İster koşar, ister durur

18 Ağustos 2009



Bizim, 5.000 ve 10.000’de olimpiyat gümüş madalyasına sahip olmamız saçma.
Bizim Dünya Atletizm Şampiyonası’nda madalya beklememiz de saçma.
Cumartesi akşamı aslında olması gereken oldu ve finişi gören bir Türk sporcusuna rastlanmadı.
Olimpiyatta gümüş alan sporcumuza tribünleri selamlayacağı bir bayrak bulamamıştık hatırlarsınız. Neden?
Çünkü gümüş almamamız gerekiyordu.

Yazının Devamı

Çalışkan sanatçılar

16 Ağustos 2009

Onları bu sene durdurmak zor. Her şeyi deniyorlar. Tempoyu yükseltip, azaltabiliyorlar. Çalışkan sanatçılardan kurulu hücum ekibinin tamamı hareketli oynamayı biliyor

Erhan Altın ilginç bir teknik direktör. Ali Sami Yen’e Bangoura, Caner, Murat Hacıoğlu, Angelov dörtlüsüyle çıkmayı düşünmek bile ortalama bir futbol meraklısına çılgınca gelir. Ama Erhan Altın geçen haftaki Fenerbahçe yenilgisinin ardından yine benzer bir cüretkâr planla sahaya çıkabildi.
Tıpkı Galatasaray gibi o da bir hücum 4’lüsüyle Ali Sami Yen’in çimlerine takımını sürdü. İlk yarıda birbirlerine çok yakın oynayarak, hücumcuları da savunmada kullanarak Galatasaray için başağrısı olmayı da başardılar. 4’lü hücum ekibiyle hızlı çıkışlarını da arkadan destekleyip mesafeyi çok açmadılar. Bunu takdir etmek lazım. Biraz sınırı da aşan bir sertlikle Arda’yı göbekten kanada gitmeye zorladılar. Keita’ya çok adamlı ve kademeli savunmayla zorladılar.
Onları Keita dışında en çok zorlayan yan toplar oldu. Hareketli ya da duran.
Golün ardından yaptırdıkları penaltı da bundandı, öncesinde verdikleri pozisyonlar da.
Bu yolla ikinci gole kadar ayakta durmayı da başardılar. (Yeri gelmişken o gol Milan Baros’a

Yazının Devamı

Umutlanabiliriz

13 Ağustos 2009

Seyrettiğim en takım oyuncusu Sercan’dı... Böyle oynamayı tercih ederse büyük oyuncu, büyük bir uluslararası oyuncu olabileceğine Sercan’ın nihayet ikna olması ne güzel...
Sadece 3. gol öncesi topu kontrol edişi, dönüşü ve Hamit’i görüşünden bahsetmiyorum. Sürekli hareketli oluşundan, sürekli daha top kendisine gelmeden en uygun pas seçeneğini hesaplayabilmesinden bahsim.
Sercan’ın bunca zaman sonunda takım oyuncusu olmaya kim ikna etti bilmiyorum, ama bu kutlu olayın Terim’in takımında gerçekleştiğini biliyorum. Bu her şeyden fazla ümit veriyor.
Dün maçın başından sonuna kadar çok iyi yardımlaşan ve pasa inanan bir takım gördük. Ve Sercan da bu gösterinin bayrağıydı... Eğer buysa kalan 4 maçın favorisi biziz. Dünya Kupası dün sabah olduğu kadar imkansız gelmiyor bana.
İlk yarıda da ikincide de hücum 4’lümüzün üç büyüklerin peşinden koştuğu sistemi iyi uyguladığını söylemek lazım.
Hareketli, arkadaki 2’liyle ve özellikle sağ kanattaki Hamit - Gökhan Gönül ekibiyle fevkalade bütünleşmiş bir oyun vardı. Oldukça hızlı top çevirip, sürekli ceza sahasında arkadan oyuncu sokmayı bildik. Gökhan’la, Hamit’in takımın motoru olduğunu söylememiz lazım. Nuri görünmez ama etkili bir

Yazının Devamı

Zirveden ilk izlenimler

11 Ağustos 2009

Çifte şampiyon
Mustafa Denizli’nin geçen yıl göreve geldikten sonra yaptığı, oyunu ve takımı değiştirmekten çok, ruh halini değiştirmekti. Takımın, hatta kulübün sahibi başkanı, teknik direktörü ve kaptanı oldu. Sürekli hedefler koydu, kehanetlerde bulundu ve şunu söyledi aslında: “Buraları en iyi ben bilirim”. Denizli takımın başına geçişini sadece bir teknik adam değişikliği olmaktan çıkardı anlayacağınız. Mevzuu değiştirdi. Konuştuklarıyla medyada Beşiktaş’a ayrılmış yeri tek başına doldurdu hatta bu alanı genişletti. Dedikodu alanını yok etti.
Temel rakipleri olan Trabzon ve Sivas’ın toptan, ezeli rakipleri olan Fenerbahçe ve Galatasaray’ın teknik adam tecrübesizlikleri ve yönetim beceriksizlikleri arasında, güçlü seyircisini de arkasına alıp ekstra bir motivasyon yarattı. Şampiyonluğu Denizli’nin saha içinden çok saha dışındaki yönetsel maharetine bağlamak hiç yanlış olmaz. Futbol tarihinin en geniş ve topyekün tek adam hareketini izledik hep birlikte. Kazandı.
Ancak bu tip motivasyonu tavana vurdurarak kazanılan zaferleri uzun vadeye yaymak kolay olmaz. Hele de komutanınız bu kadar yorgunsa...
Bu yolla eliniz ne kadar darda olsa da bir Çanakkale Savaşı’nı

Yazının Devamı

İyi yolda

10 Ağustos 2009

Skora baktığınızda denk bir oyun gözüküyor olabilir. Ancak hücum aksiyonları açısından iki takım arasında dağlar kadar fark var

Aydın’ın yeniden varoluşu, Galatasaray’da ilginç bir durumu ortaya çıkardı, Keita’lı ya da Kewel’lı Arda’lı, Ayhan’lı hücum ekibi, kale önünü o kadar kolay görüyorlar ki, sanki bu oyuna Nonda daha uygun gibi. Yani Aydın’ın gösterdiği performans, bir başka müzmin yedeğe, hatta satış listesine konmuş Nonda’ya hayat verdi.
Galatasaray, dün Netanya maçının seviyesinde olmasa da yine hücum alanını çok geniş kullanıp, rakip savunmanın baskısından kurtulmayı bildi. En sağdan en sola, aynı anda tüm alanı kullanabildikleri için, her yöne oyuncu sokabildikleri için, onlara karşı savunma yapmak zor oluyor. Bu felsefeyi duran toplarda da iyi uyguluyorlar. Altı adamı birden değişik noktalardan ceza sahası içine sokarak kontrol edilmesi güç bir ortam yaratıyorlar. Galatasaray’ı bu sezon duran toplarda adam adamayla durdurmak kolay olmayacak. Rakip savunmaların özellikle kornerler için alan savunması çalışmaları gerekecek gibi...
Gaziantep ligin hala en iyi pas yapan takımlarından biri olmasına rağmen dün rakip kaleye kolay gidemeyişi, yukarıda anlattığımız;

Yazının Devamı

Rahat, iştahlı, kontrollü ve keyifli

7 Ağustos 2009

Başlıktaki 4 kelimeyle maçı anlatabiliriz aslında. Bazen bir cümle, bir slogan her şeyi anlatır ya, işte öyle bir maçtı.
İçinde şımarıklık olmayan bir şov...
İçinde doyasıya yaratıcılık olan bir iş disiplini...
İçinde stresten eser olmayan sıkı bir düzen...
Bir an dalmadan oynanan rahat bir maç...
Dün Galatasaray bence sezonun en güzel hamlelerinden biri olan mor formasıyla bir formalite maçını şehrin en güzel eğlencesine çevirdi.
Rakibi sahada 5 kişiymiş gibi rahat top çevirdi ve hücum yönünde hemen tüm varyasyonları denedi. Uzun süredir hücum alanını bu kadar geniş kullanabilen bir Türk takımı görmemiştik. Arda, Keita, Barış, Nonda ve özellikle Aydın (altını kalın kalın çizerek hem de) muhteşem bir ekipti.

Yazının Devamı

Güzel bir sezon olsun

4 Ağustos 2009

Bizim maç yazıları da biraz hakem kararları gibi. Anında tahlil edip bilgisayara dökmeniz, maçın sıcaklığıyla bir analiz çıkarmanız ve size ayrılan yerde gördüğünüz, duyduğunuzu aktarmanız gerekiyor. Yani, ertesi gün okuduğunuz yazılar, aslında nerdeyse maçın bitiş düdüğüyle birlikte bitmiş oluyor. Dolayısıyla hata da oluyor, eksik analiz de.
Madem transferde çok konuşulan iki takımın oynadığı bir derbi sözkonusu, oyunu ve takımları bir daha deşmek iyi olur.
Biliyorsunuz, bu maç ekonomik sebeplerle oynanması gerektiği için oynandı.  Bu kupayı aslında oynamadan kazanmış olan duble şampiyonla başlayalım.
Beşiktaş’ın oyun mantalitesinde geçen yıldan büyük bir fark yok.
Yine 6’lı katı bir grubun önünde - İbrahim Altınsay’ın geçen hafta altını çizdiği gibi - 4’lü hareketli bir hücum grubuyla oynuyor. İlk 30 dakikada Fenerbahçe savunma orta sahası üzerinde bir baskı kurup salt bir pas oyunu oynayan rakiplerini çok iyi bozdular. Daha sonradan bu baskı kalkınca maçın en iyilerinden

Yazının Devamı

İyi oyuncular, kötü takımlar

3 Ağustos 2009

Oyunun başında Fenerbahçe savunmasına top yaptırmamak için önde basan Beşiktaş’a baktığımızda, oyunun onların lehine gelişmesini beklemek doğaldı. Fenerbahçe’nin Brezilyalı çoğunluklu ve zihniyetli ekibi için oyun kurmak, Güiza’ya destek vermek zordu. Fenerbahçe, Bolu ve Honved maçlarında müthiş pas trafiğini zorlayacak bir presle karşılaşmamış ve rahat oynamıştı.
Denizli, oyuna girişiyle buna müsaade etmeyecek gibi göründü. Ancak elindeki hücum ekibi oyunun hücum yönünde ne kadar hareketli olsa da savunmada bunu maç boyunca kaldıracak gibi durmadı. Bu baskı çabuk çözüldü. Bunda arkadan gelen katkının az olmasının da payı var. Fink’in, Alex’e yapışık oynaması ve Ernst’in savunma önünden az ayrılması nedeniyle hücum ekibiyle aralarında bir kopukluk oldu. Erhan ve İsmail’i ise övmemiz lazım. Geçen sene geldikleri kulüplerindeki performanslarının şimdiden üzerine koymuşlar gibi. İlk yarıdaki baskı oyununda ve sonrasında da katkıları önemliydi.
Bu oyun 25.

Yazının Devamı