Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

     Â"Vicdanla cüzdan arasına sıkıştık...
       Ahlaki direncin son noktasındayız..."
       Adli Yıl başlarken Yargıtay Başkanı'nın ağzından çıkan yukardaki sözler geçen hafta ağızlara ve yazılara sakız oldu. Yargıtay Başkanı kuşkusuz maddi durumun vahametini anlatmak için söyledi yukardaki sözleri amma... Şöyle bir kazınınca altından başka anlamlar da çıktı. Örneğin Gülay Göktürk arkadaşımız şunları yazdı:
     Â- EÄŸer 268 milyon maaÅŸlı yargıçlarımızdan dürüstlük istemeye hakkımız yoksa, bizler hayatla ölüm arasındaki o çizgide gezinirken, karşımızda sonsuz pazarlık ÅŸansına sahip bulunan 100 - 150 milyon maaÅŸlı doktorlarımızdan da; üç kuruÅŸ maaÅŸla çalışıp trilyonluk kararlara imza atan bürokratlarımızdan da; en kıymetli varlıklarımız olan çocuklarımızı teslim ettiÄŸimiz öğretmenlerimizden de; yazdığı bir haberle insanların kaderiyle oynayabilecek olan ve boÄŸaz tokluÄŸuna çalışan genç gazete muhabirlerinden de dürüstlük bekleme hakkımız yoktur.
       ***
       Derken... vicdan ile cüzdan arasına sıkışan ve de ahlaki direnç noktasında tutunamayan (borsa bile bugünlerde direnç noktalarında tutunamıyor) memurlara örnek TRT'den geldi... Bir kısmı kadrolu, bir kısmı sözleşmeli personelmiş... Anlaşılan o ki, cüzdana teslim olmamak için bir hayli direnmişler... Ama sonunda direnç kırılmış, cüzdan ağır basmış. Kurmuşlar teşkilatı, başlamışlar yapılmamış programları yapılmış gibi göstererek ve de müdürlerinin imzalarını taklit ederek kurumun paralarını ufaktan ufaktan götürmeye... Götüre götüre 5 - 6 milyar lira kadar bir para götürmüşlerken... Vicdanla cüzdan arasındaki amansız mücadelede cüzdana teslim olmamış biri tarafından ihbar edilmiş... Gözaltına alınmışlar.
       Mahkemeye çıktıklarında ne diyecekleri belli:
     Â- Cüzdanla vicdan arasına sıkıştık Hakim Bey!..
       Bakalım Hakim Bey bu savunmaya ne diyecek?..

       TBMM Susurluk Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış, geçenlerde TV'de Başbakan Mesut Yılmaz'ın Kutlu Savaş Raporunda adı geçen bir üniversite rektörü elinden cüppe giydiğini söylemişti. Sözü geçen kişi Emekli Tümgeneral Ömer Şarlak idi... Halen İnönü Üniversitesi Rektörü olan Ömer Şarlak, "Kutlu Savaş Raporu"nda, Kumarhaneler Kralı Ömer Lütfü Topal'dan daire almış kişi olarak görünüyordu.
       Sayın Ömer Şarlak bize bir açıklama yaptı. 1987 yılından bu yana hiçbir gayrimenkul edinmediğini, Ömer Lütfü Topal'ı tanımadığını, bu konuda daha önce bir açıklama yaparak ilgili bütün devlet ve siyaset adamlarına gönderdiğini söyledi.
       Sayın Şarlak'ın yaptığı açıklamayı bilmek durumunda olanlar bilmezden gelerek aleyhine kullanıyorlarsa... Ayıp.

       Kendilerini yakından tanıyanlar dışında askerler, belki de mesleğin doğası gereği, çoğunlukla "ciddi görünümlü", nadiren gülen insanlar olarak tanınır... Emekli Orgeneral Hikmet Bayar, bu görüntünün yanıltıcı olduğunu söylüyor. Söylemekle de kalmayıp... "Askerler de Güler" adıyla derlediği anılarında "askeri mizah" örnekleri veriyor.
       İşte Kastaş Yayınevi'nden çıkan kitaptan bir küçük askercil anekdot:
       ...Kara Harp Akademisi'nde öğrenime devam ediyoruz. Öğretmenlerimizden birisi adlarımızı öğrenmekte zorluk çekiyor. Birgün derste bir arkadaşımıza soru yöneltmeyi düşünüp;
     Â- Yüzbaşı Çiftçi?.. dedi.
       Sınıfta soyada "Çiftçi" olan kimse yoktu. Dolayısıyla ayağa kalkan olmadı. Öğretmenimiz bir kere daha;
     Â- Yüzbaşı Çiftçi?.. diye seslendi.
       Yine ayağa kalkan olmadı. Bunun üzerine bir arkadaşımızı parmağı ile işaret ederek;
     Â- Sen, dedi.
       Arkadaşımız ayağa kalktı ve kendini takdim etti:
     Â"Yüzbaşı Ekinci"
       Hocamız ciddi bir ifade ile arkadaşımıza;
     Â- Bundan sonra Çiftçi deyince de sen ayaÄŸa kalkacaksın! diye ikazda bulundu.
       Arkadaşımız;
     Â- Başüstüne, dedi.

       Bütün dünya şu aralar Başkan Clinton'ın başını yiyecek gibi görünen Uçkurgate skandalını konuşuyor. Olaya Fransız kalan ise bir tek bizim liderlerimiz... Acaba onlar ne düşünüyor. Araştırmacı ve soruşturmacı yazar (değmez inşallah nazar) Fahrettin Fidan, liderlerimizin arasına daldı, skandala ilişkin görüşlerini aldı:
     ÂMesut Yılmaz: Iııı... Eeee... Bana göre... mmmm... bu konuya... eeee... yumuÅŸak bakmak... Meseleyi sertleÅŸtirmek, meseleyi daha da... eeee... ÅŸeyin... yani iÅŸin içinden çıkılmaz hale... getirir. Görüldüğü gibi Clinton da çıkamamıştır. Eeee... Ben bunu bizim rektörlere de... mmmm... söyledim zaten. Meseleye esnek bakın... ııı...dedim...
     ÂNecmettin Erbakan: Ne demiÅŸ muhterem ve muhteÅŸem atalarımız? DiÅŸi köpek kuyruk sallamazsa, erkek köpek ÅŸeyini sallasa ne yazar?.. Sana gelince Monica hanııımmm... Geleceksin hamam kıyafetiyle bir erkeÄŸin karşısına... Her türlü tahriki yapacaksın... Eee, adamın altında da haÅŸema mayo yok ki... Avuç içi kadar klip mi, slip mi ne diyorlar, iÅŸte öyle bir don parçası var... Onu bir hamlede çıkarmak iÅŸ midir ki? Son olarak diyorum kiii... Cenabı Allah hepimize akıl fikir ihsan eylesin... SaÄŸlam uçkurlar nasibeylesin...Amiinnn!
     ÂBülent Ecevit (Onun yerine eÅŸi RahÅŸan Ecevit konuÅŸtu): Çok çirkin bir olay... Ä°nsanın gül gibi karısı varken (Kocasına dönerek; deÄŸil mi Bülent?) evet, insanın gül gibi karısı varken, bu gülün üstüne baÅŸka gül koklaması asla onaylanacak bir olay deÄŸildir. Böyle kocaları, kocamla birlikte ÅŸiddetle kınıyoruz.
     ÂHikmet Çetin: Ya ben bu konuda ne söyleyeyim? Åžimdi birÅŸey söylesem ya yare dokunacak ya aÄŸyare... Ya ÅŸiÅŸ yanacak ya kebap... BeÅŸiktaÅŸ bugün Bursa'dan üç puan alamazsa ToÅŸak'ın başı yanacak... Hiçbir dahlim olmadığı halde millet bunu benden sanacak... Harem, Ãœsküdar, Salacak!
     ÂDeniz Baykal: Sorunuzu bir daha alabilir miyim? Evet, evet, evet...Olay aynen böyle demek? Evet, evet, evet... Tabii tabii tabii... Pardon, sorunuzu bir daha yineler misiniz? Evet, evet, evet... Partimiz, bu konudaki görüşünü en kısa süre içinde bir raporla kamuoyuna açıklayacaktır... Üç vakte, pardon üç aya kalmaz, herÅŸeyi en ayrıntısıyla... Ne o, gidiyor musunuz? Dık! Dık! Dık! Ä°yi günleeerrr!
     ÂTansu Çiller: Evet, evet Monako skandalını soruyorsunuzdur! Siz soruyorsunuz, bacınız da kanıt veri... ay pardon, yanıt veriyordur. Ve diyordur ki... Bu Monako'nun iliÅŸkiye girmediÄŸi erkek kalmamıştır, doÄŸru mu? DoÄŸruuu... Peki Mesut Yılmaz, "Ben onunla iliÅŸkiye girmedim" diyorsa bundan Sayın Yılmaz'ın erkek olmadığı gibi bir sonuç çıkmaz mı? Çıkaaar... Biz de yıllardır bunu söyleyip durmuyor muyuzdur peki? O halde, sana sesleniyorumdur ey Mesuuutt! Erkeksen var mısındır bir erkek seçi... ay pardon, erken seçime? Var mısındır ha, var mısındır?..

Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr