Tadını sevdiğimiz kalitesiz şeyler

27 Nisan 2021

Vedat Milor damak zevkinin gelişmesiyle artık eskiden beğendiği sıradan ucuz ve basit tatların kendisine keyif vermediğini yazdı. Örnek olarak “Ucuz çikolata yerdim, artık zevk almıyorum” diye yazmış.

Açıkçası, herkes “Ne kadar elitsin, şusun busun...” tarafından girmiş konuya. Kimisi de “Sen zaten eleştirmen değilsin” gibi alakasız yerlerden vurmaya çalışmış. Twitter’da bir laf et ki linç etsinler. Hele ki siyaset dışında bir konuda iki laf ettiysen katmerli linç garanti. “Başka derdin mi yok?” lobisi başlıyor bunaltmaya.

Milor’un söylediği şey çok açık, damak zevki gelişince beğeni kriterlerin, beklentin de değişiyor. Bunu eşelemeye gerek yok zaten anlatıyor yazısında. Benim buradan yola çıkarak fark ettiğim, basit şeylerden alınan zevkin benim hayatımda önemli bir rol oynadığı oldu. Bir bakıma bakkaldan alınan gofretin artık zevk vermemesi bana üzücü geldi her şeyden önce.

Fırından çıkmış taze ekmek seviyorum. Ramazan pidesi seviyorum. Ucuz poğaça, açma seviyorum. Geçenlerde Doğu Londra’da

Yazının Devamı

Z kuşağı eleştirisi

25 Nisan 2021

Kuşak haberleri birkaç yıl önce Y kuşağıyla yoğun ilgi görmeye başladı. Y kuşağı ne yer, ne içer? Ne giyer? 2013’te Gezi’den sonra merak edildi. Y kuşağı, çok affedersiniz, yaşlanıp önceden tahmin edilebilir ve pek tanıdık hale gelince, artık şimdi gözler Z kuşağında. Siyasi partiler onlardan nasıl oy alacağını hesaplıyor. Markalar Z kuşağına neyi nasıl satacaklarının hesaplarını yapmakta.

Velhasıl, Z kuşağı araştırmaları pek değerli. Z kuşağını anlamak çok önemli. Herkes bu kuşağı anlama peşinde.

Geçenlerde BBC Londra’da uzun uzun Z kuşağının pandemi dönemine denk gelen gençlik döneminin etkileri konuşuluyordu. Z kuşağının Y’lere göre daha büyük sorumluluklar alacağına inanıyordu konuşmacılar. Z kuşağı dünya meseleleriyle daha ilgiliymiş, kendilerinden daha büyük meseleler olduğunun farkındalarmış, sosyal sorumlulukları daha yüksekmiş.

Kovid döneminde gençliklerini yaşayamadan dağ gibi sorumlulukların altında kaldıkları bence de doğru. Karantina ilan edilen ve kurallarına gerçekten uygulanan ülkelerde son bir yıldır sosyal

Yazının Devamı

Türküler türkülerimiz

24 Nisan 2021

Aynı türküyle hem ağlayabiliyor hem de remiks versiyonuyla dans edip coşabiliyoruz; öte yandan, türküleri çok kolay harcıyoruz. Doğal kaynakları har vurup harman savurmak gibi geliyor bana.

Türküler, pop müzik açısından da alternatif sahnede de, rock’ta da bitmeyen bir kaynak, dipsiz bir kuyu. Ve elbette eşsiz bir hazine. Müzisyenlerin de işini aşırı derecede kolaylaştıran bir araç, eğer bu gözle bakacak olursak.

Türküleri cover’lamak beste yapmaktan daha kolay ve etkili. Halkın kalbine giden en kısa ve garantili yol. Yeni başlayan biri için de yılların sanatçısı için de aynı altın fırsat. Haluk Levent’in projesiyle bir kez daha gündeme geldi diye belirtmek istedim; şu ara pek daha da ağırlıkta türkü temelli işler. Aynı türkü aynı hafta hem ağlatan versiyonuyla hem de dans ettiren versiyonuyla listelere girebiliyor. Aynı türküyle hem ağlayabiliyor hem de remiks versiyonuyla dans edip coşabiliyoruz. Muhteşem bir fenomen.

Şu ara mesela “Dom Dom Kurşunu”nun İbrahim Tatlıses’in vokaliyle Emrah Karaduman tarafından

Yazının Devamı

Somali mahallesi, Türk mahallesi

20 Nisan 2021

Geçenlerde bir haberde şaşkınlıkla ve biraz da negatif bir yaklaşımla Ankara’nın Kızılay semtindeki Somali mahallesinden söz ediliyordu. Somalililer burada kendi dükkânlarını açmışlar, herkes Somalice konuşuyormuş, Somalili bakkal, berber varmış. Ne büyük bir şaşkınlık. 2021 yılında hâlâ buna şaşıran, bunu garipseyen insanlar olması dikkate değer. Nereden geldiler, hangi yasal statülerde buradalar, hangisi kaçak, hangisi değil, bunu bilemeyiz. 

Ancak Türkiye gibi elini kolunu sallayanın girip çıktığı bir ülke de olsanız, Almanya gibi kapılara kilit takıp bekçiyle, polisle de korusanız, fark etmiyor. Gelecek olan geliyor. Belediye destekli pasaport alıp gene geliyor. 

Bakın Somali mahallesine, Suriye sokağına, Afgan esnafa şaşıran, hayret edene bir örnek Londra’dan vereyim. Kentin doğu bölümünde ve kuzeyde belli sokaklara, ana caddelere gittiğinizde kendinizi Ümraniye’de ya da Bayrampaşa’da hissedebileceğiniz çok yer var. Ben bazen fazla İngilizlikten bunaldığımda ve memleketi özlediğimde sosyal medyaya bakıp içimi

Yazının Devamı

‘Sound of Metal’ notları

18 Nisan 2021

Ne zamandır yapılacak işler listemde olan “Sound of Metal”ı sonunda izledim geçen hafta. Çok beğendim. Müzikle değil insanla ilgili olduğu için sevdim. 

Filmde Riz Ahmed, Ruben adlı davulcuyu canlandırıyor. Ruben bir metal davulcusu ve yıllarca yüksek sese maruz kaldığından işitme duyusunu kaybetmeye başlıyor. Bu durum hayatını kökünden değiştirecek. Ama acaba Ruben bu değişime uyum sağlayabilecek mi? Bu soru hepimizin her gün, her gün, her gün kendine sorduğu bir soru değil mi? 

Müziği ve müzisyenleri anlatan filmlerden uzak duruyorum. Çünkü müziğini sevdiğim insanları yakından tanımaktan korkuyorum. Müziği seviyorum ama müzisyenleri seviyor muyum, emin değilim. Aslında elbette seviyorum ve saygı duyuyorum. Ve bu saygımı kaybetmek istemiyorum. Çoğu zaman beklediğimden sığ bulmaktan korkuyorum onları ve en önemlisi zihnimde müzikleriyle oluşan imajın gördüklerim ve öğrendiklerim yüzünden değişmesinden korkuyorum.

Woody Allen’ın ya da Roman Polanski’nin filmlerini onlar hakkında bir sürü şey bilmeden

Yazının Devamı

Neogazino halleri

17 Nisan 2021

Madrigal’in “Neogazino” adlı albümü geçen hafta yayınlandı. İlk single “Ne Zamandır Sendeyim” bir haftadır çalma listemin üst sıralarında. Kökleri, 2007 yılına uzanan Madrigal 2020 Mart’ında tam da dünya karantinaya girerken yayınladığı “Seni Dert Etmeler” ile hatırı sayılır bir popülerlik yakaladı. Şarkı son bir yılın en çok dinlenen Türkçe Indie şarkılardan biri oldu. Geçen hafta gelen uzunçalar albüm, açıkçası merakla bekleniyordu. Madrigal’in synthe’lerle donanmış chill dans müziği albümün geneline hâkim.

Türk Indie gruplarının synthe’lere yolculuğu sanırım Yüzyüzeyken Konuşuruz’un “Akustik Travma”sıyla iyice ivme kazandı. Madrigal’in müzikal estetik anlayışı benzer şekilde evrimine devam etmiş. Madrigal’in ilk başlardaki temel enstrümanları kullanan grup müziği anlayışı zamanla synthe’ler arasında kaybolup gitmiş. Şu anda Türk indie sahnesine hâkim bu durum, Madrigal’in yedi şarkılık konsept albümüne

Yazının Devamı

Bu yazıyı soğuktan titreyerek bir kafeden yazıyorum

13 Nisan 2021

Parmaklarım soğuktan mosmor oldu ama çok mutluyum çünkü aylardır evde kapalı kalmaktan, parklarda bomboş sokaklarda amaçsızca yürüyüş yapmaktan herkes gibi bıkmıştım. En sevdiğim yer olan kafeye/kafelere kavuşmuş oldum. 

Restoranlar, kafeler, pub’lar uzun süre sonra ilk kez dışarıda servis verebiliyorlar bugün itibarıyla (12 Nisan). İngiltere’de normal hayata geçişin ilk somut adımı atılırken, açıkçası, bu kadar heyecan beklemiyordum. İnsanlar kapalı tutuldukları kafeslerden kaçan yabani hayvanlar gibi evlerden çıkıp yeni açılan mekânlara koşuyor.

Bizim mahallenin ana caddesindeki kafelerde sabah erken saatlerde dışarı konulan masalar anında doldu. 12 Nisan’da ve kafelerin dış mekânlarının açıldığı gün kar yağması da tabii küçük bir detay ama vermeden geçemeyeceğim. Hafta sonu güneşli olan hava tam bahar geldi diye düşünürken, mekânların dış bölümlerinin açıldığı gün kar yağdı. Bulutlu, 2.5 derecede, rüzgârın altında, kafe önü masalarda

Yazının Devamı

Kovid pasaportu

11 Nisan 2021

Öyle ya da böyle, bu kavram hayatımıza girdi. Tartışılmaya başlandı. Kovid pasaportu adı verilen, aşı ve sağlık durumumuzu gösteren bir tür kimlik belgesinden söz ediliyor. Elbette büyük ihtimalle dijital bir kimlik olacak ve telefonlarda bir app altında güncellenerek saklanacak. Bu durum özgürlüklere aykırı mı, değil mi bu tartışılıyor İngiltere’de.

Başbakan Boris Johnson bu konuyla ilgili açıklamaları nisan ayında yapacağını belirtti birkaç gün önce. Yani çok kısa süre sonra yepyeni tartışmalar medyada yer almaya başlayacak.

Kovid pasaportuyla neler yapılabilir, neler yapılamaz; nerelere gidilebilir, nerelere gidilemez bunlar giderek somut hale geliyor. Müzik endüstrisi eski günlerine dönmek için bu belgeye ihtiyaç duyacak. Konsere, sinemaya, sanatsal etkinliklere, müzelere gitmek isteyenler bu pasaportlarındaki sağlık durumlarını göstermek durumunda kalacaklar.

Restoranlar, gece kulüpleri kafeler bu belge üzerinden müşteri kabul edecek. İş yerleri bu belgeleri tam olanları ofislere geri çağıracak. Uçaklara binmek,

Yazının Devamı