Â
Bülent Ecevit'in
olanak, olasılık gibi sözcükler yanında çok kullandığı bir deyim de
"İçime sindiremiyorum" dur... Affın da kimi yanlarını içine sindirememiş. Diyor ki:
     Â
- Koalisyon ortaklarından her birinin değişik beklentileri vardı. Benim de şahsen içime sindiremediğim veya zor sindirdiğim konular var. Ama diğer koalisyon ortakları için de aynı şey söz konusudur. Sonuçta demokrasinin gereği olan bir uzlaşmaya varılmıştır. Milletimize hayırlı olmasını diliyorum..      Bu sözlerden çıkan anlam... Hırsız, katil, çete ve işkencecilerin affı için ısrar eden koalisyon ortaklarının DSP'ye kimi tavizler verdiğidir.
      Acaba nedir bu tavizler?
Ecevit hangi ödünleri almıştır da içine sinmeyen yasaya onay vermiştir?
      Katil ve çetelere sahip çıkan partilerle ortaklığı içine sindirdikten sonra artık neden şikayet etmektedir?
      Avukat
Kemal KumkumoÄŸlu'nun dediÄŸi gibi:
      - Helvayı yapan o, beğenmeyen yine o...
     Â
Atilla Aşut dostumuz bir not göndermiş.. Diyor ki:
      - Işıklar içinde yatası ozan kardeşim
Hasan Hüseyin, "İnsanca, hakça bir düzen... Toprak işleyenin su kullananın!.." söylemini diline doladığı dönemde
Bülent Ecevit için
"Açları avutan" anlamında
"Açavut" derdi...
      IMF'nin tüm emirlerini içine sindiren... Emeklilere attığı kazığı içine sindiren...
Osman Durmuş'un yardımı engellemesini içine sindiren Sayın
Açavut'un af yasasını içine sindiremediğine inanmak zor. Eğer gerçekten bir sindirim zorluğu çekiyorsa bir adet Talcit hapıyla sindirim derdinden kurtulabilir. Kimsenin kendisine acımasını beklemiyordur herhalde...
Vekile mektup
      Sayın Hırsızvekili, Sayın Katilvekili, Sayın Çetevekili, Sayın İşkencecivekili... Kimin vekili olduğunuzu, bizim gibi vatanını seven dürüst insanların vekili olmadığınızı gösterdiniz. Yine de teşekkürler. Bizim gibi salakların gözünü açtınız. Atalarımız ne demiş. Arkadaşını söyle bana, kim olduğunu söyliyeyim sana... Allaha şükür benim çevremde benim gibiler, sizlerin çevresinde sizin gibiler var. Bu ayıp da size yeter.
      H. Özkan
Adliye bitkin...
      İstanbul Barosu, depremzedelere hukuki yardım amacıyla afet bölgelerinde bürolar açtı... Gönüllü avukatlar depremden zarar gören yurttaşların delil tespiti ve suç duyurusu dilekçelerini bedelsiz olarak dolduruyorlar.
      Hükümet ise müteahhit yanlısı tavrını sürdürüyor.
      Yalova Adliyesi'ndeki Baro Yardım Bürosunda gönüllü çalışan Avukat
Ergin Cinmen dün telefonda diyordu ki:
      - Burada ciddi bir sıkıntı var. Adaleti dağıtmakla görevli yargıç ve savcıların çoğu deprem mağduru... 10 gündür çadırda yatıyor, çadırda çalışıyorlar. Üstelik sayıları yetersiz. Oysa yüzlerce enkaz var. Adalet Bakanlığı'nın deprem mağduru yargıç ve savcıları hemen izne çıkarması, yerlerine şu anki kadronun en az iki misli sayıda yargıç ve savcıyı geçici görevle bölgeye ataması gerekirdi. İstanbul Barosu'nun bu yöndeki çağrısı ne yazık ki hala dikkate alınmadı... Bakanlığın bölgeye taze ve takviyeli adli kuvvet göndermekte bunca ağırdan alması gerçek bir duyarsızlık örneği...
      *
Bütün üçkağıtçılara, çetecilere af çıktı...     Â
Eee Veli Göçer'in inÅŸa edeceÄŸi yeni sitenin adını biz söyleyelim:     Â
"Susurluk Sitesi"Gümrük açık...
      Gümrüklerden sorumlu Bakan
Mehmet Keçeciler aradı... Dış ülkelerden yardım amacıyla gönderilen malzemenin en süratli biçimde gümrükten geçirilip Kriz Masası'na teslim edildiğini bildirdi. Atatürk Hava Limanı Gümrük Müdürü
Çetin İnanç da geçtiği notta ABD'den gelip de çekilmeyen hiçbir malzemenin bulunmadığını bildiriyor. Bu konuda ABD'den şikayet notu geçen
"Design House Technologies" adlı firmaya e - mail çekerek ayrıntılı bilgi istedik. Yanıtı bekliyoruz.
Ä°stanbul'a dikkat
      İTÜ öğretim üyelerinden Prof.
Celalettin Şengör, İstanbul'da bir büyük depremin 2 - 10 yıl arasında meydana gelebileceğini söylüyor. Prof.
Şengör bu tahminini YÖK aracılığıyla Başbakan ve Cumhurbaşkanı'na da sunulan bir raporda belirtmiştir. Ne var ki kamuoyuna yansıması bir süre engellenen bu tahmin dün
Şükrü Elekdağ'ın sütununda yer almıştır.
      Prof.
Şengör bu tahmini nasıl yaptığı sorusuna net bir yanıt veriyor:
     Â
- Fay'ın yırtılma hızı ve uzunluğunu veri alarak...      Peki 30 - 50 yıl gibi tahminlerin açıklanmasına izin verip böyle yakın bir tahminin kamuoyundan saklanmak istenmesinin sebebi nedir?
      Hırsız müteahhit ve rüşvetçi belediyelere çalıp çırpmak için zaman tanımaktan başka ne sebebi olabilir bunun?
      Mevcut hükümet çok açıkça müteahhitlerden yana tavır almaktadır.
      Halkı uyarma görevi sivil kuruluşlara ve aydınlara düşüyor.
      İstanbul halkı hükümetin değil bilimin sesine kulak vermek gerektiğini herhalde öğrenmiş olmalıdır. İşin şakaya gelir yanı yok. İstanbul'da bir depremin yakın olduğu varsayımıyla acil önlemler alınmalıdır.
      Vatandaş hiç değilse bundan sonrası için hazırlıklı olmalıdır.
Bilezikler uçtu...
      Mülkiye'den dostumuz
Ömer Akan'ın kayınvalidesi Yalova'da Yüksel Sitesi'nde oturmaktaydı. Bu site depremde unufak oldu.
Ömer Akan ve eşi depremin ertesi gün Yalova'ya giderek annelerinin cesedini aldılar. Defnettiler.
Ömer Akan önceki gün tekrar Yalova'ya gitti. Kayınvalidesinin nüfus kağıdı ve diğer bazı evraklarını soruşturdu. En az 150 konutun bulunduğu sitenin enkazı bir miktar kaldırılmıştı. Bir bölümü de kaldırılmaktaydı.
Akan, Çiftlikköy jandarma karakoluna giderek kayınvalidesinin evraklarının bulunup bulunmadığını sordu.
      - Hiçbir şey yok elimizde, yanıtını aldı...
     Â
- Peki kendisinin birkaç parça bileziği, altını filan olacaktı. Böyle şeyler de bulamadınız mı?      - Hayır, dediler...
     Â
Ömer dün telefonda hayretler içindeydi. Dedi ki:
     Â
- Para pul peşinde değilim. Zaten değerli birşey çıkarılmış olsa bunu da depredemzedelere bağışlayacağım. Ama yıkılan 150 konuttan tek bir bilezik, kolye veya cumhuriyet altını çıkmamış olması doğrusu çok ilginç...      Gerçekten ilginç!
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr