Melih AŞIK
Tiyatromuzun emektarlarından
Necdet Mahfi Ayral'la yapılmış bir röportajı aktarmıştık geçenlerde...
Ayral'ın o konuşmada
"ülkemizde sanatçının hali"nden söz ederken verdiği örnekler (ve en çok da,
"Bir mezarım dahi yok!" sözü) üzerine hayli mesaj aldık...
MÜZİK - SEN Genel Başkanı
Mehmet Çırıka'nın ilettiği faks notu da bunlardan biri...
Çırıka, Necdet Mahfi Ayral'ın anlattıklarından hareketle, kendi ilgi alanı olan müzik ve sahne sanatlarına getiriyor sözü... Ve bakınız bu dalda ürün veren sanatçıların
"hal - i pür melali"ni nasıl aktarıyor:
"Bugün ülkemizde, yıldızlaşmış birkaç sanatçının dışında, ünlü - ünsüz birçok ses sanatçısı, besteci, söz yazarı, saz sanatçısı ve müzisyen sosyal güvenceden, iş ve ücret güvencesinden yoksun, maddi sıkıntılar içinde yaşamlarını sürdürüyor. Yaygın deyişle söylemek gerekirse; bu arkadaşlarımız
`taksitle yaşayıp borçlu ölüyorlar..' Tanju Okan, Cahide Sonku, Esin Engin, Ergüder Yoldaş gibi sanatçılarımız
`tanınmış' olmaları nedeniyle kamuoyuna yansıyabilenler...
`Tanınmamış' olan ve yoksulluk sınırında yaşamını tamamlayan binlerce sanatçı ve müzisyen de cabası...
..Medyanın da etkisiyle sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen
`yıldız' müzik sanatçıları gözönünde tutularak
`mutlu', `müreffeh' sanatçı görüntüsü yaratılmıştır. Ama genel durum
`parlak' sanatçı imajıyla tam çelişki içindedir... Sanat ve sanatçının korunması konusu Anayasa'ya bile girmiş olmasına rağmen, ne acı ki, muhtaç duruma düşen sanatçılarımızın sığınabilecekleri bir huzurevi dahi bulunmuyor ülkemizde...
..Öte yandan, ekonomik açıdan güçlü sanatçılarımız vefatlarında mal varlıklarını çeşitli kuruluşlara bağışlamakta, ancak sanat ve sanatçılara destek amacıyla herhangi bir tasarrufta bulunmayı düşünmemektedirler. Oysa bu tip sanatçılarımız, tüm kariyerleri boyunca kendilerine destek olmuş bestecileri, söz yazarlarını, saz sanatçıları ve müzisyenleri koruyucu ve kollayıcı olmak düşüncesiyle, gerek sağlıklarında, gerek vefatlarından sonra çeşitli yatırımlara önayak olabilirler. En basitinden.. müziğe hevesli ve yetenekli çocuk ve gençlerimize müzik eğitimi verebilecek kuruluşlar kurabilir, bunlara maddi destek sağlayabilirler..."
İnsanlar.. ve isimleri... Birbirine bazen hiç uymuyor.
"Karamürsel sepeti" ölçülerinde - ufacık tefecik biri
"GÜÇLÜ"; beş parasız fukara da
"ZENGİN" soyadını taşıyabiliyor mesela...
Ama bazen de.. Öylesine
"cuk" oturuyor ki isimler... izahı mümkün olmuyor... İşte son birkaç hafta içinde sağda - solda gözümüze ilişen birkaç isim...
"Mesleki" durumlarını parantez içlerine not düşüp bilginize sunuyoruz:
YAŞAR GÖZCÜ: (Altı Nokta Körler Derneği Başkanı)
GÜVEN KURTUL: (Avukat)
RECAİ BAŞKAN: (Özçelik - İş Sendikası Başkanı)
OSMAN İŞER: (Ürolog)
MÜNİR EKONOMİ: (İTÜ'de ekonomi profesörü)
SAYIM YORGUN: (TOLEYİS Sendikası Endüstri İlişkileri uzmanı, yorgun demokrat!)
LALE ORTA: (Orta hakem)
NAZIM TUR: (Türkiye Dok Gemi İşletmesi Başkanı)
Bizim bu çevreciler hakikaten çok tuhaf insanlar... Bir - iki tane ağaç kesildiği zaman, `Ormanlarımız katlediliyor!'
diye ayağa kalkarlar da, benim gibi her yıl milyonlarca ağacı katleden bir bakanı ve bakanlığı görmezler. Görmedikleri bir yana, ormanların korunmasını benden, benim bakanlığımdan beklerler..."
Kim bu,
"en büyük orman katili" olduğunu açık açık söyleyen bakan?.. Kendinizi hiç zorlamayın, bulamazsınız... Efendim bu bakan, orman katliamı konusunda akla en son gelebilecek, belki de hiç gelmeyecek bir isim: Orman Bakanı
Ersin Taranoğlu...
- Bu sözlerinizle şaka yapmıyorsunuz değil mi?
- Keşke şaka yapıyor olsam... Ama maalesef gerçeği söylüyorum. Çünkü bu sistemde devletin benden beklediği daha çok ağaç kesmek, daha çok yeşil katliamı yapmak... Bunu ne kadar çok yaparsam, ben o kadar çok başarılı bakan sayılırım. Aynı şey benim memurlarım için de söz konusu... Hangi memurum daha çok ağaç keserse bu sistemde ben onu terfi ettirerek ödüllendiririm...
- Sistem niye böyle peki?..
- Devlet bana bütçeden yeterli para ayırmıyor. Para ihtiyacını git, döner sermayeden karşıla, diyor. Döner sermayenin geliri nereden?.. Orman katliamından!.. Ben bırakın yeni orman oluşturmak ya da mevcut ormanları korumayı, orman yangınlarını söndürmek için bile orman katletmek zorundayım.
- Bu sistemi değiştirmeyi düşünmüyor musunuz?..
- Çalışmalara başladım bile... Bakın, bugün Türkiye'deki ormanların sadece yüzde 2'si kesim yapılmayan muhafaza ormanları... Oysa bu oran Avrupa'da yüzde 70... Başlattığım çalışmayla önce Orman Bakanlığı'nın genel bütçeden daha çok pay almasını sağlayacağım. Sonra da her yıl üretim ormanlarının yüzde 5'ini muhafaza ormanına çevireceğim. Böylece de 10 - 12 yılda muhafaza ormanlarımızın oranını yüzde 2'den yüzde 30'a çıkacak. Bunun anlamı, bugün ormanlarımızdan elde edilen verimin 10 kat artması demek. O zaman da bugünkü gibi orman katletmeme gerek kalmayacak...
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr