İslamcı köşe yazarlar, Kanal 7 televizyonunda
"Hizbullah" konusunu tartışıyorlar... Tartışmayı yöneten
Ahmet Hakan, Hizbullah vahşetinin ortaya çıkmasından sonra
"İslam adına" işlenmiş bu cinayetlere İslamcı medyanın yeterince
"sert" tepki vermediği eleştirilerini hatırlatıyor...
"Bu noktada bir özeleştirinin söz konusu olup olamayacağını" soruyor ardından... Stüdyodaki konuklar, net yanıtlar vermektense sorunun kıyısından geçmeyi yeğlerken... Telefonla programa katılan bir başka İslamcı yazar;
Altan Tan pek ilginç bir özeleştiri yapıyor:
      - Birileri bir cemaat kuruyor ve sapık tarikat ilişkisine giriyor;
"Bunlar gerçek İslamı temsil etmiyor" diyoruz. Birileri din adına cinsel arzularını tatmin etmeye çalışıyor;
"Bunlar bizden değil" diyoruz. Birileri çok şaibeli, karmaşık, hiçbir ticaret kuralına uymayan şekillerde büyük paralar topluyor ve bu paralarla spekülatif işler yapıyor; bunlara da ses etmiyoruz... Birileri sürekli Kuran - ı Kerim okuyarak televizyon kanalları açıyor, bir müddet sonra o kanallarda dansöz oynatmaya başlıyor, çok büyük ekonomik güçlere varılıyor;
"Bizden değiller!" diyoruz... Çok büyük skandallar oluyor. Özellikle Susurluk skandalı.
Mehmet Elkatmış ve
Bedri İncetahtacı bu skandalla ilgili çok cesur açıklamalar yapıyor ama bu insanların parti lideri
"Bu bir fasa fisodur" diyor... Yani tüm bu olaylarda
"Bu dine sığmaz, caniler bizden değil, şunlar bizden değil, para toplayanlar bizden değil, seks işine giren bizden değil" diyerek de bir noktaya gelme imkanı yoktur. Ucu bize dokunsa da artık ciddi bir özeleştiriye girmek gerekiyor... (...) Mesela şimdilerde Sayın
Abdülkadir Aksu, ki, kendisi bir partinin genel başkan yardımcısıdır. İçişleri bakanlığı yaptı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve muavinliği yaptı. Hizbullah'la ilgili konularda çok etkin ve çok bilgili olduğuna inanıyoruz. Ama hiçbir şey söylemiyor.. Özetle maalesef bugüne kadar İslami kesim olarak bizlerin üzerimize düşenleri yeterince yapmadığımız kanaatindeyim...
Laf ola...
     Â
"Kullandığı ilaca inanmayan hastanın iyileşmesi mümkün değildir."      Demirel'in Türk Eczacılar Birliği tarafından kurulan Araştırma Merkezi'nin açılışında yaptığı konuşma...
Davos yıldızı
      Kamuoyuna
"Türkiye Davos'un yıldızıydı"... "Türkiye Davos'ta en çok konuşulan ülkeydi"... "Clinton bebeği sordu"... "Blair Ecevit'i övdü"... gibi manşetlerle yansıtılan Davos gerçekten bizim için büyük başarı mıydı?
      Bilemeyiz. Biz orada değildik. Ancak
"Dünya Ekonomik Forum"unu zaman zaman internetten izledik. Dört gün boyunca Türkiye'yle ilgili tek haber ve yoruma rastlamadık. Siz de
"http://www.dailydavos.com"u ziyaret edebilir, Davos'un gündemindeki konu ve kişilerle ilgili yorum, haber ve röportajları buradan okuyabilirsiniz. Türkiye'yi göremeyeceksiniz ama Davos'ta çizilen ufuklarda dolaşmanız mümkün olacak...
Terazi
      Adam banyoda tartının üstüne çıkmış tartılıyor... Bu arada karnını içeri doğru çekmeye çalışıyor... Karısı görünce gülmüş:
      - Kocacığım karnını içine çekince hafifleyeceğini mi sanıyorsun?
     Â
- Yok canım... Terazinin rakamlarını göremiyorum da...Fotomodel gibi
Fotoğraftaki genç ve güzel hanım bir fotomodel değil... İngiltere Muhafazakar Partisi Milletvekili
Julie Kirkbride... Bir milletvekilinin karşısında genellikle
"Acaba falanca konu hakkında ne düşünüyor?" diye merak edilir. Fakat Bayan Julie'nin karşısında erkeklerin aklına gelen ilk soru ister istemez "Acaba benim hakkımda ne düşünüyor?" oluyormuş...
Derin koltuk...
      Bugün
Abdi İpekçi'nin öldürülmesinin 20'inci yılı... Tetiği çekenler şöyle böyle belli oldu ama tetiği çektirenler hala karanlıkta.
Uğur Mumcu 2 Şubat 1992 tarihli yazısında
İpekçi cinayeti konusunda,
"Devlet bu cinayeti aydınlatamıyor, aydınlatmaya çalışanlar da türlü baskılarla karşılaşıyorlar. Sanki gizli bir el bu soruşturmaları önlüyor" dedikten sonra...
"Peki bu kanlı bilmece nasıl çözülür?" diye sorup taşları yerli yerine oturtmaya girişiyor:
      ... Papa suikastı davasının savcısı
Marini, İstanbul'da Sheraton Oteli'nde yaptığımız uzun görüşmede
"Abdullah Çatlı ve Oral Çelik'in MİT ile ilişkilerinin olduğundan kuşkulanıyorum" diyor.
     Â
Oral Çelik'in MİT içinde herhangi bir grup ile ilişkisi var mıdır?. Varsa ne zaman kurulmuş, ne kadar sürmüştür? Bu konunun aydınlanması için Başbakanlığın
Oral Çelik konusunda MİT'te bir soruşturma yaptırması ve sonucunu da Meclis'te açıklaması gerekiyor. Hem bu yapılmalı, hem de
Oral Çelik Türkiye'ye getirilip yargılanmalıdır. Bu kanlı bilmece başka türlü nasıl çözülecek? Çözülmezse bu tür siyasal cinayetlerin önüne nasıl geçilecek? O bıktırıcı
"Kanı yerde kalmayacak" edebiyatıyla mı?..
      ***
     Â
Mumcu bunları 1992'de yazmış. Sonrası malum.
Oral Çelik, Mumcu'nun katlinden 4 yıl sonra Türkiye'ye getirildi, yargılandı, beraat etti. Mahkeme MİT'ten
Yalçın Özbey'in Almanya'daki sorgusunun tutanaklarını istemişti.
"İmha edildi" yanıtını aldı. Ne var ki imha edildiği söylenen bu tutanaklar
Oral Çelik'in beraati kesinleştikten sonra ortaya çıktı, Emniyet Genel Müdürlüğü'nce mahkemeye gönderildi.
      Olay basına
"Skandal", "Rezalet" vb... sıfatlarla yansıdı...
      Bugün Cumhurbaşkanlığı koltuğunda
Abdi İpekçi'nin yakın dostu
Demirel oturuyor.. Başbakanlık koltuğunda oturan
Ecevit hem dostu, hem meslektaşıdır... Ne var ki bu isimler
"skandal" diye nitelenen devlet içi oyunları ve cinayeti aydınlatmak için parmaklarını oynatmıyorlar.
UÄŸur Mumcu 92'de soruyor:
     Â
- Bu kanlı bilmece çözülmezse bu tür siyasi cinayetlerin önüne nasıl geçilecek?     ÂBilmece çözülemiyor, 20 yıldır kanlı cinayetlerin önüne geçilemiyor. Çünkü
"Derin koltuk"ta oturanlar oralı olmuyor.
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr