Pazar yazısında zengin görünümlü çoğunluğu fakir orta karar ülkeyiz demiştim..
Çok sayıda mail aldım..
Biraz açsana, ne demek istedin, neyi kastettin diye soranlar çoğunluktaydı..
Şunu kastettim..
Hani bir zamanlar doğan görünümlü şahin arabalar vardı ya.. Gazete ilanlarında bile yazardı:
Doğan görünümlü şahin..
Türkiye’nin durumu aynı.. Türkiye zengin görünümlü orta karar ülke..
Kısa tatilimin ikinci günüydü galiba.. Cumhurbaşkanı doğum kontrolü tartışması açmak istedi ama topa giren olmadı..
‘Bu ülkede yıllarca bir doğum kontrolü ihaneti yaptılar ve neslimizi kurutma yoluna gittiler’ tezi alıcı bulmadı..
‘Bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur denge olur, dört olur bereket olur, gerisi Allah kerim’ sözlerinin üzerine atlayan çıkmadı..
Ne karşı çıkan oldu..
Ne de haklı diyen..
Kimi; eski konu, konuşuldu tüketildi diye üstünde durmadı.. Kimi; doğum kontrolüyle neslimizi kurutmak istiyorlar sözlerini gündem değiştirme çabası olarak yorumladı..
Kısaca siyasetçiler de köşeciler de üzerinde durmadı.
Papatya fallık bir mesele değil ama maalesef papatya falı açıyoruz..
Aslında olması gereken milletvekillerinin hukuk terazisini çalıştırmalarıdır..
Dosyadaki iddialar ciddiyse, kanıtlar sağlamsa Yüce Divan’a gönderirler.. İddialar zayıfsa, siyasiyse, kanıtlar düzmeceyse göndermezler..
Doğrusu budur ama bizde öyle olmuyor..
Bizde hukuk terazisi çalışmıyor, siyaset terazisi çalışıyor..
Milletvekilleri hukuka değil siyasi ortama bakarak karar veriyor..
Dün böyle oldu bugün de aynısı olacak.. Komisyon siyaseten karar alacak..
Bugün size geçen gün izlediğim konferanstan notlar sunacağım.. Pazar pazar nereden çıktı demeyin..
Sıkıcı değil, zevkliydi, ufuk açıcıydı.. Türkiye’yi, komşu ülkeleri, Avrupa’yı, dünyayı anlama, yorumlama adına reçete gibiydi..
Konferansı düzenleyen Uluslararası Şeffaflık Derneği ile İsveç Konsolosluğu’ydu..
Konferansın konuşmacıları Prof. Dr. Daron Acemoğlu ile öğretim görevlisi Av. Gönenç Gürkaynak’tı..
Konu: Özgürlüğün toplumsal refah boyutu....
*
Önce meseleyi anlatayım..
Dün gazeteleri karıştırırken bir dönem gözümün önünden şerit gibi aktı geçti..
Bazı gazetelerin (iktidara dün de bugün de yakın duranlar çarpıcı sonuç veriyor) eski nüshalarıyla son dönem yayınlarını yan yana koysak memleketin manzarası şak diye ortaya çıkar..
Ele alınan konular aynı konular..
Üst başlıklar dün de aynı bugün de; mesela Poyrazköy soruşturması, mesela Ergenekon dalgası, mesela devrimci karargâh davası..
Başlıklar ve spotlar farklı..
Farklı değil, taban tabana zıt..
*
Avrupa ile uzun süredir papazız.. Sarkozy döneminde Fransa ile yıldızımız hiç barışmadı..
Merkel malum..
İlişkiler beş yıldır yerinde sayıyor.. AB bakanlarının gezileri ‘seyahat’ formatının dışına çıkamadı..
Tek bir başlık açılmadı, tek bir dosya kapanmadı..
Egemen Bağış döneminde AB Bakanlığı AB’ye fırça bakanlığına dönüşmüştü.. O dönemde bol miktarda laf edildi, laf çakıldı.. AB’den gelen eleştirilere sert tepkiler verildi..
*
‘Kendi işine bak’ düzeyinde olmasa bile ‘Söyledikleriniz bir kulağımızdan girer, ötekinden çıkar’ havasındaydı..
Pakistan’da yaşananlardan alınması gereken çok ders var..
Dün yaşanan facia, ‘Altı manyak okul bastı, katliam yaptı’ kolaycılığıyla açıklanamaz..
Dinin siyasal- laştırılmasının..
Dinin siyasal gücü pekiştirmek için kullanılmasının
Toplumu muhafazakârlaştırmanın, mutaassıplaşmanın sonucudur.. Doruk noktasıdır..
Bir kez daha gördük ki; radikalizmin son durağı yok..
*
Medyayı eleş-tirenler veya siyasilerin tartışmalarından memnun olmayanlar.. Yapay, yapmacık bulanlar, o klasik cümleyi yapıştırıverir..
Halkın gündemi başka..
Nedir diye sorarsan..
Cevabı klasiktir.. Genellikle geçim derdi derler, hayat pahalılığı derler..
Ama zaman zaman halkın gündemi enflasyon olur..
Peş peşe gelen zamlar olur..
İşsizlik olur..