Kovid sırasında bir sürü sorunumuz vardı ama trafik bular arasında değildi. Londra 12 Nisan’da karantina tedbirlerinin hafiflemesini beklerken şehir de ufaktan hareketlenmeye başladı.
Mart başında okulların açılmasıyla birlikte, sabahları sadece koşucuları ağırlayan sokaklar gerçek sahiplerine iade edildi. Çocuklara. Okul yollarına düşen çocuklar ve veliler karantina sonrası sabahları ve akşamüstleri bir tür festival havası yaratıyor. Cidden bu kadar durgunluktan sonra gelen
bu cıvıl cıvıl harekete ve enerjiye bayılıyorum. Servislerde değil ama sokaklarda bu kadar çok çocuk olmasının bir açıklaması var.
İngiltere eğitim sisteminde devlet okulları adres esasına göre öğrenci kabul ediyor. Evinize en yakın okuldan başlayarak en uzağına kadar bir dizi tercihte bulunuyor ve sonra merkezi yerleştirme sisteminin sonuçlanmasını bekliyorsunuz. Merkezi sistem sizi tercihleriniz arasındaki en yakın okula, olmazsa ikinci yakın, olmazsa üçüncü yakın okula yerleştiriyor. Tercihlerinizden hangisinde yer varsa oraya yazılmış oluyorsunuz. Okula en yakın oturan en avantajlı. Yani
Popüler müzik sahnesinde iki dilli şarkılar kendini daha fazla göstermeye başladı. Bir bakıma sanatçılar doğal bir süreçten geçiyor: Yerel ve global arasındaki sınırları enteresan bir biçimde kaldırmak da denilebilirSpanglish, İspanyolca-İngilizce sözleri olan şarkıları anlatmak için kullanılıyor. Korece ve İngilizce şarkılar da giderek yaygınlaşmaya başlayan bir uygulama. Bunu tanımlamak için özel bir tanım henüz duymadım. Ama K-Pop popülerleştikçe o da yakındır. Bir diğer olası uygulama Arapça-İngilizce olabilir. Örnekleri mevcut ama yaygınlaşmasına daha zaman var.
Dünya popüler müzik sahnesinde Latin coğrafyası, Güney Kore’nin, Afrika’nın etkisi arttıkça iki dilli şarkılar da kendini daha fazla göstermeye başladı. Eskiden global Latin starlar Latin pazarları için İspanyolca, global ve Batı pazarlarına hitaben de İngilizce şarkılar hazırlardı. Aynı şarkının iki farklı versiyonu olması da görülmemiş bir uygulama değildi. Christine and the Queens aynı albümü İngilizce ve Fransızca olarak iki farklı dilde
Nerede bir ödül varsa orada tartışma vardır. Bunu biliyoruz. Liste yaparsın, “Ama benim şarkım neden yok?” gelir. Yılın en iyi albümleri dersin, “Ama benimki de iyiydi. Neden koymadınız, kimden para aldınız?” gelir. Yılın en çok satan albümleri listesi yaparsın, “Neden illa çok satanlara yer verdiniz, popülerlik tek kriter midir?” gelir. Bir şey yap, ortaya koy ki birileri itiraz etsin. Nasıl derler, eşyanın tabiatı böyle.
2021 Grammy ödüllerine bakınca şaşırmanın nedeni bu tip gerekçeler değil. Yani bunları çok iyi bilen biriyim ama gene de Grammy’leri kimler almış bakıyorum, adaylara bakıyorum. Bu mudur yani demekten kendimi alamıyorum.
Bir defa, yılın albümü, yılın kaydı, yılın şarkısı dallarında The Weeknd’in “After Hours” albümü adaylar arasında yer almıyor. Bu ana kategorileri boş verin, albüm başka hiçbir kategoride yer almıyor. 2020’de yayınlanan belki de en iyi albüm, pop albümü. En çok stream edilen albüm. Neredeyse bütün platformlarda listenin en tepesinden haftalarca
Kovid sonrası dünya nasıl olacak? Aşılanmalar devam ederken, pek çok ülkede ve Türkiye’de de yasaklar hafiflerken, yeni gündem şimdi bu. Hayata geri döneceğiz de nasıl döneceğiz? Bir yıldır evdeyiz. İş değişti, aile hayatı değişti. Sosyal yaşam değişti. Huyumuz, suyumuz değişti.
Sağlığımızı düşünerek özgürlüklerimizden vazgeçtik. Onları devletlere, hükümetlere devrettik. Çık diyorlar çıkıyoruz. Gir diyorlar giriyoruz. Önceki gün Güney Londra’da kaçırılıp öldürülen genç kadının ardından kadın hakları örgütleri gösteri düzenlemek istedi, polis Kovid’i gerekçe göstererek izin vermedi. Bu arada her yer böyle. Hükümetler bu lüksten vazgeçebilecekler mi acaba? Bu arada evet, kadınlar her yerde tehlikede. Ne ülke, ne coğrafya ne din fark ediyor.
Britanya’da 23 Mart’ta pandeminin yıl dönümü anması yapılacak. Geçtiğimiz yıl bu ülkede hayatını kaybeden 125 bin kişi anılacak. Bir saygı duruşu hazırlanıyor.
Öte yandan,
Ceylan’ın arabesk sevenlere bir hediyesi var; Teoman ile Kalben haftanın ilginç düetlerinden birine imza atıyor. İşte en yeni single ve albümlerden notlar, gözlemler...
Klasik arabesk türde şarkılar artık pek gelmiyor. Onun yerine arabesk, rap, rock, pop türleri içinde kendini gösteriyor artık. Bunu bildiğimden ne zaman klasik bir arabesk şarkı çıksa ilgileniyorum.
Ceylan; bu hafta arabesk sevenlere “Birileri Kandırmış” adlı bir şarkı hediye etmiş. Terk edilen kişi (bu durumda Ceylan) şarkıda “Suçumu söylemeden gitti” diyor ve “Birileri kandırmış, yoksa gitmezdi” diye devam ediyor. Bu sözler inanın sadece arabeskte olur. Başka hiçbir müzik türünde gidene bu kadar iyi davranılmaz. Bir “Hoşça kal” bile demeden pılını pırtısını toplayıp giden sevgili bu kadar korunup, kollanmaz. Değerli arabeskçiler sizi terk eden kişilerle daha az empati kurup onlara biraz daha kötü davranabilirsiniz bence.
Teneke kalplilere
Teoman ile Kalben, haftanın ilginç düetlerinden birine imza atıyor. “Robot Kozmonot”,
Kendi hayatlarını özgürce yaşamak ve basının odak noktası olmaktan kurtulmak için kraliyet ailesindeki görevlerinden feragat eden ama unvanlarından feragat etmeyen Sussex dükü ve düşesi Meghan ve Harry çifti Amerikan televizyon yıldızı Oprah Winfrey’ye konuştu.
Oprah’nın şovu herhalde dünyada en fazla izlenen televizyon programlarından biri. Şu anda İngiltere’de her evde bu konu konuşuluyor. Sanırım Amerika’da da. Çünkü o kadar ustaca ortaya atılmış, o kadar iyi hesaplanmış bir hamle ki insanlar konuşmasın da ne yapsın?
İçinde ırkçılık sosu var, kadın düşmanlığı sosu var. Zaten röportaj tam olarak Dünya Kadınlar Günü’ne denk gelmiş tesadüfen. Özgürlükler var. Genç ve güzel bir çiftin (burada odak noktası Meghan) çektiği acıları sonunda dile getirme cesareti var. “İntikam soğuk yenen bir yemektir” var. Magazin basınına eleştiri var. Oprah da bir nevi magazin basını ama bu şu anda konu dışı. Kraliyet ailesine karşı halktan birinin dik duruşu var. Var da var...
Yeryüzünde bugün
Müzisyenlerin kripto para üzerinden albümlerini pazarladığı yani yepyeni bir formata imza attığı hafta, 90’lardan bu yana evde bir şekilde biriken CD’lerime veda ettim. İkisi aynı haftaya geldi. Bunun kozmik bir anlamı var mı bilmiyorum. Kendimi hafiflemiş hissediyorum.
CD’lerimi çalışma odamda ya da salonun bir köşesindeki raflarda göreceğim bir yerde tutmak hoşuma gidiyordu. Bir şekilde plaklar gibi “cool” olmadıklarını ve asla olmayacaklarını biliyordum ama bu konuyu tartışmaya pek açmıyordum.
CD’leri zamanında muhtelif yerlerden, muhtelif fiyatlara ve muhtelif durumlarda satın almıştım. Hepsi bana, aynı plaklar gibi, bir şeyleri hatırlatıyordu. İşin bu yönünü önemsiyordum. Bunu seviyordum.
Son 5-10 yıl içinde çok taşındım. Farklı mahalleler, farklı şehirler, farklı ülkelerde bulunan birbirinden farklı boyutta, şekilde ve haletiruhiyede evlere sığışmak için pek çok eşyamızı geride bıraktık. Verdik, sattık ya da attık. Kişisel eşyalarımızın evdeki eşyalar içindeki payı giderek azalırken çocuğumuzunki her geçen gün arttı.
Her
Dünya, aşılamaların da etkisiyle yaza umutla bakmaya başladı. Geride tutulan ya da bekletilen albüm ve single’lar birer birer kendini gösteriyor
Ufuk Beydemir’in “HİÇ” adlı yeni şarkısı bu hafta piyasaya çıktı. Türkçe rock sahnesindeki boşluktan yeri geldikçe bahsediyorum. Altın çağını geride bırakan Türkçe rock yeni bir kuluçka döneminde bence. Türkçe rap modası geçip taşlar yerine oturduğunda rock da geri gelecektir. Şarkının söz ve müziği her zaman olduğu gibi Ufuk Beydemir’e ait. Düzenlemelerde Beydemir’in yanı sıra Mert Kasap, Onur Taşkan, Mert Sever isimlerini görüyoruz. “HİÇ” haftanın dikkat çeken yeni şarkılarından.
Dolu Kadehi Ters Tut, bir süredir yeni şarkılar yayınlıyor. Bu serinin devamında bu hafta “Bu Bok” adlı şarkı var. Ekip belli ki müziğinde son zamanlarda yeni şeyler deniyor. Rock gitarları ve dans beat’lerini ön planda duyuyoruz. “Islansın” ve “Yangın” bu tip şarkılardı. Yeni şarkı da aynı serinin yeni bir örneği gibi