Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

     ÂGüneÅŸ Taner'in daveti üzerine Ankara'ya gelen Ä°MF BaÅŸkan Yardımcısı Stanley Fischer giderayak; "UmduÄŸumdan çok daha iyi bir Türkiye buldum" demiÅŸ. Sevindik tabii... Yatalak hastanın, "Sizi umduÄŸumdan iyi buldum" diyen doktorun tesellisine sevinmesi misali... Hürriyet Gazetesi Bay Stanley'i manÅŸete almıştı dün... ManÅŸet altında ise Genel Yayın Müdürü ErtuÄŸrul Özkök ülkenin manzarasını karamsar gözlüklerle seyredenlere sert biçimde çatıyor, "siyah lensliler" baÅŸlıklı yazısında şöyle diyordu:
     Â- Basında, entellektüel hayatta, onun dışındaki dünyada, inanılmaz bir karamsarlar ordusu Türkiye'nin muazzam geliÅŸmesini küçümsemekte keçi inadını sürdürüyor. Onların Fischer'in yukardaki sözlerini anlaması mümkün deÄŸil... Ama siz analarından kara lenslerle doÄŸan bu genetik pesimistlere bakmayın. Türkiye geri dönülmez noktaya doÄŸru baÅŸarıyla gidiyor.
       ***
     Â
Biz Hürriyet'e inanıyoruz. Hürriyet, Özkök'ten ibaret değil tabii. Başka yazarları da var. Mesela Ferai Tınç, Özkök'den bir gün önce "Titanic Sendromu" başlıklı yazısında ülkenin manzarasını nasıl çiziyor:
     Â"Ben buna Titanic Sendromu diyorum. Zemin kayıyor, raflar devriliyor, garsonlar savruluyor, fakat kimse önem vermiyor. Belki de önem vermiyor deÄŸil, önem verme cesaretini gösteremiyor. Anın keyfini çıkarma hırsı bu. Müzik ve dans devam ediyor. Gemi batmakta olduÄŸuna kimseyi inandıramıyor..."
       Aynı gün Hürriyet'in bir başka sayfasında Zeynep Atikkan'ın yazısından kimi satırlar:
     Â"...Piyasaya sürülen pembe güzellikler ve mis kokulara raÄŸmen sessiz sedasız bir göç dalgası sürüyor Türkiye'den. Åžimdi her girdiÄŸim toplulukta duyuyorum (Pılımı pırtımı toplayıp gideceÄŸim) ÅŸeklindeki sözleri... Önceki gün baÅŸarılı genç bir giriÅŸimciyle konuÅŸuyordum. OturmuÅŸlar, ailece yurt dışında yaÅŸamaya karar vermiÅŸler... Ailenin yaÅŸlı baÅŸlı babası bile (Burada gelecek yok, herÅŸeyi satar giderim) diyormuÅŸ..."
     Â
KeÅŸke herkes Stanley 'e inanabilse...

       Fıkra ünlü Readers Digest Dergisi'nden...
       Üniversiteyi yeni bitiren delikanlı, bilgisayar uzmanı arayan şirkete iş için başvurmuş. Kendisiyle bir ön görüşme yapılmış. Beğenilmiş. Delikanlı bilgisayarla ilgili hemen her konuyu biliyor. Ancak bir kusuru var. Gözündeki tik sonucu ikide bir göz kırpıyor. Görüşmeyi yapan Müdür sormuş:
     Â- Bu tikiniz geçici mi, sürekli mi?
       Delikanlı:
     Â- Geçici, demiÅŸ, iki aspirin içtim mi geçiyor...
       Sonra aspirin çıkartmak için elini cebine atmış. İçindekileri masanın üzerine döküvermiş...
       4 adet prezervatif çıkmış önce... Peşinden iki tablet aspirin...
       Müdür şaşkın:
     Â- Bu prezervatifler?..
       Demeye kalmadan delikanlı durumu izah etmiş:
     Â- Eczanede aspirin isteyip göz kırptınız mı baÅŸka ne veriyorlar sanıyorsunuz?..

       İyi halleri görüldüğünden kapalı cezaevinden Edirne Tarım Açık Cezaevi'ne nakledilmişler. Kervansaray Oteli'nin bahçesinde Muazzez Ersoy'u görünce heyecanlanmışlar. Şampanya göndermişler. Ersoy'un şampanyayı reddetmesi üzerine canları sıkılmış... Yaylım ateşi açıp şampanyaya yapılan saygısızlığın hesabını oracıkta görmüşler.
       Haberi okuyunca "İyi hali görülen mahkumlar"ın "iyi hali"nin kim tarafından ve nasıl saptandığını merak ettik. Bir süre Bayrampaşa Cezaevi Müdürlüğü yapan eski Savcı Necati Özdemir'le konuştuk. Dedi ki:
     Â- Mahkumların "iyi hal" dolayısıyla yarı açık ve açık cezaevlerine nakledilmesine onay veren savcıların çoÄŸu, o mahkumların yüzünü bile görmemiÅŸ insanlar... Mahkumun "iyi hal" gösterip göstermediÄŸini esas olarak baÅŸgardiyan saptıyor. Ve adam öldürmeyi "yaÅŸam biçimi" haline getirmiÅŸ kimi insanlar bile böylesi saÄŸlıksız deÄŸerlendirmelerle açık cezaevlerine çıkarılıyor. Hem de az deÄŸil; cezalarının 4 - 5 yıllık bölümünü orada geçiriyorlar...
       - Peki bu iyi hal değerlendirmesi daha sağlıklı nasıl yapılabilir?
     Â- Cezaevlerimizin çoÄŸu bugün adli konularla yakın - uzak hiçbir ilgisi olmayan insanlar tarafından yönetiliyor. Düşünün.. cezaevi müdürleri arasında matematikçiler ve gıda mühendisleri bile var... Öte yandan, birkaç büyük cezaevi dışında hiçbir cezaevinde psikolog bulunmuyor. Oysa cezaevi ortamında en çok onlara ihtiyaç var belki de... Åžurası bir gerçek ki, mahkumlara insani danışmanlık yapmanın yanısıra, uzmanlıkları gereÄŸi "iyi hal" konusunda en saÄŸlıklı deÄŸerlendirmeyi de onlar yapabilir.
     Â
Adalet Bakanlığı'nın bu konularla ilgili bir değerlendirmesi veya çalışması var mı? Gerek yok... Adalet Bakanı Oltan Sungurlu işin kolayını buldu. Kendisinin veya hükümetin kusurlarından ilk olarak kendisi şikayetçi oluyor. Şikayetçilerin safına geçip kendisini şikayetlerden kurtarıyor!..
       Son incisi "Türkiye'nin çivileri çıkmış" oldu. Ülkeyi yönetenler acemi nalbant olunca çiviler de bir türlü yerine çakılamıyor tabii ki...
       Öte yandan deniyor ki, "Efendim nasıl olur da bu insanlar güpegündüz şampanya içmedi diye bir sanatçıyı kurşunlar?"
       Bayağı kurşunlarlar... Onlar gazete okumuyor mu? Başbakan'ın kendisine yumruk atan kişiyi affettiğini, mahkemelerin çeteleri yargılamaya gücünün yetmediğini, ayağından adam vuranın 3,5 milyon lira para cezasıyla kurtulduğunu, Türkiye'yi çetelerin yönettiğini bilmiyorlar mı?
     ÂYeÅŸil'in beyanatı yayınlandı bu hafta Aydınlık'ta.. "Devlet beni istediÄŸi yerde istediÄŸi zaman bulur. Yakalamak gerekirse yakalar" diyor YeÅŸil. Yani, "Ben devletin emrinde çalışıyorum" diyor. Devlet bir yandan YeÅŸil'e suç iÅŸletiyor. Bir yandan onu sözde yakalamaya çalışıyor. YaÅŸanan ortamda keyif için silah sıkıp adam öldürmeyi caydırıcı ne var?




Yazara E-Posta: masik@milliyet.com.tr