İkisi de gitmeli...

26 Eylül 1998

       Kabul edelim ki Mesut Yılmaz, Alaattin Çakıcı'yla hiç konuşmamıştır. Yine kabul edelim ki Mesut Yılmaz ve Eyüp Aşık, Alaattin Çakıcı'ya "Yerini değiştir!" diye mesaj göndermemiştir. Sadece Eyüp Aşık ve Mesut Yılmaz'ın söylediklerini doğru kabul edelim. Manzaraya öyle bakalım...
      Eyüp Aşık, Alaattin Çakıcı'yla abili - kardeşli telefon muhabbetleri yapıyor. Eyüp Aşık'a bakılırsa bu konuşmalar çetelerle ilgili bilgi edinmek için sürdürülüyor. Eyüp Aşık yaptığı bütün konuşmaları Mesut Yılmaz'a bildiriyor. Mesut Yılmaz bu teması onaylıyor; "Devam et!" diyor.
       Bir siyasi lider, çeteleri kovalamak için sağ kolu sayılabilecek bir milletvekilinin ünlü bir babayla konuşmasını destekler mi? Devletin resmi organları dururken bilgiyi Alaattin Çakıcı'dan mı alır? Böyle bir basiret bağlanması bir siyasi lidere uyar mı?.. DYP'yle mücadele için ciddi bir lider böyle bir sakıncalı temastan fayda ve medet umar mı?
       ***
       Türkiye son iki buçuk yılda, üç büyük sağ

Yazının Devamı

Demokrasiye bakışımız...

25 Eylül 1998

       Radikal gazetesinin dünkü manşeti diğer gazetelerden biraz farklıydı:
      "Burası Türkiye... Seçilmiş Belediye Başkanı'nın siyasi hayatı şiir okuduğu için sona erdirildi.."
       Aklımıza çocukluk yılları geldi. Ortaokul birinci sınıfta... Fizik hocası bizi sınıftan atmış... Koridorda garip garip dolaşıyoruz. Rahmetli Adnan Bey oradan geçerken durup sordu:
      - Hayrola ne oldu?
       - Fizik hocası sınıftan attı öğretmenim...
      - Ne yaptın ki?
       - Valla hiçbi şey yapmadım öğretim... Arkadaşımdan kalem istedim o anda attı.

Yazının Devamı

Dumanlı bankalar

24 Eylül 1998

       Yüksek Mühendis Vahit Ertur, belli ki vatandaşlık bilincine sahip, sorumluluk duygusu yüksek bir yurttaşımız...
       Geçenlerde para yatırmak için İş Bankası Karaköy Şubesine gidiyor Vahit Bey... Beklerken orada bazı müşterilerin sigara içtiğini, küllerini de sehpalardaki kül tablalarına döktüklerini görüyor. Şube Müdür Yardımcısına çıkarak 5 kişiden fazla eleman çalıştıran işyerlerinde sigara içmenin yasak olduğunu hatırlatıyor. Şube Müdür Yardımcısı:
      - Efendim o kural kamu kurumlarında geçerli. Biz özel bankayız, diye yanıt veriyor.
      Vahit Ertur konuyu bir şikayet mektubuyla İş Bankası Genel Müdürlüğü'ne yansıtıyor. Kendisine İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Erkut Işıl imzasıyla gelen yanıtta, "sigara yasağının `Kamu kurum ve kuruluşlarında' geçerli olduğu" bildiriliyor. Vahit Ertur yasayı inceleyince görüyor ki... Durum farklı... Yasaya göre sigara yasağı:
      "Kamu hizmeti yapan tüm kurum ve kuruluşları"
       kapsamaktadır. Sonuçta özel olsun,

Yazının Devamı

Etme bulma devri

23 Eylül 1998

       Büyük üniversiteler 1 Ekim'de açılıyor. YÖK yetkilisi bir dostumuza bu yıl türban konusunda izlenecek yöntemi soruyoruz. Anlatıyor:
       - Biliyorsunuz bu yıl öğrenciler başı açık resimlerle kayıt yaptırdılar. Eski öğrencilerin kimliklerinde de resimler açık başlıdır. Üniversite kapısında denetim yapılacak. Görüntüsü, kimliğindeki fotoğrafa uymayan öğrenci kampüse alınmayacak.
      - Yani?
       - Yani başı kapalı öğrenci içeri alınmayacak.
      - Bu yüzden olay bekliyor musunuz?
       - Kayıtlar olaysız denebilecek bir şekilde yapıldı. Türbanda ısrar eden öğrenci sayısı çok azdı. Yasalara uyum sağlayan öğrenci sayısının artacağını, işlerin giderek düzeleceğini umuyorduk. Ancak Başbakan'ın demeçleri ve diğer siyasi partilerin aldığı tavır türbanlı öğrencileri yeni beklentiler içine soktu. Ne olacağını bilmiyoruz...
       ***

Yazının Devamı

Seyirci ateşlendi!

22 Eylül 1998

       Önce stadın önünden geçen araçlar taşlanmış. Sonra Galatarasaray'lı futbolcuları taşıyan otobüs... Skorborda peşpeşe "Kill for you", "Fener Cimbom'u ham yapacak", "Fenerbahçe 5 - Galatarasaray 0" yazıları gelmiş. Maç başlarken yakılan kırmızı maytaplardan göz gözü görmez oldu. CINE 5 spikerleri bu görüntüleri aylardır her maçta işmiş gibi "şahane görüntü" diye alkışlayıp teşvik ediyorlardı. Onlar da bu defa sahayı göremez oldular. Yetmedi... Maç başladıktan sonra numaralı tribünün tepesinden aşağı ateşler dökülmeye başladı. Fenerbahçe Kulübü maçı kazanmak için futbol dışı bütün destekleri harekete geçirmişti. Amaç futbolcuları ve seyircileri ateşlemekti kuşkusuz. Ancak o arada reklam panoları ve sahaya atılan konfetiler alev aldı. Az daha insanlar yanacak ya da çıkan panik büyük felaketlere yol açacaktı... Hakemin maçı durdurması ve itfaiyenin etkin çalışması sonucu felaketin önüne geçildi.
       Dünkü gazetelerin orasına burasına ufak haberler sıkışmıştı...
       Bismil - Siirt maçında kavga çıkmış: 20 yaralı...
       Kocaeli -

Yazının Devamı

Klibin manası...

20 Eylül 1998

       Vatandaş, Papirüs Sanat Dergisi'ne Trabzon'dan mektup yazmış; "Klipler ne demek istiyor?" diye sorduktan sonra izlediği klipteki anlamadığı yerleri sıralıyor. Pek haksız da görünmüyor. Okuyalım bakalım:
       "Ha bu klipler ne manaya celiy? Bakiyrum şarkicu gari kumsalda yüriy... Denize ayağını sokiy... Derken yanına helikopter koniy... Gari içine piniy... Kalkıp gidiy... Gari, pilotu nerden taniy?
       Derken, bi tane tren geciy... Gari vagona oturmuş şarkıya devam ediy... Peşinden gece vakti Beyoğlu'na yüriy, karşısına bi zenci arap çıkıy, gariya biçak çekiy... gari da ona güliy... Tepeden aşağı güller dökiy... Lakin şarki devam ediy. Gari pilotu nerden taniy?..
       Peşinden güneş doğup, gemi gidiy... Haçan benim de kafam karişiy! Bütün bunlar ne pok yemek oliy... Garinun söylediği şarkı ilen ha bu görüntülerin ilgisi nedur? Ayrica, gari pilotu nereden taniy?..

       Pendik Atatürk Kültür Merkezi'nde yarın Pendik Belediyesi'nin düzenlediği ilginç bir panel yapılıyor. Konusu: "21'in

Yazının Devamı

Gül ve hukuk...

19 Eylül 1998

       Fazilet Partisi milletvekili Abdullah Gül, bundan 15 gün kadar önce türbanlı eşinin DTCF'ne kaydının yapılmaması üzerine konuyu idari yargıya götüreceğini açıklamış, ardından da avukatı aracılığıyla Danıştay'a başvurmuştu. Danıştay önceki gün kararını açıkladı ve Gül' ün istemini oybirliğiyle reddetti.
       Arkadaşımız Fahrettin Fidan, dün Abdullah Gül'e sordu:
      - Devlet, vatandaşla İdare arasındaki anlaşmazlıklarda, hakemlik yapma görevini Danıştay'a vermiş. Siz söz konusu olayda Danıştay'a başvurmakla bu yargı organının hakemlik görevini kabul etmiş olmadınız mı?
       - Evet, kabul etmiş oldum.
      - Ayrıca Danıştay'a güvendiniz ki başvurdunuz. Buraya başvurmakla, aynı zamanda Danıştay'ın adil ve tarafsız bir yargı organı olduğunu kabul ettiğiniz sonucu da çıkmaz mı?
       - Çıkar tabii.
      - Hakemliğini kabul ediyorsunuz, adil ve tarafsız olduğunu da... Danıştay sizin istediğiniz yönde karar vermiş olsaydı

Yazının Devamı

Top niye tutulur?

18 Eylül 1998

       Söze Fenerbahçe ve Galatasaray'ı kutlamakla başlayalım. Dünya Şampiyonu Juventus'la başabaş oynayan bir takım yarattığı için Fatih Terim'i özellikle kutlayalım. Ofsaytları milimetrik farklarla yakalayan Alman hakem üçlüsünü de unutmayalım. Darısı bizim hakemlerin başına diyelim. Erzurum'dan bir futbolcunun topu ayağında tutma sebeplerine ışık tutan anektodu aktaralım.
       ***
       Erzurum'da yayınlanan haftalık Temmuz dergisinin sahibi, yayın yönetmeni, muhabiri, dağıtıcısı; yani "herşeyi" Recep Re, geçenlerde Dadaşkent beldesine gitmiş... İşlerini bitirdikten sonra Belediye Başkanı Ensar Coşkun'u da bir ziyaret edeyim demiş...
       FP'li Başkan, sportmen adam... Boş vakitlerinde gazete bürolarını dolaşır, muhabirlerle bilek güreşi yapar, hepsinin bileğini masaya yapıştırırmış. Bir de futbolu pek severmiş... Recep Re'ye sohbetin en koyu yerinde sormuş:
       - Nasıl, iyi top oynayabiliyor muyum bari?..
      Recep Re, "İyi

Yazının Devamı