Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Melih AŞIK

ANAP'ın dürüst milletvekillerinden biri dün "Kutlu Savaş Raporu"nun "tarafsızlığı"yla ilgili sorumuza şu ilginç yanıtı veriyor:
- Siz sanıyor musunuz ki Mesut Yılmaz bu rapordan, raporun yazımının bitiminden sonra haberdar oldu?. Mümkün değil.. Kutlu Savaş, Mesut Yılmaz'ın has adamıdır ve adım gibi biliyorum ki, raporu yazarken her aşamada Mesut Bey'e danıştı.. Şu olayı yazalım mı, yazmayalım mı, bu ilişkiye girelim mi, girmeyelim mi, diye talimat aldı.
- O zaman bu raporun başka sakıncaları da var?
- En büyük sakıncası, bundan sonra hangi olayların araştırılacağının sınırını çizmiş olmasıdır. Oysa bu raporun değinmediği bir çok kirli ilişki var ki, bunlar soruşturulmadan Susurluk rezaleti bütün boyutlarıyla ortaya çıkarılamaz. Toplum olarak yapmamız gereken şey, belli bir siyasi çıkar sağlamak uğruna talimatla yazdırılmış bu raporu fazla kaale almamaktır. Çözüm, Meclis'in yapacağı derin bir soruşturmadır...

Kutlu Savaş'ın raporundan sonra akıllara takılan bir soru:
Başbakan Yılmaz'ın "devlet sırrı" diyerek açıklamadığı bilgiler, "soruşturma" konusu olmaktan da çıkıyor mu?.. Yani... raporun "örtülü" kısmında "suç" bulguları varsa... (ki, olduğu ifade ediliyor) bunlar "devlet sırrıdır" gerekçesiyle soruşturulamayacak mı?..
Sorunun yanıtı Avukat Ergin Cinmen'den:
- Bu çok önemli bir nokta. Açıklanmayan "devlet sırları", birtakım suçlara vücut vermiş ise bunların mutlaka soruşturulması lazım. Bazı bilgiler gizlenip soruşturma için ilgili devlet organlarına gönderilmezse başta Başbakan olmak üzere bütün ilgililer suç işlemiş olurlar. TCK'nın 296'ncı maddesinde ifade edilen "yataklık" suçudur bu.. Başbakan ve bu işten haberdar olan tüm kişilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını gerektirir.

Kutlu Savaş'ın hazırladığı raporun 96'ıncı sayfasında Şekerbank çıkışlı 10 bankacının adı sayılıyor... Bu kişilerin Tansu Çiller döneminde bankadan bankaya dolaştırıldığı anlatılıyor. Bu isimlerin Susurluk olayıyla ne gibi ilgileri var; o meçhul... Anlaşılan rapora Tansu Çiller'i derdest etmek için dahil edilmişler (Bizi de neredeyse Çiller'i savunmak zorunda bırakacaklar)... İsimler Aydın Ayaydın, Cihan Paçacı, Nurettin Şenözlü, Cihan Sakarya.. diye sıralanırken... Akif diye bir müdürün ismi geçiyor. Akif'in soyadı yok. Adının yanında parantez içinde (emekli) deniyor.
CHP Milletvekili Fikri Sağlar işte buna çok gülmüş. Diyor ki:
- Bankacılar çetesine bir isim dahil ediyor ama soyadını bilmiyorlar. Bu zat Ziraat Bankası'nda Genel Müdür Yardımcılığı yapmış. Bankadan bir memura telefon edilse soyadı öğrenilirdi. Bunu bile öğrenememişler. Karanlıktaki bilgilere nasıl ulaştılar acaba!
Fısıldayalım:
Akif'in soyadı Oflaz...

Yiğit Gazeteci Uğur Mumcu'nun ölüm yıldönümü, devlet - çete ilişkilerinin bir kez daha "Korkunç rapor"lara konu olduğu günlere rastlıyor. Bu raporlardaki herşeyi O, 12 Eylül'ü izleyen yıllarda yazmıştı. Devlet üzerine gitmeye korktu. Daha doğrusu devleti o karanlık çeteler ele geçirdiği için üzerine gidilemedi. Mesut Yılmaz da gidemiyor. Örneğin: "Abdullah Çatlı'yı devlet 12 Eylül sonrasında kullandığı gibi 12 Eylül öncesinde Abdi İpekçi ve Bahçelievler cinayetlerinde de kullandı mı? O cinayetler kim adına işlendi?.."
Mesut Yılmaz'
ın bu soruyu yanıtlama gibi bir çabası yok.
Peki Uğur Mumcu'yu kimler öldürdü?..
DGM Savcısı Ülkü Coşkun, Güldal Mumcu'ya "Devlet isterse bu cinayeti aydınlatır" derken ne demek istemişti?
Uğur Mumcu cinayeti de bir devlet sırrı mıdır?
Bu sır perdesini aralamamak, bugün devleti elinde tutanları o suça ortak etmiyor mu? Siz... Devlet adamı pozundakiler... Sorumuz size...

Susurluk Raporu'nu gazeteler adeta tek sözcükle özetlemişti:
"Korkunç!.."
Rapora geçen olaylar ve ilişkiler uzun süre Japonya'da kaldıktan sonra ilk kez yurda dönen bir vatandaş için gerçekten korkunçtu. Yoksa aynı gerçekler TBMM Susurluk Komisyonu raporunda yer almıştı. Unutuldu.
Bu rapor "korku"nun tekrarı.
İyi de kimi korkutuyor bu gerçekler?
Sizi, bizi, sokaktaki vatandaşı.
Korkunç olayların kahramanları oralı bile değil...
Mesut Yılmaz'ın Arena programına çıkmasından birkaç saat önce... Susurluk kahramanlarından Sedat Bucak'ın yeğeni Fatih Bucak, Ankara 2'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde duruşmaya çıkıyor. Bucak aşiretinin mensupları mahkemeyi ablukaya alıyor. Gazeteciler dahil kimsenin içeri girmesine izin vermiyorlar. Polis olaya seyirci kalıyor.
Aynı gün İstanbul Maltepe'de kalaşnikoflarla ekmek fırını taranıyor.
Raporda adı geçen bir çok yetkili görevde kalmaya devam ediyor. Mehmet Eymür gibi kimi isimler de bizzat Başbakan Yılmaz'ın imzasıyla terfien Washington gibi merkezlere atanmış bulunuyor.
Korkunç gerçekleri açıklayan rapor yalnızca saf vatandaşı korkutuyor.
TBMM Susurluk Komisyonu üyesi CHP'li Fikri Sağlar;
- Erbakan Susurluk için
`Fasa fiso!' demişti. Bu rapor da fasa fiso, dedikten sonra ekliyor:
- Rapor bizim rapordan çok daha geride...
Başbakan Yılmaz Arena programında çelişkiler içinde bir konuşma yapıyor:
- Deniz Baykal'a raporu verip önerilerini almak istemiştim, diyor, ama o bunu kabul etmedi...
Tekel'in özelleştirilmesi ya da Karadeniz otoyolu gibi konularda Deniz Baykal'dan öneri istemeyi hiç aklına getirmeyen Mesut Yılmaz, "20 günde çözeceğini" söylediği Susurluk konusunda Baykal'dan öneri bekliyor. Deniz Baykal bu öneri talebine gülüyor:
- Mesut Bey elindeki raporu kendi Adalet Bakanı'na vermiyor, İçişleri Bakanı'na vermiyor, Milli Savunma Bakanı'na göstermiyor... Onlardan öneri istemiyor. Benden istiyor. İnandırıcılığı var mı bu işin? Raporun tamamını kamuoyuna açıklasaydı biz de üzerimize düşen önerileri yapardık. Ancak raporu bizim basına sızdırmamızdan fayda umdu. Bunu da bana oldukça açık biçimde ifade etti.
Baykal
bu raporun bir basın özeti olduğunu, bir yaptırımının bulunmadığını vurguluyor:
- İçinde mahkemelerin seyrini değiştirecek hiçbir yeni unsur ve kanıt yok. Yaptırımı olacak bir Teftiş Kurulu raporu yerine Başbakan ortaya bir inceleme raporu çıkarttı. Şimdi yeni bir rapor hazırlatacakmış. Rapordan rapora havale...
Ve en vahimi... Rapor Susurluk düğümünde "Milat" olarak 1993 yılını alıyor. Yani Çiller dönemini. Oysa Susurluk'un kökleri bilindiği gibi 12 Eylül öncesine kadar iniyor. Devlet çetelerini dağıtmak konusunda acz ifade eden Mesut Yılmaz raporu Çiller'i okka altı etmek için kullanma eğiliminde görünüyor. Bunun adına ne mi denir?.. Ucuzculuk...

Uğur Mumcu bu gece AKM'de 21:30 anılıyor. Aydınlığı seven herkes davetlidir.


Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr