Melih AŞIK
Geçen Ramazan ayında
Necmettin Erbakan Taksim'de kurulan iftar çadırında konuşuyor... Konuşuyor.. Ve sonunda bir müjde veriyor:
- Taksim Camii'nin temeli inşallah önümüzdeki Mart ayında bu çadırın bulunduğu yerde atılacaktır. Böylece İstanbul'un fethi tamamlanmış olacaktır...
Halkın yüzde 20'sini temsil eden bir partinin geri kalan yüzde 80'i hiçe sayarak, bir düşman ülkesini fethetmekten söz eder gibi konuşması zihinlerde dehşet yaratıyor... Aynı günlerde
Erbakan ikinci bombayı patlatıyor; devlet dairelerinde başörtüsünün serbest bırakılmasını gündeme getiriyor...
Daha önceki
"Tatlı mı olacak, kanlı mı?" tehdidi... RP'lilerin konuşmalarında sık sık geçen
"Cihad" sözcükleri... Cezayir hatırlatmaları... Ortadoğu'nun karanlık isimleriyle gizli görüşmeler... Sincan olayı...
Karatepe densizliği... Birbirini izliyor...
Refah Partisi demokrasinin tahammülünü çok zorlayınca askerleri siyasete çekti. 28 Şubat kararlarına Türkiye'yi mecbur bıraktı. Sonun başlangıcı da o gün başladı...
Bir merdiven teorisi vardır. Bir adım yukarı çıkılır. Bir adım daha.. Bir adım daha... Meydanı boş görüp adımlarını sıklaştıranlar sonunda boşluğa düşüverir.
Partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Ancak partiler demokrasiyi vazgeçilebilir görünce oradan sonrası boşluktur.
Anayasa kuralları içinde demokrasi oyununa soyunan partiler tek başına yüzde 20 oyla oyunun kurallarını değiştiremez.
Necmettin Erbakan dün karar üzerine çok sağduyulu bir konuşma yaptı. Refah tabanının kışkırtmalara kapılmamasını istedi. Ancak hem o, hem diğer Refahlılar Anayasa Mahkemesi'nin 9 - 2 gibi net bir skorla aldığı kararı
"vahim bir hukuki hata" olarak nitelediler. Aynı parti anımsayacaksınız 1995 seçimi sonrası
"güvenoylamasının geçersiz olduğunu" bildirerek Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştu. Anayasa Mahkemesi güvenoyunu geçersiz sayarak Anayol'u düşürdü Refahyol'a iktidar yolu açtı. RP'liler o zaman Anayasa Mahkemesi'nin hukuka bağlılığını övmüştü.
Anayasa Mahkemesi'nin kararı hayırlı olsun... Umarız RP'lilerin bundan sonraki siyasi hayatlarında demokrasiye ve Anayasa'ya daha saygılı olmalarını sağlar...
Başbakan Yardımcısı
Bülent Ecevit, enflasyonu önleme programından kaçmanın mazeretini açıklıyor:
- Baykal bize halkı limon gibi sıktıracak tedbirleri aldırdıktan sonra yarı yolda bırakacak, seçim şansımızı azaltacak...
Mesut Bey aynı tonda konuşuyor.
Demek ki hazretlerin aklından enflasyonu önleme tedbiri olarak
"halkı limon gibi sıkmak" tan başkası geçmiyor.
İktisatçı
Aslan Başer Kafaoğlu dünkü telefon görüşmemizde:
- Pes be birader, diyor bu kafalara,
halkın yüzde 40'ı milli gelirin yüzde 12'sini alıyor. Nesini sıkacaksınız da nesini alacaksınız. Esas sıkılacak kesim yukardakiler. Toplumun yüzde 20's milli gelirin yüzde 55'ini götürüyor. Sıkılıcak onlar. Ama bunların gözü sıkmak deyince fakir halktan başkasını görmüyor.
Halkçı (!)Ecevit bütçenin yüzde 60'ının faizlere gittiğini söylüyor. Bütçenin nereden açık verdiğini o da biliyor. Ama bunun cezasını fakir halka yüklemeyi düşünüyor. Pes demez de ne dersiniz?
Tansu Çiller, Yüce Divan'a gönderilirse orada yalnızca
"örtülü ödenekten siyasi amaçlı harcama yapmak" suçundan mı yargılanacak? Yüce Divan,
Tansu Çiller hakkındaki diğer suçlamaların dosyalarını da açabilecek mi?
Bu soruyu Profesör
Çetin Özek'e soruyoruz. Yanıtı:
- TBMM, Tansu Çiller'i hangi suçlamayla Yüce Divan'a sevkederse Yüce Divan o suçtan yargılar. Kendiliğinden başka suçlamaları gündeme getiremez.
Soru iki:
- Tansu Çiller Yüce Divan'da "Örtülü ödeme harcamaları sırdır, açıklanamaz. Bu konuda herhangi bir açıklama yapmıyorum" derse... Kurtulabilir mi?
Profesör
Özek'in yanıtı net:
- Hukuka aykırı eylem sır olamaz...
Tansu Çiller'i,
Parsadan davası kadar
"onbaşı davası" nın da zorlayacağı anlaşılıyor. Bir onbaşının açtığı dava üzerine Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin,
"Şerefsiz onbaşı" lafına kestiği 101 milyon liralık ceza Yargıtay'da onaylanırsa, görünen o ki, sonrası çorap söküğü gibi gelecek... Nasıl mı? Halen avukatlık yapmakta olan emekli hakim albay
Olcay Mis' le konuşuyoruz.
- Kişilik haklarına saldırı nedeniyle maddi tazminat davaları zamanaşımına bağlıdır ve süresi bir yıldır. Bu durumda zamanaşımı süresi henüz dolmadığı için isteyen onbaşı Sayın
Çiller aleyhinde dava açabilir. Yargıtay'ın onaylamasından önce açılacak yeni davalarda yerel mahkemelerin ne yönde karar vereceklerini kestirmek mümkün değildir. Ama eğer Yargıtay Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararını onaylarsa, bundan sonra açılacak davalarda mahkemeler Yargıtay'ın kararına uyarak tazminat cezasına hükmederler.
-
Peki, askerlik görevini yıllar önce onbaşı olarak yapmış olanların da dava açma hakkı var mıdır?- Siz kadını batırmak istiyorsunuz galiba? Bana göre, uygun illiyet bağını bu kadar geniş tutmak mümkün değildir.
-
Diyelim binlerce onbaşı dava açtı ve kazandı...- Mahkum olan kişinin üzerine kayıtlı taşınmaz mallar ile taşınır sayılır bütün mallar, otomobiller, yatlar vs. haczedilebilir.
Türkiye'de yaklaşık 25 bin onbaşı var. Her biri dava açarsa
Çiller'den yaklaşık 2,5 trilyon gider. Hamfendiyi de sarsarsa bu sarsar. Malumunuz hanımefendi için önce mal - mülk, sonra can ve canan...
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr