partilerin kapatılması yoktur. "DYP Meclis Grup Başkanvekillerinden Saffet Arıkan Bedük, önceki gün Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, yukarıdaki lafları etmiş, tam salonu terkediyordu ki, bir meslektaşımız yanına yanaşarak sordu:
-DYP'nin düşüncesinde, demokrasilerde siyasi partilerin kapatılması gerçekten de yok mudur, Saffet Bey?- Tabii ki yoktur. Ne o, bundan kuşkunuz mu var yoksa?
-Aklıma DEP'in kapatılması sırasında DYP'nin tavrı geldi de... Hatırlarsınız, partiniz o zaman DEP'in kapatılmasının en hararetli savunucusuydu.Meslektaşımızın bu hatırlatmasına canı fena halde sıkılan Bedük birden parladı:
-DEP, düşünce suçundan dolayı kapatılmadı ki kardeşim. Teröre bulaştığı için kapatıldı. Ne yani, siz DEP'le Refah'ın kapatılmasını bir mi tutuyorsunuz? Rica ederim, rica

Yazının Devamı

İhaneti kabul mü?

21 Ocak 1998

Melih AŞIK

"Tekel'in bu şekilde satışı bana göre tam bir ihanettir. Türkiye, bugüne kadar bundan daha büyük bir ihanet görmemiştir."
ANAP Kocaeli milletvekili Hayrettin Uzun' un, siyaset arkadaşları Mesut Yılmaz ve Eyüp Aşık' a yönelik bu ağır eleştirisini anımsamışsınızdır herhalde... Bu ağır suçlamaların üzerinden bir haftaya yakın bir zaman geçti. Acaba bu bir hafta içinde ne oldu? Yılmaz ve Aşık, Hayrettin Uzun' a bu ağır suçlamanın hesabını sordular mı? Ya da, " Haklısın arkadaş, uyarın doğrultusunda Tekel'in satış biçimini yeniden gözden geçireceğiz" dediler mi? Soruyu dün Uzun' a yönelttik. Yanıt:
- Ne diyebilirler ki? Hiçbir şey demediler!
- Yani, sessiz kalmakla, susmakla ihanet suçlamasını kabul mü etmiş oldular?
- Onun yorumunu size bırakıyorum. Ama birşey demeye kalksalardı, yina aynı şeyi söylerdim. Ben, bugün de, Tekel'in bu şekilde satışının en büyük ihanet olduğunu söylüyorum. Aksini iddia eden varsa gelsin konuşalım.
Evet Mesut ve Eyüp beyler! Söyleyecek birşeyiniz var mı? Yoksa, bu sükutunuz ikrardan mı geliyor?

Yazının Devamı

Yağmur korkusu

20 Ocak 1998

Melih AŞIK

Televizyon haberlerinde Eşber Yağmurdereli'nin Adli Tıp'a muayeneye davet edildiği, ancak bu daveti reddettiği, o yüzden tekrar hapse gireceği bildiriliyor. Yağmurdereli dün telefonda bu haberleri yalanlıyor:
- Kadıköy Savcılığı geçen ay Adli Tıp'tan rapor almamı istemişti. Bu rapor Cumhurbaşkanı'ndan af istemine dayanak olacaktı. Ben "çok özel bir durum olan sakatlığımı kullanmak istemediğimi" söyleyerek bunu reddettim. Tekrar hapse çağırılmam bununla ilgili değil...- Peki neyle ilgili?
- Ben de tam anlamadım. Çankırı Cezaevi'nden Sağlık Kurulu raporuyla bir yıllığına tahliye edildim. Bir yıl sonra beni tekrar muayene edip kararı değiştirmelerinin bir mantığı olabilirdi. Yani; bir yıl sonra yapılacak muayenede "sağlığımda iyileşme olduğu" görülür ve ben yeniden cezaevine giderdim. Ama aradan henüz iki ay geçti. Ve durup dururken yeniden cezaevine çağırıyorlar...Yağmurdereli cezaevine RP'nin kapatıldığı gün çağrılıyor...
Ertesi gün İslamcı basının kimi sütunlarında şu tür cümlelere rastlanıyor:
"Evinde bomba bulunan Eşber Yağmurdereli için fikre özgürlük kampanyaları açan kartel medyası ve Yağmurdereli'ye özel af çıkaran Cumhurbaşkanı'nın, fikirlerinden dolayı bir

Yazının Devamı

Gece esprisi...

18 Ocak 1998

Melih AŞIK

Hanımefendi o gece evde tek başına... Geceyarısı telefon çalıyor... Karşıda kimse yok... Yarım saat sonra tekrar çalıyor. Yine kimse yok... Telefon belli aralıklarla saat 3:00'e kadar çalıyor. Genç kadın gerilim içinde. Derken saat 3:30 sıralarında bu defa kıpa çalınmaz mı? İster istemez bir panik yaşıyor genç kadın. Karakolu arıyor. Polisler geliyor. Etrafta kimse yok. Ama artık evde tek başına kalamayacak durumdadır. Ne yapılabilir? Polisler genç hanımı karakola davet ediyor; sabahı orada beklemesini öneriyorlar. Bu öneriyi kabul ediyor. Karakolda kendisine gösterilen sandalyeye oturuyor. Çay ikram ediliyor kendisine. Biraz polislerle sohbet ediyor. Biraz elindeki kitabı okuyor.
Sabaha doğru bir Ukraynalı kadın getiriliyor karakola. Kimliksiz dolaşırken yakalanmış. Bir odaya alınıyor. Polisler kadının çantasından çıkan malzemeyi gözden geçirerek bir tahminde bulunmaya çalışıyorlar. Bir köşede oturmakta olan konuk hanım da olup biteni yan gözle izliyor.
Ukraynalı'nın çantasından bazı kartvizitler çıkıyor. Aynı şahsa ait 4 kartvizitin çıkması polisleri meraka sevkediyor. Kartvizitlerin üçünde isim ve soyadı, dördüncüsünde ise isim ve soyadla birlikte şahsın fotoğrafı

Yazının Devamı

Demokrasi oyunu

17 Ocak 1998

Melih AŞIK

Geçen Ramazan ayında Necmettin Erbakan Taksim'de kurulan iftar çadırında konuşuyor... Konuşuyor.. Ve sonunda bir müjde veriyor:
- Taksim Camii'nin temeli inşallah önümüzdeki Mart ayında bu çadırın bulunduğu yerde atılacaktır. Böylece İstanbul'un fethi tamamlanmış olacaktır...Halkın yüzde 20'sini temsil eden bir partinin geri kalan yüzde 80'i hiçe sayarak, bir düşman ülkesini fethetmekten söz eder gibi konuşması zihinlerde dehşet yaratıyor... Aynı günlerde Erbakan ikinci bombayı patlatıyor; devlet dairelerinde başörtüsünün serbest bırakılmasını gündeme getiriyor...
Daha önceki "Tatlı mı olacak, kanlı mı?" tehdidi... RP'lilerin konuşmalarında sık sık geçen "Cihad" sözcükleri... Cezayir hatırlatmaları... Ortadoğu'nun karanlık isimleriyle gizli görüşmeler... Sincan olayı... Karatepe densizliği... Birbirini izliyor...
Refah Partisi demokrasinin tahammülünü çok zorlayınca askerleri siyasete çekti. 28 Şubat kararlarına Türkiye'yi mecbur bıraktı. Sonun başlangıcı da o gün başladı...
Bir merdiven teorisi vardır. Bir adım yukarı çıkılır. Bir adım daha.. Bir adım daha... Meydanı boş görüp adımlarını sıklaştıranlar sonunda boşluğa düşüverir.
Partiler demokrasinin vazgeçilmez

Yazının Devamı

Toplumun erdemi

16 Ocak 1998

Melih AŞIK

Son günlerde elimize geçen enfes bir kitap var: "Kemalizm'in Ekonomisi..." Ali Nejat Ölçen 'in yazdığı, Türk Devrim Kurumu Yayınları'ndan çıkan; Kemalizm'in ne olduğu, Kemalizm'i tüketme yolunda nereye vardığımız ve günümüzdeki bunalımlardan çıkışta Kemalizm'in rolünün ne olacağını anlatan kitap, berrak güncel tahlillere de yer veriyor. Kitaptan bir bölümü birlikte okuyalım:
"... Mustafa Kemal Atatürk'ün emanet ettiği Cumhuriyet'i, devletiyle halkıyla, emekçisi, zengini, yoksuluyla temiz tutmak zorundayız.
Çünkü erdemini yitiren toplum haksızlıklara boyun eğer.
İnsanın kendisine saygı duyması ve üretken olması, onun vazgeçilemez erdemidir. Özellikle de Anadolu insanı başkasına muhtaç olmaktan, devletin ve onun polisinden ürkerek, aç ve işsiz kalmaktan korkarak yaşarsa, onu yöneten hiç bir devlet kendisinin varoluş nedenini haklı gösteremez. Adaletin üstünlüğü ve aynı zamanda yaşamsal değeri, insanın erdemiyle eşanlamlıdır. Erdemini yitirmeye razı edilen toplum, haksızlıklara da boyun eğmeye razı olur. Haksızlıklara karşı çıkan ve erdemi kendisinin niteliği kabul eden bir toplum yaratmanın koşullarını hazırlamaya katkıda bulunmak, temel görevimiz olmalıdır.
Sermaye

Yazının Devamı