Öğrencilerin yurt ve barınma sorunu, eğitimin büyük sorunlarından birini oluşturuyor. Geçenlerde bu konuda önerilere yer verdik. Menderes Üniversitesi Rektörü Profesör Cezmi Öncüer, gönderdiği yazıda, kendi çözümlerini anlatıyor. Diğer üniversitelere örnek olması dileğiyle Sayın Rektör'ün yazısından bölümleri aşağıya alıyoruz:
      "Üniversitemiz 3500 öğrencisi, 1000'e yakın akademik ve idari çalışanı ile eğitim öğretim, araştırma, yayın ve danışmanlık hizmeti sunmaktadır. Barınma ve ekonomik yetersizlik diğer üniversitelerde olduğu gibi bizim üniversitemizin de başat sorunlarından birisidir. Bu sorunların çözümüne ilişkin çabalarımız üniversitemizin kurulduğu 1992 yılından bu yana sürdürülmektedir. Ancak bu yıl ilk defa bünyemizde bulunan Gençlik Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi aracılığıyla bu çabalar daha organize yürütülmektedir.
      Üniversitemizde barınma sorununun çözümüne ilişkin olarak resmi ve özel yurt uygulamaları yanında bu yıl ilimizde ilk defa ülkemizde de örneği az görülen Aile Yanında Barınma Programı'nı başlatmış bulunmaktayız. Programda evinde ücretli veya ücretsiz öğrenci barındırmak isteyen aileler ile bu hizmetten yararlanmak isteyen öğrenciler biraraya getirilmektedir. Aile Yanında Barınma Programı yanında öğrencilerimize burs sağlama çalışmalarımız da büyük bir ciddiyetle yürütülmektedir."
      Menderes Üniversitesi'nin "Aile Yanında Barınma" programının başka üniversitelere örnek olmasını özellikle diliyoruz.
      Dertli Rusya'dan dertlerle karışık espriler de geliyor...
      - Doktor beni morga mı götürüyorsunuz?..
     Â- Evet.
      - Ama ben daha ölmedim ki...
     Â- Olsun biz de daha gelmedik zaten...
      ***
      Polis memuru büfeden bir paket sigara almış. Parasını vermeden uzaklaşırken büfeci arkadan bağırıyor:
      - Bayım parayı unuttunuz...
     Â- Para istemez, diyor polis, biz namuslu memurlarız, alışveriÅŸ ettiÄŸimiz yerden rüşvet almayız...
      ***
     ÂGazetenin ÅŸikayetçi köşesine mektup yazan Ä°van yakınıyor:
      - Televizyona bakarsanız ülkede her mal bulunuyor. Ama benim buzdolabım boş. Ne yapayım?..
      Cevap:
     Â- Televizyonun fiÅŸini buzdolabına tak...
      ***
      Adam markete girmiş:
     Â- Bana 5 gram sosis verin lütfen...
      - Dalga mı geçiyorsun, 5 gram sosis olur mu?
     Â- Dalga geçsem dilimleyin derdim, çok ciddiyim.
      ***
      Dolar ile Rublenin yeni paritesi:
      1 kilo ruble eşittir 1 dolar...
      Almanya'da genel seçime hazırlanan Milliyetçi Parti'nin sloganlarından biri "Adenauer sağ olsaydı oyunu Milliyetçi Partiye verirdi" şeklindeydi. Adenauer'in sevenleri bu slogana itiraz ettiler. Ve itirazı inceleyen Yüksek Mahkeme Milliyetçi Parti'nin bu sloganı kullanmasını yasakladı. Gerekçe:
     Â- Ölmüş insanların da kiÅŸilik hakları istismar edilemez...
      Geçen yıllarda "Atatürk sağ olsaydı oyunu Refah Partisi'ne verirdi" diye maval atanların ve bu mavallara seyirci kalanların kulakları çınlasın...
      CHP'nin kuruluşunun 75'inci yıldönümüydü dün... Bu vesileyle geçmişe doğru uzanıp Mustafa Kemal'in partinin kuruluşundan 6 ay önce İzmir'de yaptığı bir konuşmadan alıntılar aktaralım. Mustafa Kemal CHP'nin oluşum sürecini ve temel ilkelerini o gün şöyle özetliyor:
      - Partinin programını belirlemek için ulusun tüm fertlerinin, uzmanların, ilim ve fen dünyasının görüşlerini iletmelerini rica etmiştim. Halen bu yönde birçok görüşler, programlar gelmektedir. Düşündüğüm şey, tüm bu görüşleri toplayıp ondan bir program çıkarmaktır. Efendiler, ben kendi kendime bir program belirler ve "Fikir birliğinde olanlar buyursun" diyebilirdim. Ancak istedim ki, izlenecek program falan veya filan kişinin programı olmasın. Çünkü bir kişinin programı, sonuçta kendi kişiliğine veya kendi kişiliğiyle ilgili olan, çıkarcı olan insanlara şamil olabilir... Biz tam bağımsız, kayıtsız ve şartsız egemenlik ilkelerine dayanan bir program takip edeceğiz. (..) Bu milletin içinden şu veya bu sınıfı almak, diğer bir sınıfın faydaları aleyhine çalışmak... Hayır, böyle bir parti kurmak düşüncesinde değilim. Böyle bir siyasi oluşumun başında bulunmayı, devletin ve hükümetin başında bulunmaktan daha önemli görüyorum...
     ÂAtatürk bu sözlerin ardından kurulacak partinin en önemli iÅŸlevinden söz ediyor:
     Â"Bizim milletimizin bir noksanı vardır: O da siyasi terbiyeden yoksunluÄŸudur. Millet (baÅŸlıbaşına bir okul halinde kurulacak siyasi parti aracılığıyla) bu siyasi terbiyeyi almalıdır..."
      Partilerin üzerinden 12 Eylül geçti. Kapandılar açıldılar. Ne parti kaldı ne siyasi terbiye... Sadece koltuk ve avanta aşkı kaldı geriye...
      Kuruluşunun 75'inci yılında Cumhuriyet Halk Partisi tarihinin belki de en ilginç dönemini yaşıyor...
      Genel Başkan "Seçim, ille de seçim!.." diyor. Başka birşey demiyor.
      Muhalefet yapmıyor.
      İktidar hazırlığı yapmıyor.
      Seçim ve siyasi partiler yasalarını değiştirmek, seçimi daha demokratik hale getirmek için bir çabası yok.
      Ufukta farklı bir sonuç görünmemekte.
      Üstelik seçimde CHP'nin yüzde 10 barajını geçmesi çok zor gürünüyor.
      Çünkü pek çok CHP'li, seçimi FP kazanmasın diye, oylarını ANAP'a kaydırmaya hazırlanıyor.
      CHP'ye oy gelmiyor. Oy gidiyor.
      Peki bu şartlarda Baykal neden hala "Seçim de seçim" diyor.
      Bir dostumuz sorumuza şu gırgır yanıtı veriyor:
     Â- Deniz Bey sosyal demokratları bir an önce parlamento dışı muhalefet platformuna taşımak, mücadeleyi o platformda sürdürmek istiyor.
      - Yok daha neler, diyoruz... O ise soruyor:
     Â- Peki sence Deniz Bey'in seçim ısrarının mantığı nedir?
      Yanıt bulamıyoruz...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr