Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Avukat Noyan Özkan "Cinayetlerin hesabını kim verecek?" sorusuyla başladığı "e mail" notunda önemli uyarılar yapıyor. Okuyalım:
       "... Zemin etüdü yapmadan imar izni veren belediye meclisleri, imar ruhsatı veren belediye yetkilileri ve malzemeden çalan müteahhitler, birden fazla kişinin ölümüne neden olanlar, 4 ile 10 yıl arası hapis cezası ile yargılanırlar. Yargıçlar olayın korkunç boyutlarını dikkate alarak cezanın üst sınırı olan 10 yılı tatbik edebilir...
       Adalet Bakanu suskundur. Oysa Cumhuriyet Savcılarını harekete geçirmesi, yetkilendirme yolu ile savcı ve adli personel takviyesi yapması ve bir an önce yıkılan inşaatlardan delil (beton, demir, kolon, kiriş) örneği aldırmaları gerekir. Yurttaşların avukat tutup delil tespiti yapmaya güçleri yoktur. Bu tespitlerin kamu adına Cumhuriyet savcıları tarafından yapılması gerekir. Deprem sonrasu hukuki gelişmeler üzerinde tartışma zamanı gelmiştir. Çünkü enkazların toplanması ve bulundukları yerlerden alınıp başka yerlere dökülmeleri ile deliller yok olmaktadır..."
       Avukat Özkan Noyan yerinde uyarılar yapıyor. Her felaket sonrası hesap sormaya sormaya bugünlere geldik. Gelecek felaketleri önlemenin bir yolu da ülkede kanunların varlığını hırsızlara, rüşvetçilere, haraççılara, sorumsuz yetkililere anımsatmaktır. Sayın savcıların dikkatine...

AKUT'a yardım...

       Deprem bölgelerine koşan binlerce gönüllü kurtarma ve yardım çalışmalarına katılıyor. Binlerce gönüllü deprem bölgelerine yardım ulaştırmak için çırpınıyor. Devletin yapamadığını millet yapmaya çalışıyor. Sivil gruplar arasında en örgütlü ve aktif olanı AKUT... Devletin AKUT'a teşekkürü mü? Gerekmez... Ama şu ayıba ne demeli? Sağlık Bakanlığı yetkilisi Suat Duranay:
       - AKUT şov yapıyor, demiş diye diye...
       OECD'de görevli Türk uzman Mehmet Öğütçü, AKUT'a teslim edilmek üzere Paris'teki İş Bankası'nda bir yardım hesabı açıldığını bildiriyor. OECD çalışanlarını kapsayan yardıma yurt dışındaki yurttaşlar da katılabilir. Yardım adresi:
     Â"Solidarity Fund for Victims of the Turkish Earthquake"
       Is Bank GmbH, Paris" (Tel: 00 33 1 431 29 370)

TRT ilgisi

       TRT'nin kanallardan birini, örneğin TRT 2 veya TRT 3'ü deprem haberleşmesine ayırmasını önermiştik. Bu şekilde TRT... Sürekli olarak deprem bölgeleriyle haberleşerek... İhtiyaçları anında kamuoyuna duyurarak... Karşılanan ihtiyaçları bildirip o bölgeye gereksiz sevkiyat yapılmasını önleyerek... Yakınlarını arayanların mesajlarını karşılıklı ileterek... Kriz iletişim merkezi görevi yapabilir. Dün TRT'den aldığımız açıklamada bu görevi TRT1, TRT int ile TRT FM ve TRT1 radyolarının yerine getirdiği söyleniyordu. Ama bu kadarı yeterli olmuyor. TRT yönetimi bir kanalı "tamamen " deprem haberleşmesine ayırmanın yararını yeniden düşünmelidir.

Ä°lk sismograf...

       Dünyanın bilinen en eski sismografını, M.S. 132 yılında Çinli filozof Chang Heng üretmiş... Büyük bir semaver biçiminde tasarlanmış bu ilk sismografın üzerinde 8 adet ejderha kafası, her ejderhanın ağzında bir bilye var. Her bir ejderhanın tam altında da ağzı açık birer kurbağa... Deprem halinde bilyelerden bir ya da birkaçı aşağıda oturmakta olan kurbağaların ağzına düşüyor... Bu sismograf depremin hangi tarafta olduğunu saptıyor. 400 millik bir alan içinde gerçekleşen ve insanlarca hissedilmeyen sarsıntıları bile saptadığı söyleniyor.

Deprem sinyalsiz

       Körfez'deki büyük deprem öncesi İzmit çevresinde meydana gelen küçük depremler acaba bir büyük depremin habercisi miydi? Kandilli bu sarsıntılara bakarak bir büyük depremin yaklaştığı konusunda ülkeyi uyarabilir miydi?
       Bu konudaki meraklarımızı ABD'nin National Earthquake İnformation Center (Ulusal Deprem Bilgilendirme Merkezi) adlı kuruşuna e mail notuyla ilettik. Bruce Presgrave imzasıyla gelen yanıtın tercümesi şöyle:
       " Sayın yazar,
       Bir büyük depremin ardından - hayali ve gerçek - ön belirtiler bulmak kolaydır. Küçük depremlerin normal aktivitenin dışında olup bir büyük depremin habercisi niteliği taşıdıklarını saptayabilmek ise zordur. Bildiğiniz gibi Türkiye'de her yıl binlerce deprem olmakta, Kandilli Rasathanesi insanların hissedemeyeceği küçüklükteki bu depremleri kayda almaktadır. Bu yılın 1 Ocak - 15 Ağustos tarihleri arasında İzmit'in 250 kilometre çapındaki çevresi içinde 397 deprem kaydedilmiştir. Bu konuda bilgilerin çoğu bize Kandilli'den iletilmiştir. Bu depremlerin 3 tanesi 4,0 büyüklüğün üzerindeydi. Ve hiçbiri Kuzey Anadolu fayı üzerinde olmayıp hepsi Balıkesir'in güneyine isabet ediyordu. Bu belirtiler ileri dönük bir gösterge olsaydı, büyük depremin İzmit yerine Balıkesir yakınında gerçekleşmesi gerekirdi. (Bu söylediklerim lütfen Balıkesir dolayında bir deprem beklendiği anlamına gelmesin. Bunları ön belirtilere bakarak bir depremi tahmin etmenin zorluğunu anlatmak için kaydediyorum)
       2 ve 3 Haziran'da İzmit deprem merkezinin 10 kilometre çevresinde 5 küçük deprem kaydedilmiştir. En büyüğü 3 büyüklüktedir. 1 ve 2 Ocak 1999'da, aynı bölgede 5 depremlik bir seri daha meydana gelmiştir (En büyüğü 3,4)... Ocak - Haziran arasında bu bölgede başka hiçbir hareket görünmemiştir. Türkiye'nin her yanında sürekli olarak bunlara benzer çok sayıda deprem gözlendiğinden, Ocak ve Haziran'da meydana gelen 5'er küçük sarsıntıyı - olağan dışı bir aktivite - ve deprem habercisi olarak değerlendirmek mümkün değildir..."
       Sayın Bruce Presgrave'a verdiği bilgiler için teşekkür ediyoruz.



Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr