Avukat yazıhanesinin telefonu çalmış. Sekreter açmış:
- Avukat Hicabi Bey'le görüşmek istiyorum...
- Hicabi Bey geçen hafta öldü, demiş sekreter hanım..
Ertesi gün telefonda aynı adam:
- Hicabi Bey'le görüşmek istiyorum...
Sekreterden aynı yanıt:
- Hicabi Bey geçen hafta öldü...
Kendisini TV ve radyolardaki haber programlarından tanıdığımız Altan Aşar arkadaşımız, önceki gece bir arkadaşıyla Taksim'de bir kahveye gidecekti. Arabayı Gümüşsuyu'nda Libya Konsolosluğu'nun önüne parketmek istedi. Konsolosluk, bina önünde bir alanın etrafını çevirmiş, konsolosluk araçlarına park yeri yapmıştı. Bu alanın yanıbaşındaki polis kulübesinin önünde boş yer vardı. Altan Aşar nöbetçi memura kulübe önüne park edip edemeyeceğine sordu. Edebilirsiniz, dedi polis memuru. Arabayı oraya park edip Beyoğlu'na çıktı Altan... Saat 22.30 sularında döndüğünde baktı arabanın iki lastiği indirilmiş. Nöbete yeni gelen polis memuruna sordu:
- Ne oldu kim indirdi lastikleri?..
- Başkonsolos Bey arabanın buraya parkettiği görünce bağırıp çağırdı. Sonra gelip lastikleri bizzat indirdi...
Altan Aşar konsolosluğun kapıcısına da sordu durumu... Evet... Başkonsolos gece vakti aşağı inip lastikleri bizzat indirmişti... Acaba Dışişeri Bakanlığı başkonsolosa İstanbul caddelerinin babasının çiftliği olmadığını anımsatıp bu
Geçen hafta sonunda güney illerinden birinde kritik bir ikinci lig maçı oynanıyordu. Ev sahibi takım çok atak oynuyor ancak her türlü aksilik peşpeşe geliyor, top bir türlü kaleye girmiyordu.
İlk devre golsüz bitti. İkinci devrenin ortalarına doğru ev sahibi takımın santrforu bir ara karşı takımın kalecisiyle karşı karşıya kaldı. Bir çalım da kaleciye attı. Önü bomboştu artık... Bütün yapacağı topu boş kaleye yuvarlamaktı. Tıklım tıklım dolu stadda sinek uçsa duyulacak bir sessizlik vardı...
Santrfor çekti şutunu. Ve top bomboş kaleye değil direğin hemen yanından dışarı gitti... Seyirci şoke olmuştu... O sessizlikte tribünden davudi bir ses yükseldi:
"Ulan Ahmeeeeet ben senin anınıııı, avradınııı, sülaleniiii...
diye haykıran seyirci bir an durduktan sonra sözü tamamladı:
"Kaçar mı ulan bu, terbiyesiz herif..."
"Vicdanla cüzdan arasına sıkıştık...
Ahlaki direncin son noktasındayız..."
Adli Yıl başlarken Yargıtay Başkanı'nın ağzından çıkan yukardaki sözler geçen hafta ağızlara ve yazılara sakız oldu. Yargıtay Başkanı kuşkusuz maddi durumun vahametini anlatmak için söyledi yukardaki sözleri amma... Şöyle bir kazınınca altından başka anlamlar da çıktı. Örneğin Gülay Göktürk arkadaşımız şunları yazdı:
- Eğer 268 milyon maaşlı yargıçlarımızdan dürüstlük istemeye hakkımız yoksa, bizler hayatla ölüm arasındaki o çizgide gezinirken, karşımızda sonsuz pazarlık şansına sahip bulunan 100 - 150 milyon maaşlı doktorlarımızdan da; üç kuruş maaşla çalışıp trilyonluk kararlara imza atan bürokratlarımızdan da; en kıymetli varlıklarımız olan çocuklarımızı teslim ettiğimiz öğretmenlerimizden de; yazdığı bir haberle insanların kaderiyle oynayabilecek olan ve boğaz tokluğuna çalışan genç gazete muhabirlerinden de dürüstlük bekleme hakkımız yoktur.
***
&
CHP Lideri Deniz Baykal:
- Bu seçimde en az yüzde 24 oy alacağız, bunun altına düşersek şaşarım, dedi ve CHP'nin bu seçimde barajın altında kalacağı endişesinde olanların yüreğine bol su serpti... Deniz Bey bu rakamı nereden buldu?.. Martin Luther King'in "Dün gece bir rüya gördüm..." diye başlayan nutuklarından mı esinlendi, yoksa yardımcısı anket uzmanı Bülent Tanla'ya gizli bir araştırma mı yaptırdı... Bilmiyoruz. O nedenle birdenbire ortaya çıkan yüzde 24 oranına şaşırıyoruz...
Kim olsa şaşırır...
İktidarı istediğiniz tarihte seçime zorlayacak kadar güçlü olacaksınız...
Ama bu gücünüzü halk lehine hiç kullanmayacaksınız...
Mesela...
Memura yüzde 20 sadaka verilmesine hükümet ortağı DTP kadar ses çıkarmayacaksınız,
Fazilet Partisi Kayseri Milletvekili Abdullah Gül'ün türbanlı eşi Hayrinusa Gül, başı açık fotoğraf vermediği için Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesine kaydını yaptıramadı. Abdullah Gül ve eşi, başörtülü fotoğrafla kayıt yaptıramayacaklarını biliyorlardı. Önceden medyaya haber vererek bu olayı şova dönüştürdüler. Şovu önceki gün Danıştay'a dava açarak sürdürdüler. Hayrunisa Gül, ÖSYM'nin kayıtta şart koştuğu "Fotoğraflar son 6 ay içinde önden başı ve boynu açık şekilde olmalıdır" şeklindeki düzenleme konusunda Danıştay'dan yürütmenin durdurulmasını istedi.
Şov da olsa buraya kadar bir diyeceğimiz yok.
Bu noktada bir merakımız var.
Acaba Danıştay ÖSYM'yi haklı gören bir karar verirse, Hayrunisa Hanım bu karara uyarak başı açık fotoğraf verecek mi?..
Diyelim ki Hayrunisa Hanım bu karara rağmen "İnançlarım (veya giriştiğim eylem) başı açık fotoğraf vermeme uygun değil" dedi. Vermedi.
Fazilet Partisi içinde önemli bir konuma sahip olan Abdulla
Öğrencilerin yurt ve barınma sorunu, eğitimin büyük sorunlarından birini oluşturuyor. Geçenlerde bu konuda önerilere yer verdik. Menderes Üniversitesi Rektörü Profesör Cezmi Öncüer, gönderdiği yazıda, kendi çözümlerini anlatıyor. Diğer üniversitelere örnek olması dileğiyle Sayın Rektör'ün yazısından bölümleri aşağıya alıyoruz:
"Üniversitemiz 3500 öğrencisi, 1000'e yakın akademik ve idari çalışanı ile eğitim öğretim, araştırma, yayın ve danışmanlık hizmeti sunmaktadır. Barınma ve ekonomik yetersizlik diğer üniversitelerde olduğu gibi bizim üniversitemizin de başat sorunlarından birisidir. Bu sorunların çözümüne ilişkin çabalarımız üniversitemizin kurulduğu 1992 yılından bu yana sürdürülmektedir. Ancak bu yıl ilk defa bünyemizde bulunan Gençlik Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi aracılığıyla bu çabalar daha organize yürütülmektedir.
Üniversitemizde barınma sorununun çözümüne ilişkin olarak resmi ve özel yurt uygulamaları yanında bu yıl ilimizde ilk defa ülkemizde de örneği az görülen Aile Yanında Barınma Programı'nı başlatmış bulunmaktayız. Programda
Norveç Başbakanı Bondevik, ülkesi hafif krize girince depresyona girip izin almış.
Haberi manşet yapan Hürriyet gazetesi:
- Ya bizde olsaydı, diye soruyor.
Bizde Başbakan depresyona girse yağcıları ve avanta bekleyenleri seferber olur;
- Aman efendim hiçbir şeyiniz yok, turp gibisiniz, maşallah aklınız başınızda, daha demin iki limanla üç orman alanının bedavaya satışını imzaladınız, üstelik KİT'lerin yandaşlarınız arasında paylaşımı henüz bitmedi, görevi tamamlamadan nereye gidiyorsunuz,
diye dört yanından çekeleyerek adamı yolundan döndürürlerdi...
Yıllardır koltuktan kalkmayan devlet büyükleri ile parti liderleri sadece kendi keyiflerinden mi orada çakılı duruyorlar sanıyorsunuz.