Oyunun başında Fenerbahçe savunmasına top yaptırmamak için önde basan Beşiktaş’a baktığımızda, oyunun onların lehine gelişmesini beklemek doğaldı. Fenerbahçe’nin Brezilyalı çoğunluklu ve zihniyetli ekibi için oyun kurmak, Güiza’ya destek vermek zordu. Fenerbahçe, Bolu ve Honved maçlarında müthiş pas trafiğini zorlayacak bir presle karşılaşmamış ve rahat oynamıştı.
Denizli, oyuna girişiyle buna müsaade etmeyecek gibi göründü. Ancak elindeki hücum ekibi oyunun hücum yönünde ne kadar hareketli olsa da savunmada bunu maç boyunca kaldıracak gibi durmadı. Bu baskı çabuk çözüldü. Bunda arkadan gelen katkının az olmasının da payı var. Fink’in, Alex’e yapışık oynaması ve Ernst’in savunma önünden az ayrılması nedeniyle hücum ekibiyle aralarında bir kopukluk oldu. Erhan ve İsmail’i ise övmemiz lazım. Geçen sene geldikleri kulüplerindeki performanslarının şimdiden üzerine koymuşlar gibi. İlk yarıdaki baskı oyununda ve sonrasında da katkıları önemliydi.
Bu oyun 25. dakikadan sonra çözülünce oyun denkleşti. Ve oyuncu yeteneklerinin belirleyici olduğu boyu uzun ve kopuk futbola dönüldü. Tabii ki iklim şartlarının da bu kopuk oyuna sebep olduğunu düşünebiliriz. İstanbul dışında olanlar için söyleyelim, nem neredeyse havada yüzmenize müsaade edecek seviyedeydi.
Sebep her ne olursa olsun, sonuç olarak sahada iyi oyuncular vardı belki, ama iyi 2 takım olduÄŸunu söylemek güç. Çok geniÅŸ alanda kocaman koridorları koÅŸarak geçmeye çalışan, topu kapanın önünde 30 metre boÅŸluklar bulduÄŸu bir oyun gördük diyebiliriz. Bu oyun sonuç olarak bir nevi Rus ruletidir. Ve bu Rus ruletinde de bir penaltıyla ibre Fenerbahçe’ye döndü. Penaltı sonrası BeÅŸiktaş’ın tamamen oyundan kopması ise ilginç. Bu ortamda Daum’un çok sevdiÄŸi kontralardan az da olsa bulan Fenerbahçe’nin maçı kazanması sürpriz deÄŸil.Â
Fenerbahçeliler haklı olarak bu kupaya sevineceklerdir. Ama oyun açısından en az Beşiktaşlılar kadar endişeli olmalılar.