Lüküüüs hayat!

6 Şubat 2000


      "Şişli'de bir apartıman, yoksa eğer halin yaman..." dizeleriyle zihinlere yer etmiş ünlü "Lüküs Hayat" opereti, İstanbul Şehir Tiyatrosu sahnelerinde aralıksız 16'ıncı yılına girdi... İlk günden bu yana kapalı gişe oynayan operetin başrol oyuncularından Zihni Göktay'la sohbet ediyoruz.
      - Nedir bu ilginin sırrı?
       - Bir defa operetin konusu.. Türkiye gerçeğine cuk oturuyor. "Sınıf atlama" çabası bizde hiç eskimeyen bir olgu. O yüzden herkes kıyısından köşesinden birşey bulabiliyor Lüküs Hayat'ta.. Bir diğer sebep de, eseri her sahneleyişte o anki güncel gelişmeleri metnin özünü zedelemeden diyaloglara yerleştiriyor olmamız... Mesela ben Engin Civan'dan, banka hortumcularına, Susurluk'a, baklava çaldığı için mahkum olan çocuklara dek "en tazesinden" havadisleri yerleştiriyorum konuşmalarım içine. Büyük alkış alıyor.
       Bu operetin birbirinden güzel şarkı sözleri kimindir? Nazım Hikmet'in... Ancak Şehir Tiyatrosu'nun dağıttığı broşürlerde bu bilgi yer almıyor. Nedeni?.. Göktay anlatıyor:
      

Yazının Devamı

Rektöre hücum (2)

5 Şubat 2000

YÖK, Üniversite Giriş Sınavları ve Üniversite Rektörü'nü araştırmak üzere kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, dün kendine layık bir mekanda (!), Dolmabahçe Sarayı'nda çalışmalara başladı. Bu komisyonun kuruluşunda hata olduğunu, araştırma komisyonlarının kurumları inceleyebileceğini ama kişileri inceleyemeyeceğini yazmıştık. Anayasa uyarınca Komisyon "Rektörlüğü" inceleyebilir ama "Rektör"ü inceleyemez. Kurulun bir üyesi telefon açarak komisyon olarak bu kararı düzelttiklerini söyledi. Ancak karar Resmi Gazete'de aynen duruyor. Düzeltmeyi TBMM'nin yapması gerekiyor.

Gelelim Dolmabahçe Sarayı'nda dün başlayan çalışmalara...

Komisyon, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğüne uzun bir liste vermiş. Bu listedeki öğretim üyelerinin belirtilen saatlerde Dolmabahçe Sarayı'na gelerek ifade vermelerini istemiş. Rektörlük de listedeki isimlere durumu tebliğ etmiş.

İlginç olan... Bu listedeki isimlerin hemen tümünün bugüne dek İstanbul Üniversitesi Rektörü ile tartışmış kişiler olması...

Yazının Devamı

Elektrik kaçağı

4 Şubat 2000


       Dünya Bankası Enerji Sektörü uzmanları Türkiye'de iki hafta kalarak incelemede bulunmuşlar. Anadolu Ajansı dün geçtiği haberde bu uzmanların inceleme sonuçlarını anlatıyordu. Haberi birlikte okuyalım:
      "Dünya Bankası uzmanları Türkiye'nin 30 milyar dolara yakın olan yatırım projesi portföyünün mali açıdan çok yüksek olduğunu... bunların mevcut koşullarda finansman bulma imkanının az olduğunu, vurguladılar...
       Banka uzmanları kaçakların azaltılması ve elektrik üretim ve dağıtım kurumlarının yeniden organize edilerek mevcut santrallerin güçlendirilmesi durumunda çok fazla yeni yatırıma gerek olmadığını belirttiler..."
       ***
       Türkiye Elektrik Mühendisleri Odası uzmanları ile Dünya Bankası uzmanlarının söyledikleri çakışıyor. Bu sütunda Elektrik Mühendisleri Odası Eski Başkanı Ünal Erdoğan'ın görüşlerini aktardık. Erdoğan (ve konuya müteahhit zengin etme açısından bakmayan herkes) Türkiye'de üretilen elektriğin yüzde 25'inin hatlarda kaybolduğunu, bir santral

Yazının Devamı

Ya öteki hocalar?

3 Şubat 2000


      Uğur Dündar, Arena programında kasetlerini yayımlamasaydı, şimdiye kadar olduğu gibi, - büyük ihtimal - bundan sonra da hiçbir yetkili, yaptıklarından - ettiklerinden - konuştuklarından haberdar olmayacak (!), Cübbeli Ahmet Hoca namıyla maruf Ahmet Ünlü cahil vatandaşlarımızı kandırmaya, beyinlerini akılalmaz saçmalıklarla, zırvalarla doldurmaya devam edecekti. Neyse ki Uğur Dündar yine başkalarının görevini üstlendi, bir şer yuvasını daha açığa çıkardı. Enkaz altından nasıl kurtulunacağının duasını bilen (!), depremi önceden haber alabilen (!), ancak polisin kendisini ne zaman gözaltına alacağını bilemeyen Cübbeli Hoca, bu eksikliğinin sonucu polise enselendi. Mahkemeye çıkarıldı...
      Dündar sayesinde Cübbeli Hoca'dan bir süre için de olsa kurtulduk... İyi de ya öteki hocalar?.. Uğur arkadaşımız birşeyler yapsa da bizleri onlardan da kurtarsa?.. Kimler, hangi hocalar mı? Hani canım şu her akşam televizyonlarda saatlerce siyasi vaazlar verip, ipe sapa gelmez konuşmalar yaparak milleti televizyona düşman eden hocalar...
       Fötrlü Hoca (!), Kasketli Hoca

Yazının Devamı

Uyanık Holding

2 Şubat 2000


       Ankara merkezli büyük bir holdingin genel merkez binasının tam karşısında oturan bir dostumuz, son zamanlarda dikkatini çeken bir durumu bize bakınız nasıl anlattı.
       - Eskiden holdingin arabaları O6, yani Ankara plakası taşıyordu. Geçenlerde dikkat ettim, hepsi 71 plakalı, yani Kırıkkale plakalı oluvermiş. Nedenini araştırdım ve öğrendim. Holdingin patronu devletten ballı ihaleler, devlet bankalarından geri ödemesiz (!) krediler almayı seviyor ama vergi ödemeyi hiç sevmiyor. Bu yüzden taşıt vergisi borçları bir hayli birikmiş. "Bundan nasıl sıyırırım?" diye düşünmüş ve sonunda çözümü bulmuş. Kalkınmada öncelikli yöre ilan edilen Kırıkkale'de bir araba kiralama şirketi kurmuş. Kullandığı bütün arabaları bu şirketin üzerine geçirmiş. Böylece artık ödemesi gereken verginin sadece yüzde 20'sini ödüyormuş. Patronun 50 milyarlık Mercedes otomobili bile artık 71 plakalı... İnanın, insan kırk yıl düşünse böyle cinlik aklına gelmez...

Muhteşem dönüş!..
       Yıl 1991... Genel seçim öncesi... DSP'nin seçim bildirgesinin 9'uncu sayfasında 1983'den beri ülkeye egemen olan Öz

Yazının Devamı

Aklın yolu bir...

1 Şubat 2000


       İslamcı köşe yazarlar, Kanal 7 televizyonunda "Hizbullah" konusunu tartışıyorlar... Tartışmayı yöneten Ahmet Hakan, Hizbullah vahşetinin ortaya çıkmasından sonra "İslam adına" işlenmiş bu cinayetlere İslamcı medyanın yeterince "sert" tepki vermediği eleştirilerini hatırlatıyor... "Bu noktada bir özeleştirinin söz konusu olup olamayacağını" soruyor ardından... Stüdyodaki konuklar, net yanıtlar vermektense sorunun kıyısından geçmeyi yeğlerken... Telefonla programa katılan bir başka İslamcı yazar; Altan Tan pek ilginç bir özeleştiri yapıyor:
       - Birileri bir cemaat kuruyor ve sapık tarikat ilişkisine giriyor; "Bunlar gerçek İslamı temsil etmiyor" diyoruz. Birileri din adına cinsel arzularını tatmin etmeye çalışıyor; "Bunlar bizden değil" diyoruz. Birileri çok şaibeli, karmaşık, hiçbir ticaret kuralına uymayan şekillerde büyük paralar topluyor ve bu paralarla spekülatif işler yapıyor; bunlara da ses etmiyoruz... Birileri sürekli Kuran - ı Kerim okuyarak televizyon kanalları açıyor, bir müddet sonra o kanallarda dansöz oynatmaya başlıyor, çok büyük ekonomik güçlere varılıyor; "Bizden değiller!" diy

Yazının Devamı

Nükleer kesinti

30 Ocak 2000


       Elektrikte yine kesinti dönemi başladı. Sabah ve akşam 1,5 saatten "günde 3 saat" elektrik yok. Bilgisayarlar çalışmadığından işler duruyor. Trafik lambaları söndüğünden trafik karışıyor. Dersler yapılamıyor. Birşey okuyacaksınız, okunmuyor. Günlük hayat 3 saat felç.
       Çok garip olan... Geçen hafta ortasına kadar İstanbul'da ne kesinti ne kısıntı vardı. Perşembe gününden itibaren devreye bir günde yüzlerce yeni fabrika girmiş gibi günde 3 saat kesinti başladı.
       Kesinti sebepleri mi? Enerji Bakanı Cumhur Ersümer'e göre şunlar: Olumsuz hava koşulları, Eskişehir'de bulunan doğal gaz aktarma istasyonundaki kompresörün donması, barajlardaki su seviyesinin "en düşük" seviyede bulunması...vs...
       Elektrik Mühendisleri Odası eski Başkanı Ünal Erdoğan telefonda:
       - Bunlar laf kalabalığı, diyor.
      - Peki gerçek?..

Yazının Devamı

Farkı farkedin!..

29 Ocak 2000


       Başında bulunduğu partiye kayıt dışı bağış aldığı için Almanya eski Başbakanı Helmut Kohl'ün siyasi hayatı söndü. Bizde de böyle şeyler oluyor. Hatta katmerlisi oluyor. Ama bizim liderlere birşey olmuyor.
       Almanya ile aramızdaki fark mı?..
       Galiba şu tek cümlelik haberde gizli...
      "Kohl skandalı üzerine CDU'nun oyu yüzde 41'den yüzde 29'a indi"
       Skandal üzerine yapılan kamuoyu yoklaması bu sonucu vermiş.
       Seçmen yargı mekanizması yanında kendisine de bazı görevler düştüğünün bilincinde... Kohl'e ve partisine oy verdiği için suça ortak olduğunu düşünüyor. Desteğini geri çekerek hem partiyi cezalandırıyor hem kendini temizliyor. Alman seçmeni, eğer çocuk ve torunlarının temiz bir toplumda yaşamasını istiyorsa böyle davranmaya kendini mecbur hissediyor. Böyle davranmazsa yolsuzluk ve usulsüzlük yapana "Aferin oğlum Memet, sen bu yolda devam et" mesajı vereceğini biliyor...

Yazının Devamı