Melih AŞIK
Son günlerde elimize geçen enfes bir kitap var:
"Kemalizm'in Ekonomisi..." Ali Nejat Ölçen 'in yazdığı, Türk Devrim Kurumu Yayınları'ndan çıkan; Kemalizm'in ne olduğu, Kemalizm'i tüketme yolunda nereye vardığımız ve günümüzdeki bunalımlardan çıkışta Kemalizm'in rolünün ne olacağını anlatan kitap, berrak güncel tahlillere de yer veriyor. Kitaptan bir bölümü birlikte okuyalım:
"...
Mustafa Kemal Atatürk'ün emanet ettiği Cumhuriyet'i, devletiyle halkıyla, emekçisi, zengini, yoksuluyla temiz tutmak zorundayız.
Çünkü erdemini yitiren toplum haksızlıklara boyun eğer.
İnsanın kendisine saygı duyması ve üretken olması, onun vazgeçilemez erdemidir. Özellikle de Anadolu insanı başkasına muhtaç olmaktan, devletin ve onun polisinden ürkerek, aç ve işsiz kalmaktan korkarak yaşarsa, onu yöneten hiç bir devlet kendisinin varoluş nedenini haklı gösteremez. Adaletin üstünlüğü ve aynı zamanda yaşamsal değeri, insanın erdemiyle eşanlamlıdır. Erdemini yitirmeye razı edilen toplum, haksızlıklara da boyun eğmeye razı olur. Haksızlıklara karşı çıkan ve erdemi kendisinin niteliği kabul eden bir toplum yaratmanın koşullarını hazırlamaya katkıda bulunmak, temel görevimiz olmalıdır.
Sermaye erdemi yok etmekte fazla sakınca görmez. Çünkü kar tutkusu ile erdem çoğu kez çelişir. Bu yüzden sermayenin egemenliğinde ve güdümündeki toplumlar, erdemlerini kolay yitirirler. Sermayenin kar çoğaltıcı özü, onun yaşamsal amacıdır. Bu amaç, kolaylıkla erdemi yok eden koşulları beraberinde getirir. Devlet, bireyin kendisine saygı duymasının ve korkusuzca yaşamasının kaynağı olmalıdır. Oysa bugünlerin Türkiye'sinde devlet, erdemi yok eden koşullara umursamazlıkla seyirci kalmakta, erdemini yitirmiş kadrolarca yönetilmeyi tercih etmektedir. Devleti erdemsizlerin elinden kurtarmak, bizleri bekleyen görev olarak karşımızda durmaktadır..."
Adam Yayınları, Strasbourg'daki Türk Etüdleri Enstitüsü'nce 25 - 26 Nisan 1997 tarihlerinde düzenlenen
"Türkiye'de Aydınlanma Hareketi" konulu sempozyumu kitap haline getirmiş... Katılımcılardan
Fakir Baykurt, sempozyumdaki konuşmasında Cumhuriyet'in
"yeni insan" yaratma çabasından söz ediyor; bu arada
M.Asaf Aktan'ın bir anısını aktarıyor:
"...İsmet Paşa Savaştepe Köy Enstitüsü'ne gelmişti. Kendisini tuğla ocağına götürüyorduk. Yolda giderken tepeden, Pamukçu köyünden
Hatice Kolukısa o gün galiba kümes nöbetindeydi, onu çağırdı; geldi,
`Ne var torbanda?.' dedi. O da,
`Peynirim, ekmeğim var, köftem var!' dedi. Torbadan bir de
Sophokles'in
`Antigone' kitabı çıktı.
`Antigone'u görür görmez
İsmet Paşa'nın gözleri yaşardı. Yanındaki Genelkurmay Başkanı
Abdurrahman (Nafiz Gürman) Paşa'ya döndü;
- Paşam görüyorsunuz, bu klasikler daha yeni çıktı. Ankara'da bile okunmuyor, ama benim çocuklarım okuyor. Köylümüz, şehirlimiz, erimiz, generalimiz ne zaman kitabı da kumanyasına ekleyecek duruma gelirse o gün Türkiye gerçekten kurtulmuş olur, dedi. Geriye doğru gerildi, başını sallayıp gülümsedi..."
Selçuk Parsadan'ın örtülü ödeneği dolandırmasıyla ilgili davada Yargıtay'ın kararını bugün açıklaması bekleniyor. Hatırlanacağı üzere
Selçuk Parsadan, Emekli Orgeneral
Necdet Öztorun'un adını kullanarak dönemin Başbakanı
Tansu Çiller ve Özel Kalem Müdürü
Akın İstanbullu'yla bağlantı kurmuş,
"DYP yararına seçim çalışması yapacağını" belirterek örtülü ödenekten toplam 5,5 milyar liranın kendisine verilmesini sağlamıştı...
Selçuk Parsadan'ın devletten dolandırdığı topu topu 5,5 milyar lira...
Eğer Yargıtay mahkeme kararını bozmazsa
Parsadan 6 yıl hapis yatacak...
Sabah Gazetesi'nin dünkü manşetinde MESA - Nurol şirketlerinin Meclis'teki söküm işini Tepe firmasına 5 milyar liraya yaptırdığı ve bu işin karşılığında devletten 500 milyar lira tahsil ettiği bildiriliyordu.
Yalnızca koltuk sökümünden 495 milyar lira avanta...
Ancak MESA - Nurol konsorsiyumuna dolandırıcı damgasını vurmak kimsenin aklından geçmiyor.
Bu şirketlerin diğer inşaatlarındaki hesaplarının incelenmesi ve bir daha bu şirketlere devlet ihalesi verilmemesi gibi önlemler de söz konusu değil.
Bu bağlamda
Parsadan'ın esas suçu ortaya çıkıyor:
Büyük müteahhitlerle anlaşsa, onların yardımıyla devlette köşe kapsa ve ihalelerde bu şirketleri kayırıp onlara para pompalasa... Komisyonunu alacak ve bugün dolandırıcı değil, saygın devlet adamı muamelesi görebilecekti.
Parsadan'ın hatası bu devirde hƒlƒ
Sülün Osman yöntemlerini kullanması olmuş...
Geçmiş olsun...
Arşivde
Parsadan 'la ilgili dosyaları karıştırırken... 1996 Mayıs ve Haziran'ında kesilmiş iki minik kupür özellikle dikkatimizi çekti...
İlk kupürde
Parsadan, kendisiyle telefonda sohbet eden bir gazeteciye "meslek ilkesini" açıklıyor:
"8 - 10 çapulcuyu zengin etmek için Özal
açtı bu yolları... Ama ben o yolda yürümüyorum. Ben o yolda yürüyenleri çarpıyor, enayi vergimi alıyorum..."
İkinci kupürde ise şu kısa paragraf ilgi çekiyor:
"Örtülü ödenekten 5,5 milyar lira almak dışında `.....', `.....'
ve `MESA'
isimli inşaat şirketlerini de çeşitli bürokratların ismini vererek dolandıran Parsadan'
ın yargılanmasına başlandı..."
Meğer
Parsadan MESA'yı da dolandırmış. Ayıp etmiş diyebilir miyiz?..
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr