Bu pazar köşem denizcilerin.. Aşağıdaki satırları gazeteci, denizci, Sadun Boro’nun yakın dostu Milliyet okurlarının yakından tanıdığı Meriç Köyatası kaleme aldı..
Köyatası’nın kaleminden en büyük denizci..
Sadun Boro’nun ardından; “nasıl yaşardı, ne yer içerdi, toplandığınızda neler konuşur, nasıl gırgır yapardınız, yaza veda partileri” gibi sorular yağmur gibi yağdı.
Bulunduğu ortamlarda, daima eğlenceli, nüktedan, neşe kaynağı idi. Ama en yakın çevresiyle baş başa kaldığında, bir başöğretmen olur, bizleri etrafına toplar, bütün ciddiyetiyle çevrenin korunması, denizcilik bilincinin geliştirilmesi konularında bizlere görev verirdi. Önce ciddi konuları konuşup kararlar aldıktan sonra da şamata gırgır alır başını giderdi.
Dünyanın yedi denizini dolaştıktan sonra en güzel yerin Güney Ege kıyıları olduğunu düşünürdü. Güney Ege’de de Gökova Körfezi, özel olarak da Okluk Koyu en favori yeriydi. Her sene nisan ayında teknesiyle Gökova’da dolaşır, etraf kalabalıklaşmaya başladığında haziran ortasında Kuzey Ege’ye yelken açardı. Eylül, ekim aylarında Hisarönü Körfezi, Göcek, Kaş’a kadar iner, ekim sonu, kasım başında tekrar Gökova’da Okluk Koyu’nda 8 Numaralı Çam ağacına bağlardı. Elbette 8
İstanbul 1 Bölge denilince küçük bir seçim çevresiymiş gibi geliyor. İnsan ilk anda büyüklüğünü tahayyül edemiyor. İstanbul ilinin seçim bölgelerinden biri; ne kadar olabilir ki?
Hemen söyleyeyim memleket kadar. Başlı başına bir ülke kadar. Git git bitmiyor, ucu bucağı yok. 14 ilçesi var, her ilçesi başka bir kent gibi. Neredeyse her ilçesi başka bir kültürü başka bir siyasi görüşü temsil ediyor. İki ilçe arasındaki fark birbirine sırtını dönmüş iki kent kadar hatta iki ülke kadar büyük.
İstanbul 1. Bölge dediğimiz yerde beş milyon insan yaşıyor. 31 milletvekili çıkaracak. Yani Ankara ile başa baş, İzmir’den büyük. Öteki kentler yayına yaklaşamıyor bile. Böyle devasa bir alanda seçmenin nabzı tutmak zor. Şu parti bu kadar oy alır, bu parti şu kadar vekil çıkarır demek kolay değil. Şundan zor; Kadıköy’e gidin, insanlarla sohbet edin, hava bambaşkadır, Sultanbeyli’de bambaşka. Bağdat Caddesi’nde nabız tutarsanız ‘AKP iktidardan gidiyor’ iddiasına girebilirsiniz. Üsküdar’dan Ümraniye’ye çıkarsanız, ‘Dört yıl daha iktidarlar’ kanaatiyle geri dönersiniz. Şöyle izah edeyim: Birinci bölgenin Marmara’ya bakan sahil şeridinin dili farklıdır. CHP ağırlıklıdır, sahilden içerlere doğru
‘Pazar günü ne olur ne biter, sandıktan ne çıkar’ sorusuna girmeden önce şu notu düşelim..
Ne olursa olsun siyaset eskisi gibi olmayacak..
Tamir edilebilir bir hali de yok.. Cumhurbaşkanı siyasetin içine bodoslama daldı.. Muhalefet partileriyle söz dalaşına girişti.. İktidar partisi için resmen oy istedi..
Sandıktan çıkan sonuç Cumhurbaşkanı’nı da ilgilendirecek..
İktidar partisinin oy oranını Beştepe’yle de ilişkilendirilecek..
Şimdiden söyleyeyim..
Beştepe’nin oy oranı tartışmaya açılacak..
İktidar telaşlı, iktidarcı yazarlar şaşkın..
Seçim arifesine geldik hâlâ seçimin sonucunu etkileyecek kadar büyük bir kitle kararsız.. Karasızların büyük bölümü 2011’de, 2014’te AKP’ye oy verenler..
Başka partiye oy vermeseler bile sandığa gitmeyerek iktidar partisini cezalandırmak istiyorlarmış.
İşte bu durum iktidarcı yazarları çok kızdırmış..
Soruyorlar:
“Niye kararsızsınız?
Hükümet, yolu az mı yaptı? Sizce duble yol kaç kilometre olmalıydı?
Dört gün sonra sandık başındayız.. İktidar partisi üslubunu sertleştirdi.. Öyle böyle değil, kavgada söylenmeyecek sözler düzeyine çıkardı...
Seçimin son virajında normaldir, partiler son kozlarını oynar denebilir.
Hayır hayır, böyle bir durum değil..
Kabul etmeyecekler ama iktidar partisi telaşlı, iktidar partisi panikte..
Nerden çıkarıyorsunuz derseniz?.
BİR: Muhafazakâr, mütedeyyin insanların iktidara yönelik sözlerinden.. Bugüne kadar söz söyletmedikleri, kuş kondurmadıkları, iktidarlarını eleştirmeye başlamalarından..
İKİ: İktidarın din merkezli politika yürütmesinden.. Din, iman, kitap, Kuran, kıble, başörtüsü, imam hatip lisesi gibi kavramlara sarılmasından..
ÜÇ: İktidarcı yazarların, iktidarın tabanından gelen yazarların ikazlarından, tespitlerinden çıkardım..
Suriye’ye giden TIR’ların silah dolu olduğu haberi yeni mi?
Hayır..
Bir buçuk yıl önce gazetelerde haberleri çıktı.. M et bile oldu.. CHP Genel Başkan Yardımcısı Tezcan geçen yıl basın toplantısıyla açıklamıştı..
Yeni olan ne?
Fotoğrafların ortaya çıkması.. Fotoğrafların yayımlanması..
Seçim öncesi kıyamet bundan koptu..
*
Seçim sürecinin ilk haftalarında böyle değildi.. Sonra doğru işler değişti.. İktidar sözcülerinin ağzından HDP düşmez oldu..
Varsa yoksa HDP..
Sadece siyasiler olsa neyse.. İktidarcı yazarlara ne demeli!.. HDP’ye bindirme yarışına giriştiler..
Her gün bir vesile buluyorlar..
Çak babam çak..
Şu kadarını söyleyeyim.. Erdoğan’la Demirtaş cumhurbaşkanı olmak için yarışırken birbirlerine bu kadar laf atmamıştı..
Erdoğan, Demirtaş’ı hedef tahtasına koymamıştı..
İktidar, HDP’ye gece gündüz bindirmemişti.. Şimdi saat başı !..
Geçen yıl bugün şöyle yazmışım:
“Gezi eylemleri hâlâ tartışılıyor.. Aslında iktidar da iktidar yanlıları da ne olduğunu biliyor ama ‘12 ağaçtı’ falan diyerek meseleyi saptırmaya çalışıyorlar..
Kışla görünümlü AVM, otel, rezidans yapacaklarını unutturmak istiyorlar.
Katılıyorum.. Mesele sadece ağaç değildi.. Sadece AVM de değildi..
Polisin ağaç nöbeti tutan gençlere orantısız güçle saldırmasıydı.. İktidarın siz de kim oluyorsunuz tavrına isyandı.. Yetti artık haykırışıdır..
İktidarın her alanda toplum üzerinde baskı kurma çabasına.. Toplumu tek tipleştirmeye, yaşam biçimi dayatmaya tepkiydi..
Bu sebeple büyük bir patlama yaşandı.. Bu sebeple örgütsüz eylem olarak dünya tarihine geçti.. Gezi Ruhu adını verdiğimiz ruh oluştu..
Gezi Ruhu; birbirini tanımayan, hiç kimseden direktif almayan, hiçbir örgütün peşine takılmayan yüz binlerin aynı meydanda toplanmasının adıdır.. Dayanışmadır, sevgidir saygıdır, şarkıdır, mizahtır, zekâdır, gençliktir, özgürlüktür, hayatıma karışma demektir..