Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Son depremden önce hangi televizyon kanalını açsak, karşımıza üç aşağı - beş yukarı hep aynı malum kişiler çıkardı: Hülya Avşar, Sibel Can, Ciguli, Küçük İbo, Büyük İbo vs.
       Programlardan seviyesizlik, pespayelik dizboyu akardı...
       Ya depremden sonra kimleri görüyoruz aynı ekranlarda? Bol bol bilim adamlarını, üniversite hocalarını... Konularının uzmanlarını... Kimi depremler üzerinde aydınlatıyor bizleri, kimi inşaatların kalitesi üzerinde, kimi deprem görmüş küçük çocukları nasıl rehabilite edeceğimiz konusunda...
       Her birini dinledikçe yeni yeni şeyler öğreniyoruz... Her birine kulak verdikçe en temel, en basit bilgilerden bile ne kadar mahrum olduğumuzu...
       Depremin belki de tek iyi tarafı, bizleri bilimle, bilim adamlarıyla tanıştırması oldu.
       Peki bu bilim adamları bugüne kadar neredeydi?
       Televizyon röportajlarında kendilerine sık sık soru soruluyor:
     Â- Bunları biliyordunuz da neden daha önce bizi uyarmadınız?
       Onlar da dillerinin döndüğünce anlatılıyorlar ki, gelen tehlikeyi davul çalarak haber vermişler fakat seslerini duyan, duysa da ciddiye alan olmamıştır.
       Son yıllarda deprem ve afetlerle ilgili çok sayıda panel, konferans vs. düzenlenmiştir. Medyanın bunları yansıtış biçimi çok ilginçtir.
       Depremle ilgili bir panel vardır diyelim. Açılış konuşmasını Cumhurbaşkanı, Başbakan veya bir bakan yapar. Bir medya ordusu üç beş basmakalıp laftan ibaret olan açış konuşmasını özenle kaydeder. Devlet büyüğü "çok işi olduğundan" panel başlamadan salonu terk eder. Medya ordusu da birlikte. Halk o akşam televizyonlarda, ertesi gün gazetelerde devlet büyüğünün geyik muhabbetini okur. Bilim adamının söz ve uyarıları ise salondaki 30 - 40 kişi arasında bir fikir jimnastiği olarak kalır.
       Bilim adamının görüşlerinin kamuoyuna yansımamasında medyanın da kabahati büyüktür. Medyanın bilim adamına itibarı, siyasetçi veya cahil kesimden fazla olmamıştır. Umarız bundan sonra bir şeyler değişir.

Cihan Demirci’den LAFORİZMA

       Şu Kızılay acaba sadece "Kemal Demir'e yardım" kurumu mudur?..

Ä°ÅŸkence

       TV muhabiri Ecevit'e soruyor:
       - İşkenceci ve çetelerin af kapsamına alınmasını nasıl karşılıyorsunuz?
     Â- Bunu zaten düşünüyorduk, diyor Ecevit...
       Aynı Ecevit duvara yazı yazdığı için gizli örgüt üyesi olduğu varsayılan ve 18 yıl hapse mahkum edilen gençleri affetmeyi düşünmüyor. Bu gençlerin 15 yaşından küçük olanlarını olsun affetmiyor. Eğer düşünse Tahkim'le ilgili Anayasa değişikliği sırasında bu konuyu da gündeme alır, affı sağlayacak Anayasa değişikliğini rahatça TBMM'den geçirebilirdi.
       İnsaf, vicdan ve izandan böylesine uzak bir zihniyet karşısında söyleyecek ne kalıyor?

Yardım üzerine

       ANAP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Taşar dün bu sütunda yayımlanan bir okur önerisi üzerine telefonla aradı:
     Â- Biz 86 kiÅŸilik ANAP grubu olarak bir aylık maaşımızı deprem felaketzedelerine bağışlama kararı aldık, dedi, sanırım DYP ve MHP de 500'er milyon bağışlayacak...
       Verdiği bilgi için kendisine teşekkür ettik...
       * * *
       Bazı bankalar deprem yardımı topluyor. İyi güzel... Çalıştıkları müşterilere mektup göndererek yardıma davet ediyorlar. Bu da güzel... Ancak bu arada kimi bankaların toplanan yardımın faizini kendi kasalarına aldıkları yolunda söylenti dolaşıyor. Bunlara inanmak istemeyiz. Ama yine de yardım toplayan bankalar ellerinde biriken paranın miktarını ve uyguladıkları faizleri zaman zaman açıklasalar iyi olmaz mı?

       Medya "Bir tuğla da siz koyun" kampanyası başlattı...
       Müteahhit zamanında tuğlayı doğru dürüst koysaydı buna gerek kalmayacaktı...

Dostumuz çok...

       Dış ilişkilerde itilip kakıldıkça hemen ortaya sürülen bir safsata vardır:
     Â"Türk'ün Türk'ten baÅŸka dostu yoktur."
       Beceriksiz ve sorumsuz siyasetçi iç siyasette hava atmak için "Adriyatik'ten Çin Seddi'ne" kadar masallar anlatır durduk yerde tepki çeker. Türkiye'yi çağdaş standartların altında tutar, eleştirene efelik taslar. Diplomaside hata yapar kabahati karşı tarafa yükler. Ülkeyi yalnızlığa sürükledikten sonra kendini ucuz yoldan kurtarır:
     Â"Türk'ün Türk'ten baÅŸka dostu yoktur."
       Acı deprem gösterdi ki Türk halkının çok dostu vardır. Eğer halkın güç durumda kaldığına ikna olursa yardıma koşacak çok ülke vardır.
       Madem bunu milletçe gördük... Siyasetçileri aşmanın, komşu ve dost halklarla deprem dolaysıyla başlayan sıcak yakınlaşmayı ilerletmenin tam vaktidir. Neler yapabiliriz bu amaca dönük? Hep birlikte düşünelim... Şu günlerde güçlü bir "e - mail" trafiğine tanık oluyoruz. Bu trafiği neden Yunanistan, İsrail gibi ülkelere yöneltmeyelim. Neden teşekkür mesajlarıyla birlikte Yunanistan'daki sivil kuruluşlar ve siyasi çevrelerden Türkiye'ye verilecek AB yardımı üzerindeki vetonun kaldırılması konusunda destek istemeyelim?
       Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, diyoruz. Aman komşu ve yardımsever ülkelerle ilişkiler de eskisi gibi olmasın. Halklar arasındaki dostlukta yeni bir çığır açalım... Burada aydın halka büyük görev düşüyor.

Ekiplere jest

       Depremin hemen ardından Türk halkının yardımına koşan kurtarma ekiplerine bir teşekkür jestinde bulanamaz mıyız?
       Bu sorumuza Turizm Bakanı Erkan Mumcu:
       - Böyle bir jest planlıyoruz, yanıtını verdi, 1 - 15 Ekim tarihleri arasında tüm masraflarını karşılayarak hepsini Akdeniz'de bir tatil beldesinde ağırlamak için hazırlıklara başladık...
       Çok yerinde bir karar... Turizm Bakanı Mumcu, kurtarma ekipleri ağırlanırken bilvesile orada bir "kurtarma sempozyumu" ya da "paneli" düzenlemeyi de programına almış. O da yerinde... Teşekkürler Sayın Mumcu...


Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr