Melih AŞIK
"
Demokrasi herkes için gereklidir. Demokrasi bir yaşam tarzıdır, bir kültürdür. Demokrasi ülkemizin vazgeçemeyeceği çağdaşlaşmanın, Avrupa'yla bütünleşmenin nihai şartı ve hedefidir.
...Partiler, demokrasinin vazgeçilmez temel unsurlarıdır...Son zamanlarda siyasi partiler ve siyasetçiler üzerinde uygulanmak istenen baskı, bir sansür anlayışının ifadesidir... DYP düşüncesinde, demokrasilerde siyasi partilerin kapatılması yoktur. "
DYP Meclis Grup Başkanvekillerinden
Saffet Arıkan Bedük, önceki gün Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, yukarıdaki lafları etmiş, tam salonu terkediyordu ki, bir meslektaşımız yanına yanaşarak sordu:
-
DYP'nin düşüncesinde, demokrasilerde siyasi partilerin kapatılması gerçekten de yok mudur, Saffet
Bey?
- Tabii ki yoktur. Ne o, bundan kuşkunuz mu var yoksa?
-
Aklıma DEP'in kapatılması sırasında DYP'nin tavrı geldi de... Hatırlarsınız, partiniz o zaman DEP'in kapatılmasının en hararetli savunucusuydu.
Meslektaşımızın bu hatırlatmasına canı fena halde sıkılan
Bedük birden parladı:
-
DEP, düşünce suçundan dolayı kapatılmadı ki kardeşim. Teröre bulaştığı için kapatıldı. Ne yani, siz DEP'le Refah'ın kapatılmasını bir mi tutuyorsunuz? Rica ederim, rica ederim...
Meslektaşımız,
Saffet Arıkan Bedük'ün canını sıkmaya kararlıydı ki, bir hatırlatma daha yaptı:
- İyi ama o zamanlar Genel Başkanınız Tansu Çiller,
Refah Partisi için PKK'dan daha tehlikeli bir partidir, demiyor muydu? Ne güzel işte, Anayasa Mahkemesi böyle bir partiyi kapattı. Buna ne diyeceksiniz peki?..
Bedük, buna ne mi dedi?
- Bu sorunuzun muhatabı ben değilim kardeşim. Bu soruyu bana soramazsınız.
- Niye efendim?
- Ben o zaman milletvekili değildim de ondan!
Sütunumuzda yayınlanan
"Deniz çeteleri" başlıklı yazı üzerine İçişleri Bakanlığı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kurmay Başkanı Dz. Kur. Kd. Albay
Semih Toptürk bir açıklama gönderdi. Aktarıyoruz:
...Açık Pencere adlı köşenizde
"Deniz Çeteleri" başlığı ile yayımlanan yazıda bahsi geçen bildiride
"Sahil Güvenlik Komutanlığı"na ait botun Fenerbahçe'de bağlı durduğu ve faciaya seyirci kaldığı ve göz yumduğu iddia edilmektedir.
Bu konuda eksik bilgilenmeyi önlemek amacıyla aşağıdaki hususları belirtmek zorunlu mütalaa edilmektedir.
Sahil Güvenlik Komutanlığı'na bağlı Marmara ve Boğazlar Bölge Komutanlığı Büyükdere'de konuşlandırılmış olup Marmara ve Boğazlar Bölgesi'nde 15 Sahil Güvenlik botu ile görev yapmaktadır. 1 Ocak 1997 tarihinden itibaren Su Ürünleri Sirkülerine muhalefet eden 55 trol teknesi yakalanarak savcılığa sevk edilmiş, balıkçı barınak ve limanlarında yapılan kontrollerde 150 adet trol ağı tespit edilerek el konulmuştur.
Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın görev sahasına giren, denizciliğimize ilişkin bütün konularda halkımızın yardımını ve desteğini almak amacı ile
"158 ALO SAHİL GÜVENLİK" özel hizmet telefonu, afiş, broşür çalışmaları ile yazılı ve sözlü basında yapılan programlar aracılığıyla halkımıza sürekli olarak anlatılmaktadır. Ayrıca Su Ürünleri Sirkülerine göre hazırlanan
"Sahil Güvenlik Balıkçılık Rehberi" de 1997 yılı içerisinde tüm balıkçı barınakları ve teknelerine dağıtılmıştır.
Kamu yararına görev yapmakta olduğunun bilincinde olan Komutanlığımız,
"158 ALO SAHİL GÜVENLİK" hattından gelecek bilgilerin de yardımıyla her türlü göreve hazırdır...
Raporun falanca bölümleri devlet sırrına giriyor açıklamam, kendimce devlet sırrı saymadığım bölümlerini açıklarım...
Mesut Yılmaz böyle bir mantık yürütüyor. DYP çevreleri bu sözlere şu kuşkuyla yaklaşıyor:
- Mesut Yılmaz raporun önemli bölümlerini saklı tutacak, Tansu Çiller'
le ilgili bölümlerini açıklayacak...
- Yani?
- Yani raporu gerçekleri aydınlatmak için değil, kendi siyasi amaçları için kullanacak...
Deniz Baykal diyor ki:
- Suçlular arasında ayrım yapamazsınız. Suçlar gizlenerek aydınlığa çıkartılamaz...
Bu
"doğru"ya Prof.
Çetin Özek'in geçenlerde bu sütuna yansıyan bir sözünü ekleyelim:
"Hukuka aykırı eylemler sır olmaz..."
Geliyoruz işin bir başka ince noktasına:
Devlet sırrı nedir?
Mesut Yılmaz tek başına raporun bazı bölümlerini devlet sırrı ilan edebilir mi?..
Mesut Yılmaz'a göre devlet sırrı olan hususlar bir başka kişiye göre pekala devlet sırrı sayılmayabilir... Öyle değil mi?
Susurluk Komisyonu üyelerinden
Fikri Sağlar bu konuda İtalyan Parlamentosu'ndan ilginç bir örnek veriyor.
- İtalyan Başbakanı herhangi bir belgede devlet sırrı niteliği görürse Meclis ve Senato ortak bir komisyon kurarak ortada bir devlet sırrı olup olmadığını inceler. Eğer komisyonda bir anlaşmazlık meydana gelirse konu Genel Kurul'a götürülür. Sonuçta devlet sırrı sayılan konular Meclis Başkanı'na iletilir. Meclis Başkanı o sırları sır olmaktan çıktıkları zaman açıklama hakkına sahiptir...
"Devlet sırrı" ilanı bir politikacının keyfine bırakılmıyor gördüğünüz gibi...
Ayrıca raporun açıklanmasından bu kadar korkacak ne var?..
TBMM Susurluk Komisyonu içinde dehşet verici bilgiler bulunan kocaman bir rapor hazırladı. Ve açıkladı... Ne oldu?..
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr