Charlie Hebdo’nun karikatürleri yayımlanmalı mı yayımlanmamalı mı?
Gereği var mıydı, yok muydu?
Ayrı bir tartışma.. Bunu sonra konuşuruz..
Durum vahim.. Hukuk devleti 40 dakikalığına askıya alındı..
*
Polis, Cumhuriyet gazetesinin basıldığı matbaaya gidiyor.. Gazeteyi bayilere taşıyan kamyonu durduruyor.. Charlie Hebdo’da yayımlanan karikatürlerden bir seçki yayımlayan Cumhuriyet gazetesini alıyor, 40 dakika boyunca inceliyor..
Bir yerlere telefon açıyor..
Din çatış- masının alevlenmiş gibi olduğu.. Tarafların birbirine ters baktığı.. Nefret söyleminin dillere dolandığı.. Irkçılığın kabardığı dönemlerde din adamlarından ne beklersiniz?
Toplumu sakinleştirmelerini.. Öfke ve nefret bulutunun dağılmasına katkı yapmalarını.. Tansiyonu düşürücü sözcükler sarf etmelerini..
Değil mi? Maalesef olmadı..
Diyanet İşleri Başkanı’nın dili farklıydı.. O da din adamı ama dili siyasetçi gibi.. Sanki politik yatırım yapıyor, sanki seçmenini diri tutmaya.. Konsolide etmeye çalışıyor..
*
Paris saldırısının ilk gününden hafiften tahrik edici sözler sarf etti.. Kınadı kınamasına ama..
Ama demeden edemedi..
Meclis Soruşturma Komis- yonu’nun raporu çıktı..
Bakanları niye aklamışlar..
Hangi gerekçeyle aklamışlar diye bakarken gördük ki; buldozer yıkıp geçmeye, arkasında enkaz bırakmaya devam ediyor..
Kim ne derse desin bakanları kurtarma operasyonunun bedeli ağır oldu..
Komisyon, ‘Siyaseten aklıyoruz’, ‘Kendi arkadaşlarımızı Yüce Divan’a göndermeye içimiz elvermedi’ deseydi çok daha hayırlı bir iş yapardı..
Siyaset ayıplanırdı belki ama hukuk kurtulurdu..
*
El Kaide gibi, IŞİD gibi irili ufaklı yüzlerce radikal oluşumun İslam’a yaptıkları en büyük kötülük bu oldu..
Bazı devletler, bazı liderler bu oluşuma destek verdi.. Sadece Müslüman ülkeler değil, Batı da destek verdi; Batı’nın istihbarat örgütleri arka çıktı.. Radikalizmi körüklediler..
Silah verdiler, imkân verdiler, kendi medreselerini kurmalarını sağladılar.. O medreselerde militan yetiştirmelerini teşvik ettiler..
O medreselerde kötü bir şey oldu.. İslam’ın beş şartına bir yenisi eklendi..
Cihat!.
Cihat kavramını farklı yorumladılar, cihadı silahla, kılıçlar, kanla beraber anılır hale getirdiler..
Cihadizm diye bir kavram oluştu... Binlerce genç bu yeni ‘izm’ peşine takıldı..
40’tan fazla liderin ön safta yer aldığı, yüz binlerin peşine takıldığı Paris yürüyüşü milat mıdır?
Evet milattır..
Sembolik anlamı çoktu.. Verdiği fotoğraf etkileyiciydi.. O fotoğraf içinde Türkiye’nin girmesi.. Başbakan Davutoğlu’nun da yer alması çok önemliydi..
Türkiye’ye kara çalmak isteyen, radikal İslamcı örgütlerin hamisi gibi göstermeye çalışan Avrupa sağına okkalı bir cevap oldu..
Türkiye ‘ama’sız..
Ama demeden, niyetine bakmadan, yapanın kimliğini yok sayarak her türlü teröre karşı olduğunu net biçimde ortaya koydu..
Dünya için yarından itibaren yeni bir dönem başlayacak..
Hemen her dönem iktidara destek veren, iktidarın arkasında duran yayın organları olmuştur..
İktidara ters bakan hatta şiddetle eleştirenler de çıkmıştır..
Bu kural bize özgü değil.. Demokrasinin olmazsa olmazı..
Bir ülkede demokrasi varsa..
İktidarcı basın da vardır, muhalif basın da..
Bir uca gözü kapılı destekleyenleri koyun, öteki uca her şeyi eleştirenleri hatta eleştiri dozunu hakaret seviyesine kadar çıkaranları..
Medya bu iki ucu arasında sıralanır.. Kimi iktidara yaklaşır kimi muhaliflere..
Fransa’daki yazar-çizer katliamı klasik, alışılmış beylik cümlelerle açıklanamaz..
Katliamın basın özgürlüğü boyutu var..
Demokrasi boyutu var..
Din boyutu var..
Radikalleş- mede sınır tanımayan İslamcılıkla ilişkisi var..
Ortadoğu’nun kan gölüne dönmesi var.. O kan gölünden beslenenler var.. O kan gölünde yetiştirilip ihraç edilen gençler var..
Var oğlu var..
Türkiye’nin siyasi fotoğrafını mı çekmek istiyorsunuz?
Türkiye’nin ruh halini, siyasal yapısını, nereye koştuğunu anlamak mı istiyorsunuz?
TÜSİAD’a bakın..
TÜSİAD’ın seyir defterine..
*
TÜSİAD, yani Patronlar Kulübü..
Eskiden TÜSİAD’a başkan olmak mühim meseleydi..