Parmaklarım soğuktan mosmor oldu ama çok mutluyum çünkü aylardır evde kapalı kalmaktan, parklarda bomboş sokaklarda amaçsızca yürüyüş yapmaktan herkes gibi bıkmıştım. En sevdiğim yer olan kafeye/kafelere kavuşmuş oldum.
Restoranlar, kafeler, pub’lar uzun süre sonra ilk kez dışarıda servis verebiliyorlar bugün itibarıyla (12 Nisan). İngiltere’de normal hayata geçişin ilk somut adımı atılırken, açıkçası, bu kadar heyecan beklemiyordum. İnsanlar kapalı tutuldukları kafeslerden kaçan yabani hayvanlar gibi evlerden çıkıp yeni açılan mekânlara koşuyor.
Bizim mahallenin ana caddesindeki kafelerde sabah erken saatlerde dışarı konulan masalar anında doldu. 12 Nisan’da ve kafelerin dış mekânlarının açıldığı gün kar yağması da tabii küçük bir detay ama vermeden geçemeyeceğim. Hafta sonu güneşli olan hava tam bahar geldi diye düşünürken, mekânların dış bölümlerinin açıldığı gün kar yağdı. Bulutlu, 2.5 derecede, rüzgârın altında, kafe önü masalarda bilgisayarlar açık, oturuyoruz, titriyoruz ve biliyorum gülünç durumdayız ama herkes mutlu.
Pub’ların durumu daha ilginç. 11 Nisan’ı 12’ye bağlayan gece yarısı bazı pub’ların kapılarında kuyruklar oluştu. 12 Nisan’a geçilir geçilmez biralar doldurulmaya başlandı ve bahçelere insanlar üşüştü. Gece yürürken pub’ları ışıl ışıl aydınlık görmek çok keyifliydi. Bu sanırım normalde 11’de kapanan pub’ların tarihinde özel bir gün olmuştur.
12 Nisan haftası her yerin açılacağını bildiğimizden bir yere gidelim ve bahçede de olsa sosyalleşelim diye bir aydır uğraşıyoruz ama tek yapabildiğimiz yalvar yakar mahalledeki bir pub’ın bahçesinde dört kişilik yer ayarlamak oldu. Her yer dolu. Çoğu restoran rezervasyon için aradığınızda temmuza gün veriyor. Adeta devlet hastanesi.
İngilizler pandemi sırasında kendi ülkelerinde tatil yapmayı öğrenince normalde kimsenin uğramadığı kasaba motelleri, köy pub’ları dahi tabiri caizse “fulün fulü”.
2021 yazında sıcak ülkelere tatile gidip gidemeyeceklerini henüz bilemeyen İngilizler rezervasyonları yurt içinde yapıyor ve “hafta sonu kaçmalık” mekânların da tamamı yaz sonuna kadar dolmuş durumda. Bu sefer de dışarı çıkamamaktan değil, çıkınca bir yere gidememekten şikâyet edeceğiz herhalde.
Bu satırları yazarken buradaki arkadaşlarım Whatsapp’tan görsel yağdırıyor. Restoran, kafe ve pub’larla birlikte alışveriş merkezleri ve mağazalar da açıldığından asıl büyük izdiham oralarda yaşanıyor. Kapıları kırarak içeri giriyor insanlar sweatshirt, pantolon, ayakkabı almak için. İtiraf ediyorum, alışverişte bir şey denemekten nefret ederim ama online alışverişte gelen paketi aç, içinden çıkan sweatshirt’ü giy, küçük gelsin, geriye koy, çıkartmasını yapıştır, yeniden paketi geri gönder, para yatmış mı diye kontrol et, bıkmıştım. Mekânda iki dakika sürecek bir konu böyle haftalar sürüyor. Alışverişle alakası olmayan senede bir ya da iki kez bir mağazaya giren ben bile seviniyorum, gerisini siz düşünün.
Dün akşamüstü yürüyüşümü yaparken Camden Town’a bir bakayım dedim, Regents Canal’a girip meydana kadar yürüyemedim. Ortam yüksek sezonda bizim Bodrum barlar sokağı gibi olmuş çoktan. Pek çok mekân da daha dünden dışarı masaları attığında fiili bir durum oluşmuş. Camden’da 11 Nisan itibarıyla hayat normale dönmüştü, tabii Camden normallerine.
Bir hatırlatma yapsam iyi olacak. İngiltere’de yazın durum çok iyiydi. Herkes bitti bu iş diye bakıyordu ve iyice gevşemişti. Restoranlar, kafeler, alışveriş merkezleri ve pub’lar açıktı. Ardından, rakamlar yılbaşına doğru coştu. Günde 60 bin yeni vaka civarına gelindi. Günlük ölüm sayıları 1200’lere dayandı. Her yer kapandı. Yeniden 2020 Mart ayına dönüldü ve moraller sıfırlandı. Ancak kapanma işe yaradı. Nisanda kısıtlamalar hafiflerken, mayıs ayında tamamen normale dönüş bekleniyor. Ofisler de, kişisel tahminimi aktarırsam, haziran itibarıyla yeniden eskiye dönecek.
Burada sonunda serbestlik başlarken, Türkiye’de ramazanda kapanma geliyor. Ne diyeyim, darısı ülkemizin başına. Umalım ki rakamlar yazdan önce makul seviyelere gelsin ve hayat normale dönsün.