Soğan teorisi...

17 Şubat 1998

Melih AŞIK

Malum kazadan sonra, aşağı yukarı 1,5 yıldır, her haber ve her "rapor" sonrasında aynı şey oluyor ve biz;
- Bu koku ne?.. diyorduk...
Geçen akşam TV'de "Gizli Dosya" adlı filmi seyrederken farkına vardık: Meğer soğan kokusuymuş...
Kısaca izah edelim...
Ünlü İngiliz sinemacı Ken Loach'un bu filminde de yine bir "otoban vukuatı" anlatılıyordu.. Kuzey İrlanda'ya insan hakları ihlallerini araştırmak için gelen genç bir avukat, "ülkedeki karmaşanın aslında yöneticilerin provokasyonu olduğunu" iddia eden eski bir gizli servis üyesiyle buluşmaya giderken yolda kazaya uğrar.. Polis şefi Kerrigan, avukatın esrarlı ölümünü soruşturmakla görevlendirilir.. Ve kısa sürede herşeyi açığa çıkarır: Cinayetin gizli servislerin işi olduğunu.. bu servisler bünyesinde oluşturulmuş `Özel Ekip'lerin ayrıca çok sayıda "faili meçhul"den sorumlu olduğunu.. Böylece yaratılan "kaos" ortamında birileri haksız yere karalanırken, başka birilerinin de "ülkeyi kurtarma" adına siyaset yaptıklarını... vs.. vs...
Kerrigan düğümü çözer.. Ama İngiltere'nin kaderini elinde tutan "çekirdek kadro" süratle araya girip O'nu da susturur...
***

Yazının Devamı

Tahir ile Helga...

15 Şubat 1998

Melih AŞIK

Almanya'nın Beregenz şehrinden okurumuz Yener Polat'ın dün bize ilettiği habere göre... Olay Avusturya'da geçiyor. Erkek kahramanımızın adı "Tahir..." Yengemizin adı "Helga..." Elimizdeki notlardan anlaşıldığı kadarıyla.. herşey, Avusturya'da işçi olarak çalışan Tahir adlı yurttaşımızın bir tarihte Helga adında bir hanımla tanışmasıyla başlıyor. Kanları çabuk kaynıyor ve birlikte yaşamaya başlıyorlar. Uzun süre çok uyumlu bir ilişki içinde - kaderin ağlarını sessizce ördüğünden (!) habersiz - yaşayıp gidiyorlar.. Ama o da ne?. Altıncı yılın sonunda Tahir, Helga'yı terkediyor...
Sen misin terkeden!.. Helga, Tahir'e (ayrıntısını aşağıda okuyacağınız) "fatura"yı çıkarıyor. Ve mahkemeye başvurup bu "fatura" bedelinin "Tahir'den tahsil edilip kendisine aktarılmasını" istiyor. Neymiş Helga'nın Tahir'le alıp veremediği (ya da verip alamadığı..) derseniz.. Onu da görelim:
Helga'nın Tahir'e hitaben kaleme aldığı ve "belge" olarak mahkemeye de sunduğu ayrıntılı fatura dökümü aynen şöyle:
(Helga'nın Tarzanca Türkçesiyle:)
"Ben ve Tahir, 6 yıl cinsi münasebet. Çok, hergün 3 - 4 defa. Sen beni buna mecbur bilmek. Yok bende yalan söylemek.Hergün 3 - 4 defa. Her biri 100 Şilin..

Yazının Devamı

Enflasyon sorusu...

14 Şubat 1998

Melih AŞIK

Ne ocak ayı enflasyonunun yüzde 7.2 çıkması... Ne de son 12 ayın fiyat artışlarının yüzde 101'i bulması... Bunların hiçbiri "Purolu Ekonomi Sihirbazı"mızın cesaretini kırmıyor... Güneş Taner aynı şeyi yineleyip duruyor:
- 1998 yılı enflasyonu yüzde 50'yi geçmeyecektir!..Peki bunu neye dayanarak söylüyor? İşte o belli değil... Belki de geçmişteki başarılarım, bundan sonraki başarılarımın teminatıdır, diye düşünüyor...
Bir kalem geçelim, Anka Ajansı Ekonomi Servisi Şefi Alaattin Aktaş'ın bu konuda yönelttiği basit bir soruyu aktaralım. Diyor ki:
"1997 yılında bütçe açığı 2.2 katrilyon liraydı ve aynı yılın enflasyon oranı yüzde 100 civarında gerçekleşmişti...1998 bütçesinde öngörülen açık ise malum; 4.4 katrilyon. Eğer bütçe açığıyla enflasyon arasında bir ilişki varsa, ki var olduğunu en başta Güneş Taner kabul ediyor.. Bütçe açığı yüzde 100 arttığında, enflasyon nasıl olur da yüzde 100'den yüzde 50'ye düşer?.. Denebilir ki; bütçe rakamları büyüdüğü için açık da o ölçüde büyümüştür. Kabul... Ama görüldüğü gibi bütçe açığındaki büyüme de yüzde 100. Yani sabit rakamla bile açıkta bir azalma yok. O halde tekrar soruyorum; Bu açıkla enflasyon nasıl yarı yarıya düşürülür?.."
Gaze

Yazının Devamı

Kimyasal durum...

13 Şubat 1998

Melih AŞIK

Bağdatta idam edilen ünlü mistik Hallac'ı Mansur (Hüseyin bin Mansur) bir şiirinde şöyle diyor:
"Ev sahibim merhametsiz nezaketiyle bir içki sundu, iç dedi içtim, sonra bağırdı, cellat! halıyı ve palayı getir, bu sonudur ağustos ayında şarap içmenin!"Okurumuz Halil Erenoğlu yukardaki satırlarla Irak'a kimyasal ve biyolojik silah malzemesi verip şimdi de "sende kimyasal silah var" diye cezalandırmaya kalkışan Batı'nın kulaklarını çınlatıyor.
Guardian gazetesinin önceki günkü sayısında aynı konuda kimi ilginç bilgiler gözümüze çarpıyor...
Örneğin...
- 1986 yılında Bağdat Üniversitesine gönderilen anthrax ve clostridium botulinum gibi kimyasal ve biyolojik zehirler Amerikan Ticaret Bakanlığı'nın açık onayı ile sevkedilmiştir.
- Irak 4 ton bakteri imalini sağlayacak 39 ton hammaddeyi İngiliz ve İsviçre firmalarından satınalmıştır.
- Irak'ın biyolojik silah üreiminin başındaki en önemli uzmanlardan Dr. Rihab Tala 1980'lerde İngiltere'de eğiim görmüş, East Anglia üniversitesinde bitki toksinleri üzerine doktora yapmıştır...

Yazının Devamı

Giden bizim para

12 Şubat 1998

Melih AŞIK

TBMM'de kurulan alt komisyonun sorusu üzerine, Maliye Bakanlığı yenilenen Genel Kurul salonundaki milletvekili koltuklarının gümrükten çıkış fiyatının 1732 dolar olduğunu bildirdi.
Mesa - Nurol firması ise koltukları 4861 dolardan fatura etmiş.
Koltuk başına net 3139 dolar kar...
Bırakalım bir yana izleyiciler ve Cumhurbaşkanı için alınan koltukları.
Sadece 550 milletvekilinin koltuğundan Mesa'nın sağladığı kar (avanta) "1 milyon 700 bin dolar" ı buluyor... Türk lirasıyla 3,8 trilyon lira...
Ve sadece 550 koltuktan sağlanan avanta, Titan şirketinin götürdüğü parayı aşıyor.
Titan'cılar şu anda hapiste biliyorsunuz.

Yazının Devamı

Yılın haberi...

11 Şubat 1998

Melih AŞIK

Haber, gerçekten de manşete çıkarılacak kadar önemli...Kuzey Irak'tan Türkiye'ye doğru büyük bir göç hareketi başlamış, Türk Ordusu da göçü önlemek için Kuzey Irak'a girmiş...
Haberle ilgili fotoğraflar da "Özel fotoğraf" ibaresi vurulacak kadar "özel" ve "çarpıcı..." "Binlerce insan savaştan ölümüne kaçıyor" yazısı üstünde binlerce değilse de yüzlerce çocuğun yer aldığı bir fotoğraf...
Hemen bunların altında iki fotoğraf daha... Birinde, hareket halindeki askeri araçlarımızı, ötekinde de kar elbiseleriyle hazırola geçmiş çakı gibi askerlerimizi görüyoruz.
Bu müthiş haber ve fotoğraflar yüksek tirajlı bir gazetemizde yer aldı dün. Başka hiçbir gazetemizde buna benzer ne bir haber var, ne de benzer bir fotoğraf... Nasıl olur? Derhal Diyarbakır'da yıllardır başarıyla görev yapan bir meslektaşımızın telefonunu çeviriyoruz:
- Büyük geçmiş olsun! Nasıl atladınız böylesine büyük olayı?- Ne atlaması abi, böyle bir olay yok ...
- Ya o fotoğraflar?- Tümüyle asparagas!
- Yapma yahu?- Birincisi, ordumuzun Kuzey Irak'a girmesi diye birşey yok. Genelkurmay'a sorduk, bu yanıtı aldık. Fotoğraflara gelince... Çocukların yer aldığı fotoğraf iki gün önce Şemdinli - Yüksekova yolu üzerinde

Yazının Devamı

Israrlı takip!..

10 Şubat 1998

Melih AŞIK

Türk Solu'nun simge isimlerinden Mihri Belli, geçen cuma gecesi Kanal 6'da "Ceviz Kabuğu" programına konuk oldu ve sabaha karşı stüdyo çıkışında polislerce gözaltına alındı. Apar topar Ankara'ya götürülen 82 yaşındaki Belli, bir gün sonra Ankara DGM'de, Sorgu Yargıçlığı'nca serbest bırakıldı.
Mihri Belli'nin bu son serüvenin akla getirdiği küçük bir soru:
82 yaşındaki bu insanı TV stüdyosundan çıkışta derdest etmek yerine.. sözgelimi bir telefon açıp ifade vermeye çağırmak mümkün değil miydi?.. "Ceviz Kabuğu"nu hazırlayıp sunan Hulki Cevizoğlu'nu arıyoruz:
- Program yapma önerisini nasıl götürdünüz Mihri Belli'ye?. Çok zor oldu mu kendisini bulmak?.. - Hayır, çok kolay oldu. Ekim 1997'de Radikal gazetesinde yayımlanan "Solun Geleceği" başlıklı yazı dizisinde görüş belirtenlerden birinin de Mihri Belli olduğunu görünce, "Aaa! Yaşıyor ve konuşuyormuş!." diye düşünüp kendisiyle bir program yapmaya karar verdim. Sekreterim telefonunu 118 Danışma hattından öğrendi. Aradığımızda oğlu Hayrettin Belli çıktı karşımıza. Babasının yurtdışında olduğunu, ama kendisine notumuzu ileteceğini söyledi. Sonra Mihri Belli bizi yurt dışından aradı. "Önümüzdeki günlerde Türkiye'deyim" dedi.

Yazının Devamı

"Jante Kanunu"

8 Şubat 1998

Melih AŞIK

Okurumuz Fuat Kılıçoğlu Danimarka'da öğrenim gören ancak staj için Türkiye'ye gelen delikanlının diğer gençlerden farkını ilk anda farketmiş. Mütevazi, çalışkan, hava atmayan, şişinmeyen, ilişkilerinde başarılı olan bir delikanlıymış bu... Babasına delikanlıdaki bu özelliklerin sırrını sormuş:
- Danimarka'da eğitim ve insan ilişkilerini yönlendiren 10 maddeden oluşan bir "Jante kanunu" vardır, demiş babası, bizim delikanlı bu kanunu iyi özümlemiştir. O yüzden her girdiği toplulukla kaynaşır, orada sevilir.
Jante Kanunu'nun maddelerini, Fuat Bey'e teşekkürlerimizi sunarak, ilgi duyacak gençlerimizin dikkatine sunuyoruz:
1. Kendinin bir şey olduğunu sanma. 2 - Kendinin bir başkaları kadar olduğunu sanma. 3 - Başkalarından daha akıllı olduğunu sanma. 4 - Kendini başkalarından daha iyi resimlemeye kalkma. 5 - Başkalarından daha çok bildiğini sanma. 6 - Başkalarından daha mükemmel olduğunu sanma. 7 - Herşeyi yapabileceğini sanma. 8 - Başkalarına alay etmeye kalkışma. 9 - Beğenildiğini zannetme. 10 - Başkalarına ders vemeye kalkma.

Tayland son yıllarda Dünya'nın en gözde seks turizmi merkezlerinden biri oldu... Bilmeyen yok.. Geçenlerde İstanbul'dan kalkan bir uçak

Yazının Devamı