Bürokrasi çarklarının arasına kara para sıkıştığını, çarkların bu yüzden işlemez olduğunu yazmış, kritik görevlerdeki devlet memurlarının maaşlarının yükseltilmesi gerektiğini kaydetmiştik. Bir üst düzey bürokrattan dün aldığımız bu konuyla ilgili notu birlikte okuyalım:
     Â"..Maliye Bakanlığı'nda üst düzey denetim elemanı olarak çalışmaktayım ve maaşımdan memnun deÄŸilim. Ancak ben dahil hiçbir devlet memurunun maaşının olası rüşvet teklifinin miktarına göre ayarlanması anlamına gelecek yazınızı onaylamıyorum. Rüşvet almak, halka ihanet ve haysiyetini satmak anlamına gelir. EÄŸer buna bir fiyat koyarsanız iÅŸin içinden çıkamazsınız. Yüzlerce milyon dolarlık alımlarda yüzde 10 komisyon teklifleriyle karşılaÅŸan bürokratlara kaç lira maaÅŸ vereceÄŸiz? MaaÅŸ artışının gerekçesi nitelikli ve dürüst çalışanı kaybetmemek olmalıdır..."
      Okurumuza katılıyoruz. Elbette rüşvete açık bürokratı vereceğiniz maaş zammıyla durduramazsınız. Siyasi otoritenin bu konuda hassas olması, kara paraya teslim olanları anında cezalandırması da gerekir. Maaş zammını önlemlerden biri olarak düşündük. Maaş zammı yalnızca kara paraya önlem olarak değil, nitelikli bürokratları insanca yaşam standardında tutmak için de zorunludur. Bu konuda anlaşıyoruz. Okurumuza teşekkürle...
      Meşrutiyet ilan edilmiş... Halk meydanlarda toplanmış coşkuyla bağırıyor:
     Â- YaÅŸasın müsavaaat...
      - Yaşasın adaleeet...
      - Yaşasın uhuvveeet...
      Bir musevi vatandaş da arada haykırıyor:
     Â- YaÅŸasiiin, yaÅŸasiiin...
      Oradakilerden biri sormuş:
      - Sen kime yaşasın diyorsun?..
     Â- Kim kazanirsa o yaÅŸasin, demiÅŸ Musevi...
      İkili oynayanlar her dönemde vardır. Ama çoğu o Musevi kadar açık sözlü değildir. Hasan Pulur'dan dinlediğimiz bu fıkrayı kimler için mi naklettik?.. Onlar kendilerini bilir...
      Milliyet'in el değiştirme sürecinde yaşadığı kabusu okurlarımıza aktardık. Gazetenin kurtuluşuna katkıda bulunanlara teşekkürler ettik. O heyecan arasında kimi kahramanları unuttuğumuzu sonradan anladık...
     ÂYiÄŸit - Çakıcı kasetinin açıklandığı günün gecesi.. Haber Milliyet'e önce tek sütun olarak düşünülüyor. Ancak YazıiÅŸleri kadrosu bu durumu hazmedemiyor. Topluca Genel Yayın Müdürü Derya Sazak'a çıkıyorlar. Gazetenin sahibi kim olursa olsun bu haberin manÅŸetten verilmesi gerektiÄŸini söylüyorlar. Oracıkta karar alınıyor. Haber manÅŸete çekiliyor. Ä°lk direniÅŸi YazıiÅŸleri kadromuzun okurca pek tanınmayan isimsiz kahramanları baÅŸlatıyorlar. Bu soylu davranışı elbet unutmuyor, biraz gecikerek de olsa okurlarımızla paylaşıyoruz...
      Televizyon izleyicilerinin yakından tanıdığı Çarli dün Milliyet Magazin servisinin konuğuydu. Çarli önümüzdeki günlerde Yalçın Menteş'in "100 Ünlü Yüz" adlı oyununda rol alacakmış... Gazetemizde moral depoladı. Çapkın, bu arada sekreterimiz Elif Ontop'u yanağından öpmeyi de ihmal etmedi...
      Konut'ta müthiş yüzleşme...
      Hürriyet dün haberi manşetten böyle verdi...
      Habere göre Başbakan Mesut Yılmaz önümüzdeki salı akşamı Konut'ta beş bakan ve beş bürokratı 20 gazeteci ile yüzleştirecek... Gazeteciler; Devlet Bakanı Güneş Taner, Maliye Bakanı Zekeriya Temizel, Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu, İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş, Sanayi Bakanı Yalım Erez, Emniyet Genel Müdürü Necati Bilican, MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, Hazine Müsteşarı Yener Dinçmen ve Başbakanlık Müsteşarı Yaşar Yazıcıoğlu'na sorular soracak...
      Konu Türkbank ihalesi...
      Emniyet Genel Müdürlüğü neden Türkbank ihalesiyle ilgili soruşturma talebine 40 gün sonra yanıt verdi?.. Merkez Bankası Başkanı, ihalenin bitiminden 6 saat sonra almış da olsa, ihaleye fesat karıştığı yönündeki Emniyet yazısını neden Başbakanlığa ve Hazine'ye bildirmedi?.. Başbakanlık Müsteşarı Yaşar Yazıcıoğlu neden Emniyet'in yazısını Başbakan'a ulaştırmadı?..
      Sorulacak olanlar bu tür sorular...
      Bu habere "Müthiş yüzleşme" yerine "Komik yüzleşme" başlığı atılsa daha doğru olmaz mıydı?..
      Siyasi otoriteye bakın hele... Kendi sorması gereken hesabı gazetecilere sorduruyor. Böylece kendi vermesi gereken hesaptan kendini kurtarıyor.
      Komik değil mi?
      Zora düşmüş bir anonim şirketi düşünün... Genel Müdür kendisinden hesap soran alacaklıları toplantıya çağırıyor. Karşılarına şirketin muhasebecisi, çaycısı, idare müdürü, güvenlik müdürü, personel müdürü vs'yi çıkartıyor... Ve alacaklılara dönüp:
     Â- Sorun bakalım batan paralarınızın hesabını bunlardan, diyor...
      Kendisi de kenara çekilip vazifesini yapmış insanların huzuruyla kıs kıs gülüyor. Pes yani...
      ***
      Emniyet Genel Müdürlüğü ihaleye giren kimi işadamlarının tehdit edildiğini 40 gün sonra bildirmesini "Yaptığımız soruşturma uzadı" gerekçesine bağlıyor.
      O yüzden Merkez Bankası'na ihalenin bitiminden 6 saat sonra bildirmiş.
      Ancak aynı yazı Başbakan'a ihaleden bir gün önce gitmiş.
      Ama Başbakan'a ulaşmamış!
      Bırakalım bunları bir yana... Herşeyi açıkça ortaya koyan Korkmaz - Çakıcı konuşması MİT tarafından geçen Mayıs ayında banta alınmış. Başbakan'ın daha o zaman durumdan haberdar olması lazım değil mi?.. Ama değil görünüyor.
      Kendine bağlı bakan ve bürokratların anlatacağı mazeret ve masallarla işin içinden sıyrılacak.
      Gelin de acı acı gülmeyin...
Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr