İran sokakları mı?

8 Nisan 1999


Hilal, Dergah, Cami, Şura, Selamet, Akıncılar, Hicaz, Cihat, Cuma, Tevhid, Vaiz, Hakyol, Fazilet, Oruç, Sahur, İftar, Eyyabi, Hafız, Dervişler, Kelam, Akabe, Mücahit, Ribat, Nebi, Uhut, Biat, Aksa, Mina, Ensar, Üveyz, Kabil, Akit, Türban, Ezan, Miraç, Refah, Namaz, Hilal, Said - i Nursi, Mehmet Zait Kotku, Abdülhamit...
Ne mi bunlar? Efendim bunlar cadde ve sokak isimleri... Hayır, hayır, ne Mekke, ne Medine ne de Kabil'deki cadde ve sokakların isimleri... Bunlar Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük ili İstanbul'un en büyük ilçelerinden Ümraniye'deki kimi cadde ve sokak isimleri... Ümraniye Belediyesi'nin Fazilet Partili Başkanı Mehmet Bingöl ve arkadaşlarının eseri....
İşçi Partisi Sol Güçbirliği Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ünal Erdoğan ve Ümraniye Belediye Başkan adayı Hayrettin Çağlar, geçen hafta düzenledikleri basın toplantısında sordular:
- Bu isimler sokak direklerine çakılırken Cumhuriyet'in kaymakamları, savcıları neredeydiler?
- Bu isimler belediyenin ilgili kurullarında kabul edilirken, özellikle kendilerini sol olarak niteleyen partilerimizin belediye meclis üyeleri neredeydiler?
Sorular

Yazının Devamı

Alkollü mesai

7 Nisan 1999


Amerika'da adamın biri oturmuş, işyerlerinde mesai saatlerinde alkolü serbest bırakmanın sağlayacağı faydaları sıralamış... Okuyalım:
1) İşyerinde stres azalır,
2) İlişkiler daha dürüst olur,
3) Maaş düşüklüğüne ilişkin şikayetler hafifler,
4) Maaş artışına ilişkin hayaller güçleneceğinden motivasyon artar.
5) İşçiler amirlere onların duymak istediklerini değil kendi içlerinden geçenleri söylemeye başlarlar,

Yazının Devamı

Kurban ibadet mi?

6 Nisan 1999


İlahiyatçı Yaşar Nuri Öztürk, Kurban Bayramı dolayısıyla Hürriyet'teki köşesinde bu konuya ilişkin yararlı bilgiler verdi geçen cuma günü... "Kurban kesmek ibadet mi?" diye soran Öztürk bu soruyu özetle şöyle yanıtladı:
"Kurban, bağımsız bir ibadet değil, bir sosyal yardım türüdür. (Hac Suresi 36 ve 37'inci ayetlerde de açıkça belirtildiği gibi:) Kurban kesiminde ibadet olan, kan akıtmak veya et değil; yoksula yardımdır. Allah'ın gözettiği, kesilen hayvandan yoksulların sağladığı yarardır. (..) Kurban kesmek, Kuran'ın açık beyanıyla; "infak" (yoksula yardım, sahip olunandan başkalarına pay çıkarma) denen paylaşmanın geniş çerçevesi içindeki bir yardımlaşma şeklidir. Bu aracın yerine başka araçlar da konabilir. (..) Yoksulun korunması, ona et vermek yerine başka birşey vermekle daha iyi sağlanacaksa, o şeyi kurbana tercih etmek gerekir. (..) Örneğin ameliyat parası bulamayan bir yoksula kurban eti yerine o parayı vermek, Kuran'a göre daha üstün bir "kurban" olacaktır. Kısacası kurban bayramı, yoksulun ve yoksunun imkan sahiplerinin varlıklarından pay aldığı bayramdır; hayvan kesimi bayramı değil..."

Karyolanın altı...
Psikologa başvuran

Yazının Devamı

Cezaevi ferahlığı!

28 Mart 1999


Bayram mutluluğunu yaşayamayanların başında cezaevlerinde gün sayan mahkumlar gelir... Onlara biraz moral vermek için bir Amerikan dergisinden aldığımız kıyaslamayı aktaralım... Bakalım işyerleri mi daha özgür, yoksa cezaevleri mi?
* Cezaevinde üç öğün yemek yersiniz. İşyerinde sadece bir öğün. Onun da parasını da cebinizden ödersiniz.
* Cezaevindeki tüm masraflarınız vergi mükelleflerince ödenir. Kolunuzu kıpırdatmanız bile gerekmez. İşyerinde ise tüm masrafları ödediğiniz yetmiyormuş gibi cezaevindekiler için de sizden vergi keserler.
* Cezaevinde gardiyan tüm kapıları sizin için açar ve kapar. İşyerinde (sürekli cebinizde taşıdığınız güvenlik kartıyla) bunu kendi kendinize yapmak zorundasınızdır.
* Cezaevinde televizyon izleyebilir, oyun oynayabilirsiniz. İşyerinde bunları yaparsanız yanarsınız.
* Cezaevinde sadece bir yere gitmeniz gerektiğinde kelepçe vururlar. İşyerinde eliniz kolunuz zaten hep bağlıdır.

Yazının Devamı

Dava sonuçlandı

27 Mart 1999


Değerli gazeteci arkadaşımız Zeynep Atikkan, Hürriyet'teki sütununda diğer politikacılar gibi yeri geldikçe eski Sanayi Bakanı Yalım Erez'i de eleştirmiş... Onun için "Çiller'in pazarlamacısı" demiş bir defasında... "Servetinin kaynağını açıklayamamış bir liderle siyaset yapan hem de çok yakınında bulunan politikacıların hangi ciddi ülkede siyasi geleceği olabilir" demiş bir başka defasında...
Bu tür eleştirileri pek çok yazar yaptı...
Ancak Yalım Erez, Zeynep Atikkan'a diğer yazarlardan farklı davrandı. Çok ağır ve hiç haketmediği bir mektup gönderdi kendisine. Dedi ki o mektupta:
"Hanımefendi, yazılarınızın devamlı okuru değilim. Ancak, şahsımla ilgili bir konuda yazarsanız, kesip getirdikleri için okuyorum.
Bir köşe yazarının namusu, objektifliği ve tarafsızlığıdır.
Hakkımızda yazdığınız yazılarda, kocanızın kuyruk acısının varlığı açıkça görülmektedir.

Yazının Devamı

Seyrantepe Oda Orkestrası!

26 Mart 1999


İstanbul'un gecekondu semti Seyrantepe'de, bahçesinde mavi önlüklü miniklerin cıvıltılarla koşuşturduğu şirin bir okul var: Kemal Halil Tanır İlköğretim Okulu... Öyle bir okul ki.. 6, 7 ve 8'inci sınıfları, mevcut dört öğretmenle idare ediyor!.. Öğretmenlerin herbiri 3 - 4 ayrı dersi üstlenmiş: Sosyal Bilgiler, Matematik, Vatandaşlık, Beden, Resim... farketmiyor; "Boş geçmesin!" deyip giriyorlar.
Bu okulun bir de... kimseden tek kuruş beklemeden "can - ı gönülden" görev yapan bir müzik öğretmeni var: Köln Konservutarı mezunu piyanist Nükte Uğural... Nükte Hanım, okulu yaptıran işadamı Ali Yalman'ın çocukluk arkadaşıymış. 30 yıl sonra tesadüfen karşılaşmışlar. O gün Yalman çocukluk arkadaşının önerisine uyup okula bir piyano hediye etme sözü vermiş. Sonrasını Nükte Uğurel'den dinleyelim:
- Piyanonun geldiği gün tüm mahalle ayağa kalktı. Önce 5 - 10 öğrenciyle çalışırken büyük ilgi üzerine öğrenci sayım 40'a çıktı. Bu çocukların hiçbiri o güne dek ne nota ne piyano görmüş. Sadece birinin evinde ufak bir org varmış. Başlangıçta çalıştığımız oda çok soğuktu. Çocuklar canları kadar sevdikleri piyanonun bozulmaması için evden battaniyeler

Yazının Devamı

İtibar farkı...

25 Mart 1999


Ankara Atatürk Lisesi Mezunları Derneği önceki gece Devlet Konukevi'nde bir davet düzenledi. Mezunlar birarada hoşça vakit geçirdiler. Bir ara plaketler verildi. Mezunlardan TBMM Başkanı Hikmet Çetin plaketini almak üzere davet edilirken:
- Cumhurbaşkanı Vekili ve TBMM Başkanı Hikmet Çetin, şeklinde anons edildi...
Diğer mezunlardan farklı olmayan ölçüde alkış aldı...
Daha sonra plaketi verilmek üzere Başsavcı Vural Savaş'ın adı okundu...
Çılgın bir alkış koptu salonda... Dinmek bilmedi alkışlar...
Alkışların dozu, TBMM'nin ve Cumhurbaşkanı'nın itibarıyla, atamayla gelmiş bir başsavcının itibarı arasındaki fark açısından düşündürücüydü...

Yazının Devamı

Açık alınla

24 Mart 1999


Bir arkadaşımız şu notu geçti:
"Dün gece Aksaray Orduevi'nde kardeşimin nişan töreni vardı. Merasim sonunda final şarkıları çalınıp söylenirken sahnedeki solist kapanış şarkısı olarak ne çaldı biliyor musun? 10'uncu Yıl Marşı'nı... Hem de Kenan Doğulu'nun ritmiyle değil normal marş şeklinde... Önce herkes hafif bir şok geçirdi. Çünkü bir önceki şarkı "Dönülmez akşamın ufkundayız" idi. Ardından herkes ayağa kalkıp en coşkulu tavrıyla bağıra çağıra marşı söyledi..."
Arkadaşımızın şaşırdığına biz şaşırmadık. Maçlarda İstiklal Marşı'nı söylemek adet olduğu gibi orduevindeki nişanlarda da 10'uncu Yıl Marşı söylenebilir.
Anlamlı ve duygulu bir marş...
Bizim marşı her dinleyişte şaşırdığımız bir başka nokta var.
Bu marş malum 1923 - 33 yılları arasındaki sosyal ve ekonomik zaferleri anlatıyor...

Yazının Devamı