Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Melih AŞIK

Hanımefendi o gece evde tek başına... Geceyarısı telefon çalıyor... Karşıda kimse yok... Yarım saat sonra tekrar çalıyor. Yine kimse yok... Telefon belli aralıklarla saat 3:00'e kadar çalıyor. Genç kadın gerilim içinde. Derken saat 3:30 sıralarında bu defa kıpa çalınmaz mı? İster istemez bir panik yaşıyor genç kadın. Karakolu arıyor. Polisler geliyor. Etrafta kimse yok. Ama artık evde tek başına kalamayacak durumdadır. Ne yapılabilir? Polisler genç hanımı karakola davet ediyor; sabahı orada beklemesini öneriyorlar. Bu öneriyi kabul ediyor. Karakolda kendisine gösterilen sandalyeye oturuyor. Çay ikram ediliyor kendisine. Biraz polislerle sohbet ediyor. Biraz elindeki kitabı okuyor.
Sabaha doğru bir Ukraynalı kadın getiriliyor karakola. Kimliksiz dolaşırken yakalanmış. Bir odaya alınıyor. Polisler kadının çantasından çıkan malzemeyi gözden geçirerek bir tahminde bulunmaya çalışıyorlar. Bir köşede oturmakta olan konuk hanım da olup biteni yan gözle izliyor.
Ukraynalı'nın çantasından bazı kartvizitler çıkıyor. Aynı şahsa ait 4 kartvizitin çıkması polisleri meraka sevkediyor. Kartvizitlerin üçünde isim ve soyadı, dördüncüsünde ise isim ve soyadla birlikte şahsın fotoğrafı yer almaktadır. Polisler tahmin yürütüyor. Birisi diyor ki:
- Amirim anlaşılan kadın bu şahısla birçok defa görüşmüştür...
- Eeee...
- Fakat kadın her defasında bu şahsı tanımakta zorluk çektiği için sonunda fotoğraflı bir kartvizitini bastırıp kendisine vermiştir...
Kenardan durumu izleyen misafir hanım kendini tutamıyor... Bu yoruma kıkır kıkır gülüyor...
Polisler de gülmeye başlıyor...
Hanımefendi bize olayı aktarırken:
- Doğrusu hiç güleceğim yoktu ama espri de gülünmeyecek gibi değildi, diyor telefonda...
Espri, her derdin devası neticede...

Babaanne torununu parkta dolaşmaya götürmüş... Yolda bir köpeği diğerinin üzerine binmiş şekilde gören küçük kız merakla sormuş:
- Babaanne bu köpekler ne yapıyor?..
Kadın biraz ıkınmış sıkınmış:
- Üstteki köpek yürüyemiyor da yavrum, alttaki ona yardım ediyor...
- Köpekler de aynı insanlar gibi demek babaanne, demiş küçük kız...
- Neden yavrum?
- Birisine yardım ediyorsun, hemen seni becermeye çalışıyor...

Karadeniz kıyısındaki otele tam pansiyon kalmaya gelen İstanbullu turist iki gün sonra feryadı basmış:
- Seyahat acentası bizi buraya yollarken "yemekte serbest seçim" diye yolladı. Oysa iki gündür yemeklerde hamsiden başka birşey yok. Nerede serbest seçim?
Otelci durum açıklamış:
- İster yersiniz ister yemezsiniz. İşte size serbest seçim...

"Belediye otobüsü ağzına kadar dolu, yaşlı bir adamcağız ayakta. Elindeki bastonu otobüsün her kalkışında ve duruşunda kayıyor ve adamcağız düşmemek için olanca gücünü harcıyor. Bu sırada oturmakta olan gençlerden biri küstahca akıl veriyor:
Baba, baba bastonunun ucuna lastik taksan kaymaz!
- Ah oğlum, demiş yaşlı adam, senin baban o lastiği zamanında taksaydı ben şimdi bu otobüste oturacak yer bulurdum!

Personelin bina içindeki sigara yasağına uymaması üzerine bir holdingin görünür yerine şöyle bir yazı asılmış geçenlerde:
"İçtiğiniz sigara benim elbiselerimi kirletiyor, ciğerlerimi iradem dışında sigara dumanıyla dolduruyor.
Ben de bira seviyorum. Üzerinize çişimi yaparak elbiselerinizi iradeniz dışında kirletsem memnun olur musunuz?
Sigara içmediğiniz için teşekkürler."

Kapatma dosyasının "kapanmasıyla" birlikte.. RP'nin geleceği üzerine muhtemel senaryolar üretilmeye başlandı. Olasılık hesapları üzerine bunca yoğunlaşmışken.. dönüp bir de "geçmişe" bakmakta fayda var... RP'nin "öncülleri" olan Milli Nizam Partisi ve Milli Selamet Partisi'nin kuruluş ve kapanış öykülerinde "geleceğe" ışık tutacak ipuçları bulunur, kimbilir?.. Soner Yalçın'ın "Hangi Erbakan?" adlı kitabından bize hayli ilginç gelen birkaç paragrafa "zoom"layalım, bakalım:
"...12 Mart darbesinden hemen sonra Yargıtay Başsavcılığı'nca hazırlanan Milli Nizam Partisi (MNP) dosyası Anayasa Mahkemesi'ne verildi. MNP'nin kapatılması kararı 14 Ocak 1972'de Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüge girdi.
...MNP kapatılınca parti yöneticileri ne yaptılar?. Aynı dönemde kapatılan Türkiye İşçi Partisi'nin yöneticileri gibi 10 - 15 yıla mahkum olup cezaevlerini doldurmadılar. Genel Başkan Erbakan İsviçre'ye gitti. Diğer yöneticiler ise şirket kurdu. Erbakan'ın İsviçre'ye gitmesi değil ama dönmesi bugün hƒlƒ tartışma konusudur. 12 Mart darbesinin Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur ve Org. Turgut Sunalp'in İsviçre'ye gittiği, Erbakan'a Türkiye'ye dönüp parti kurması için her türlü güvenceyi verdikleri söylenir. Darbeci askerlerin Erbakan'ı Türkiye'ye getirip yeni bir parti kurmasını istemelerinin temelinde, yapılacak genel seçimlerde AP'nin hükümet kurmasını önlemek yatıyordu. (Ayrıca..) devlete göre "radikal İslam'ı" önlemenin yolu "reformcu İslam'ı" desteklemekti...
***
...MSP, MNP kapatıldıktan 17 ay sonra, 11 Ekim 1972'de kuruldu. MNP'nin Genel İdare Kurulu üyeleri, MSP'yi kurup bu partinin de Genel İdare Kurulu üyeliğine seçildiler... Oysa Siyasi Partiler Yasası diyordu ki: "Bir siyasi partinin kapatılmasına sebep olan siyasi parti üyeleri, kapatılma kararından itibaren 5 yıl süreyle hiçbir siyasi partiye üye olamazlar..." Eğer oldularsa o partinin önce uyarılması, uyarı dikkate alınmazsa kapatılması gerekir. Siyasi partileri denetleme görevi yapan organlar, MSP'yi gözden kaçırmışlardı!.. Yasa Türkiye İşçi Partisi için vardı, MSP için yoktu!.. O günlerde 12 Mart askeri yönetiminin Erbakan'a ve MSP'ye ihtiyacı vardı. Öyle ya, İsviçre'de Erbakan'a teminat verilmişti. Erbakan "reformcu İslam"ı gerçekleştirecekti. Yoksa MNP'lilere bırakın parti, dernek bile kurdurmazlardı!.."


Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr