Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       İnternet çağının getirdiği imkanları kullanarak pekçok alışverişi ve ödemeyi internet aracılığıyla yapıyoruz. Bu alışveriş için adınızı, soyadınızı, kredi kartı numaranızı ve kartın son kullanma tarihini karşı tarafa iletmeniz kafi. Ismarladığınız mal birkaç saat içinde kapınıza geliyor. Ancak bir büyük tehlike bu arada sizi bekliyor. Eğer harhangi biri kartınızın numarasını ve son kullanma tarihini öğrenirse, (kartınızı ele geçirmesine ve imzanızı taklit etmesine gerek kalmadan) sizin adınızı vererek alışveriş yapabiliyor. Yani sizi soyuyor.
       Canlı örnek mi... O da hazır...
       Üç tane amatör bilgisayar korsanı, Show TV'nin aboneleri için açtığı bilgisayar ağına dışardan girmişler. Ve onlarca üyenin adını ve kart bilgilerini ele geçirmişler. Show TV, kendi açtığı web sayfasında müşterilerine :
     Â"... kredi kartı numaranız sizden baÅŸka kimse tarafından görülmeyecektir. Size yollanan ÅŸifreyi sadece siz bileceksiniz" diye söz veriyor ama...
       Korsanlar da açtıkları (http:/www.members.xoom.com/showtv) adresinde, ele geçirdikleri yığınla abonenin adını ve kart bilgilerini (numaraları biraz örterek) yayınlıyorlar. Amaçları kimseyi soymak veya soydurmak değil. Sadece Show TV'nin kredi kartı bilgilerini yeterince özenli korumadığını göstermek. Bu bilgilere çok kolay ulaşıldığını bildiren korsanlar tüm abonelere kredi kartlarını yenilemelerini tavsiye ediyorlar.
       Olayı internette alışveriş yapan okurların dikkatine sunuyoruz... Kart güvenliği çok önemli...

       İnşaat sektörüne şimdiye dek yapılmış en büyük "yabancı yatırım" niteliğindeki Marin City'nin temeli pazar günü atıldı. İstanbul Yakuplu'da Bir Türk - Polonya ortak yatırımı olan Marin City, büyük bir yat limanına sahip küçük bir kent olacak... Temel atma töreninde Polonyalılar Türkiye'yi övüp iki ülkenin birden AB'ye girmesi gerektiğini söylerken Cumhurbaşkanı Demirel de kimi anılarını aktardı. Bakınız ne dedi:
       - Polonya'ya son gidişimde bir kokteyde Türk işadamlarıyla karşılaştım. Adı sanı hiç duyulmamış, orta boy girişimcilerdi hepsi de... Kendilerini Sayın Polonya Cumhurbaşkanıyla tanıştırdım. Ve onlar Cumhurbaşkanıyla Lehçe konuştular, düşünebiliyor musunuz?.. "Nereden öğrendiniz Lehçeyi?" diye sordum. Dediler ki: "Baktık Lehçe bilmeden burada hiçbir şey olmuyor. Evvela Lehçe öğrendik." İşadamımızın gücünü göstermesi bakımından fevkalade önemlidir. Bu arada bir değerli işadamımız geldi. Varşova'nın en güzel yerinde bir arsa almış. Şehrin en yüksek binasını inşa edecekmiş. Avusturya'dan gitmiş kredi alıp gelmiş. Bir örnek daha: Krakov'a gittik. Oradaki çimento fabrikası, 500 bin ton kapasitelidir ve teknolojisi eskidir. Bir Türk işadamı, yeni teknoloji getirmek, kapasitesini 1 milyon tona çıkarmak ve Polonya'nın ihracattan aldığı 6 - 7 milyon dolar parayı 20 milyon dolara çıkarmak hedefiyle o fabrikayı satın almış. Görüyor musunuz karşılıklı işbirliğinin gücünü... Ve işte bugün burada, İstanbul'da da Polonya sermayesi 500 milyon dolarlık bir yatırım yapıyor. Bu rakam bizim 1965'teki tüm ihracatımızdan fazladır, unutmayın. Gelinen nokta budur...

       Eylemin adı "Düşünceye özgürlük, İnançlara saygı..."
       Bu ülkede halkın yüzde 90'dan fazlası aynı inancı paylaşmıyor mu? İnsanlarımız birbirinin inancına saygı göstermiyor mu?
       Peki bu eylemciler ne istiyor?
       Onların istediği... Kendilerinin, inanç kalkanı ardında, laik ve demokratik cumhuriyetin koyduğu yasaları delmelerine saygı gösterilmesi...
       Amaçları, devletin temel yasalarını din kurallarına dayandırmak.
       Kimi safdiller hala bunları "özgürlük eylemi" sanıyor.
       Bir genç kız TV mikrofonuna haykırıyor:
     Â- Ben bu arkadaÅŸların baÅŸlarını örtmelerini savunurum, onlar benim başımı zorla örterse ona karşı da mücadele ederim.
       İran'da da çok vardı böylesi demokratlar. Sesleri hiç duyulmadı sonradan.
       Türban eylemi Avrasya maratonuna rastlıyor. Maratonda kız erkek yanyana koşuyor. Tayyip ve arkadaşları da koşuda. Ama türbanlı hanımların bu koşuya katılma özgürlüğü yok. Ve hiç olmayacak.
       Türbanlı hanımlar "özgürlük" diye diye yürüyor. Kimisi türbanlı, kimisi çarşaflı... Kiminin yüzü açık, kiminin sadece gözleri görünüyor. Belli ki istenen özgürlük üniversitede veya işyerinde sadece gözleri açıkta bırakan çarşafı da kapsıyor. Tabii ki "inanç" türbandan ibaret değil. Türban meselesi aşılırsa bu defa sıra tek tek diğer şeriat kurallarının hayata geçirilmesine gelecek. Bunları dinci gazetelerde kimi yazarlar artık açık açık yazıyorlar... Yazıyorlar da laik kesimde bazıları o gazeteleri okumadığı veya gerçekleri görüp rahatını bozmak istemediği için "özgürlük eylemi" diye kendini uyutuyor. Hoş uyutmasa ne yapacak? Elinde ne var? Başörtüsünü bayrak yaparak yollara dökülen bu insanlar da keyiften değil... Şu soygun, vurgun, talan ve yalan dönemine tepki olarak oradalar. Ve bu insafsız ve izansız sosyal düzen sürdükçe din devleti heveslilerince daha yoğun biçimde kullanılacaklar.





Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr