Geçen hafta sonunda güney illerinden birinde kritik bir ikinci lig maçı oynanıyordu. Ev sahibi takım çok atak oynuyor ancak her türlü aksilik peşpeşe geliyor, top bir türlü kaleye girmiyordu.
      İlk devre golsüz bitti. İkinci devrenin ortalarına doğru ev sahibi takımın santrforu bir ara karşı takımın kalecisiyle karşı karşıya kaldı. Bir çalım da kaleciye attı. Önü bomboştu artık... Bütün yapacağı topu boş kaleye yuvarlamaktı. Tıklım tıklım dolu stadda sinek uçsa duyulacak bir sessizlik vardı...
      Santrfor çekti şutunu. Ve top bomboş kaleye değil direğin hemen yanından dışarı gitti... Seyirci şoke olmuştu... O sessizlikte tribünden davudi bir ses yükseldi:
     Â"Ulan Ahmeeeeet ben senin anınıııı, avradınııı, sülaleniiii...
      diye haykıran seyirci bir an durduktan sonra sözü tamamladı:
     Â"Kaçar mı ulan bu, terbiyesiz herif..."
      Karamürsel'deki zarif Atatürk anıtının kaidesinin zırva sözlerle ve küfürlerle doldurulduğunu okurumuz Maksut Çavdar'ın mektubundan öğrenmiş, okurlarımıza duyurmuştuk. Karamürsel Belediye Başkanı Özcan Özalgın'dan dün aşağıdaki yazıyı aldık. Teşekkürlerimizle aktarıyoruz...
      " Değerli gazetenizin 12 Eylül 1998 tarihli nüshasındaki köşenizde yer alan "Karamürsel" adlı yazı Başkanlığımızca incelenmiştir.
      Kocaeli Bölgesi'nin en görkemli anıtlarından biri olan Karamürsel Atatürk Anıt'ına, bazı art niyetli kişilerin, zaman zaman gizlice uygunsuz yazılar yazdıkları, tarafımızdan anlaşılmış, Belediyemizce, bu yazılar ve şekiller silinmiş ve bununla mücadele kararı alınmıştır.
      Büyük Atatürk'ün anıtının, art niyetli kişilere karşı daha yoğun bir şekilde korunmasına matuf alınan tedbirler Belediyemizce eksiksiz bir şekilde yürütülecektir..."
      Milyonlarca kişinin televizyon ekranlarından nefeslerini tutarak izlediği olay tam "Güler misin? Ağlar mısın?" denilecek cinstendi... Yüze yakın polisin görev yaptığı Ankara Adliyesi'nde bir şahıs, bir başka şahsın boğazına bıçağını dayıyor, kendisini dakikalarca ölümle tehdit ediyor, ama 15 - 20 dakika ortalıkta hiçbir polis görünmüyor. Derken... "tehdit" suçundan sanık Alpaslan Cengiz adında bir kabadayı bakıyor ki kimsenin geleceği yok, "İş başa düştü" diyerek olaya el koyuyor, saldırganın elinden bıçağı alıyor... Peşinden televizyon kameraları karşısında "Nerede bu devlet? Nerede bu polis? Asayişi de mi biz sağlayacağız yav!" türünden nutuklar çekiyor, en sonunda polisin gelmesiyle asıl işinin başına dönüyor.
      Hatırlarsınız, Maliye Bakanı Zekeriya Temizel, benzin istasyonlarındaki trilyonluk vergi kaçağını ortaya çıkaran Maliye Başmüfettişi Süreyya Turgut'tan söz ederken;
     Â"Elimde 100 Süreyya olsa sorun kalmazdı" demiÅŸti.
      Yukarıda aktardığımız olayı televizyonu başında izleyen İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş da büyük ihtimalle, "Elimde 100 Alpaslan olsa asayiş diye bir sorun kalmazdı" demiştir. Kimbilir?
      Bizim çocukluğumuzda kimi açıkgözler bir kafesin içine saka kuşu doldurur, gelen geçene beş kuruşa satarlardı. 5 kuruş verip kuşu satın alan çocuklar (ki başı bağlı nineler tarafından da desteklenir ve yüreklendilirlerdi) o rengarenk hayvanı biraz okşadıktan sonra:
     Â- Azat buzat, sen bana cennette göz at, diye salıverirlerdi...
      Böylece ucuzundan sevaba girilirdi.
     ÂDeniz Bey'in aklında "azat etmek" o günlerden kalmış olmalı...
      Ya da "Köle İsaura" filminden falan...
      Bu arada Mesut Bey'i azat etti ama... Bu azat birşeye yaramıyor.
      Eğer iki seçimin ayrılmasıyla ilgili yasa önerisi TBMM'ye gelirse buna ret oyu vereceklerini söylüyor.
      Tabii bugün böyle söylüyor. Yarın başka birşey söyler.
      Dikkat edilirse Deniz Baykal sürekli "seçim" lafıyla oynuyor.
      Medyamız da seçim geyiğini seviyor. Manşetleri bu geyikle kurtarıyor.
      Halkın gündeminde ise yığınla acil ve önemli sorun var...
      Okullar açıldı... 13 milyon öğrenci, velileriyle birlikte "adam olma" savaşına girişiyor. Acaba Deniz Bey'in eğitimle ilgili söyleyeceği birşeyi yok muydu?..
      Bir liseli okurumuz gönderdiği "e mail" notunda ucuz defter kalem satan birkaç dükkanın adını vermiş...
      Oradan esinlenerek düşündük de...
     ÂDeniz Bey geçerliliÄŸi 24 saat bile sürmeyen seçim muhabbeti yerine vatandaÅŸa ucuz kırtasiye malzemesi satan dükkanların adreslerini bildirse... Veya... Domatesin hangi pazarda, dolmalık biberin hangi semtte ucuz olduÄŸunu duyurmayı iÅŸ edinse... Halka çok daha yararlı olmaz mı?..
      Verdiği siyasi demeçlerin kimseye beş kuruşluk yararı yok da...
     ÂTemel Ä°stanbul'da tuvalete girmiÅŸ, iÅŸini bitirmiÅŸ çıkmış..
      Eline su döküp kapıdan çıkarken bakmış tuvalet bekçisi elindeki demir on liralığı "Tık tık tık" diye tezgaha vuruyor...
      Ve de "Para?" diye Temel'e soruyor..
     ÂTemel:
      "Para istemez hemşerum" demiş...
     Â"Ha bu defa da hayruna yapmış olalım"...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr