10 dakika

14 Eylül 2010

Galatasaray’ın ikinci yarının başında gole kadar uygulamaya koyduğu oyun geçen yılın başındaki umut vaat eden futbolun izlerini taşıyordu.
Savunmasını öne çıkaran, iki kanat bekini sürekli oyunun içinde tutan, enine sahayı iyi kullanıp rakip savunmayı olabildiğince açan bir oyun. Yani oyunun boyunu dar tutan, ama sahayı enine geniş kullanıp savunmayı güçleştiren bir futbol.
Bunu başarınca Misimovic ve diğerlerinden nasıl yaralanabileceklerinin de sinyallerini aldılar. Ekstra bir santrfor ve ceza sahası çevresinde sıkı bir pasör. Hücum gücü sürekli oyunun içinde kaldı ve rakip için baş etmesi zor bir durum ortaya çıktı.
Bunu devre arasında yapılan değişikliklere bir yere kadar bağlayabiliriz. Sabri, Galatasaray’a bu ruhu veren oyunculardan biri. Bulaşıcı bir hırsı var ve bayağıdır güveni yerinde. Buraya kadar her şey güzel. Ama orta saha ve savunmadaki geri kalanlar (özellikle Servet) bu ön alan oyununa geçmeseler bu çok fazla bir işe yaramazdı. Sonuç olarak bu oyun Galatasaray’a maç boyunca bulduğu pozisyonların %90’ını getirdi. Ancak bunlarda, pe-naltıda şanslı oldukları kadar şanssızlardı.
Şimdi bunu gördükten sonra insan sormadan edemiyor; peki ilk yarıda ve gol

Yazının Devamı

Bursaspor yapabilir

14 Eylül 2010

Valencia yeni bir ekip. Silva, Villa, Marchena, Baraja gibi kulüple özdeşleşmiş oyuncular artık yok. Başlarındaysa biraz da yeniden yapılandırma hedefi olan 38 yaşında bir teknik adam var.
Emery rakibe göre 4-2-3-1 ya da 4-3-3 dizilişlerini tercih ediyor. Bu aslında Mata kanatta ya da yedek mi kalacak, santrfor arkasında mı oynayacak kararına bağlı gibi...
Bugün ise, tam anlamıyla bilmek mümkün olmasa da, Vicente’nin yokluğunda 4-3-3/4-5-1 formasyonuna yakın bir planla sahada olmalarını bekleyebiliriz.

Rakibi heyecanlandır
Valencia’nın deplasman geleneğinde az da olsa zaman zaman rakibi baskı almak vardır. Ancak genel planları nettir. Her zaman hızlı ve yetenekli kanat hücumcuları vardır. Oyun dengede gider gibi gözükürken baskın yapıp sorun çıkarmak temel amaçtır.
Bu özellikleriyle İspanya’nın önde gelen futbol geleneğine sahip olduklarını söylebiliriz.
Bu bir güçtür, ama dar bir planla çalışan bir makineye karşı oynamanın da avantajları yok değil. Bursapor’un yapması gereken Valencia’yı tuzağa düşürmek, kontrollü oyundan onları uzaklaştırmak.

Yazının Devamı

Matematik de zayıf

12 Eylül 2010

Fenerbahçe’nin fiziğinin çok iyi olmadığı açık. Belki ligin en kötü kondisyonlu takımlarından biri.
Kimyasının da çok iyi olduğunu söylemek mümkün değil. Her bir oyuncunun diğeriyle, teknik kadronun oyuncularla vs...
Dün matematiğin de istenen seviyede olmadığı ortaya çıktı. ‘Toplam 2 stoper, ikisi de sahada. Oraya kaydıracak kanat beki de yok’ taktiğiyle...
Mustafa Denizli’nin 6 yabancıyı aynı anda sahaya sürüşünden bu yana yapılmış en garip durumu yaşadılar. Doğrusu dün yaşanan çok daha büyük bir saçmalıktı! Çünkü Denizli’ninki anlık bir karardı. Takım mağluptu, moraller bozuktu, maç derbiydi vs. Ama bu 2 gün öncesinden başlayan bir tembellik. Bu hesabı anlamak da, anlatmak da zor.
Fenerbahçe her an kırmızı kart görmeye müsait Lugano’yu ve maç eksiği olan yeni transferi Yobo’yu yedeklemeden uçağa bindi. Yobo sakatlanınca ligin en fazla pas hatası yapan orta sahasını, Selçuk Şahin’i savunmanın göbeğine koydu. Ve takım o an dağıldı.
Bir teknik adamın böylesine açık bir hatayı bu kadar önceden planlayarak yapması zor bulunur bir durum. Abartmadan söylüyorum, orayı boş bıraksalar daha fazla bir direnç gösterebilirlerdi. Ama orada asla olmayacak Selçuk oyuna girince,

Yazının Devamı

Zoru başardık

8 Eylül 2010

Milli Takım, var olan duran top sorununu sanırım üzerine çok düşünerek gereğinden fazla tedbir alarak iyice büyüttü. İlk golde alan savunması yapmadığımız için üstüne Fellaini ve Van Buyten'e ekstra önlem aldığımız için darmadağın olup altı pas içinden golü yedik. İkinci golde bu kez kalecimiz Onur, hiç gereği olmayan bir pozisyonda kalesini boşalltı. Her duran topla Fellaini'nin üzerine giden Ömer, kale önünü boşalttı. Servet, Van Buyten'e yapışarak toptan çok rakibiyle ilgilendi. Bunlar Dünyada hemen herkesin alan savunmasına döndüğü bu günlerde ve bu seviyede yapılmaması gereken hatalar. Zaten işi de burada zora soktuk.
Hiddink'in planı rakibin orta sahada üstün olduğu fikrine dayalıydı. Burayı topa hakim adamlarla doldurup oyunun kontrolünü eline almak istedi. Takımımızın 4-6-0'la oyuna başlaması bundan... Bu planın kötü işlemediğini söyleyemeyiz ancak iki mevziyi kaybettik ve oyun zora girdi.
Santrforumuz yoktu ve Tuncay çok formsuzdu. Zar zor kale önüne getirdiğimiz toplarda sayı çıkaramadık. İkinci olarak da Mehmet Aurelio bildiğimiz formunun çok uzağında olduğu için arkadaşları ön tarafta rahat edemediler.
Bu oyunda ilk yarı boyunca ileride çoğalamadığımız için rakip

Yazının Devamı

Tuncay’ın yeri

7 Eylül 2010

Hafızam ve baktığım kaynaklar beni yanıltmıyorsa Tuncay geçen yıl ligde sadece 5 maçta 90 dakika forma giydi...
Peki Milli Takım’da nasıl bu kadar vazgeçilmez olabiliyor? Hadi diyelim ki Terim ona kıyak geçiyordu. Ya Hiddink...
Tuncay’ın Milli Takım 11’inde sıklıkla oluşu, hangi takımda ne kadar oynadığıyla alakalı değil. 15-20 dakika da olsa hangi ligde mücadele ettiğiyle ilintili.
Tuncay sadece 2 takımla Avrupa’da temsil edilen bir ülkenin ender uluslararası oyuncularından. Çok başarılı olmasa da.
Ve bu onun Milli Takım’da olmasına yetiyor. Bu Tuncay’a kıyak geçildiğinden değil, diğerlerinin o seviyede sınanamayışından.
Pazar akşamı Tuncay’la birlikte Basketbol Milli Takımımızı saha kenarından yürekten ve çok sempatik bir şekilde destekleyen futbolcularımızın sahadakilerden farkı buydu.
Bu ülkede futbol bir numaralı spor. Hatta onun da ötesinde...

Yazının Devamı

Daha fazlası lazım

4 Eylül 2010

Hiddink haklı çıktı. Tecrübeli oyuncular çok da iyi oynamadığımız maçta rakibin hamlığını iyi değerlendirdi ve rahat skor buldu.
Diğer taraftan haksız da çıktı. Çünkü maç kondisyonu olmayan oyuncular 60. dakikadan itibaren oyundan düşmeye başladılar. Organizasyonumuz dağıldı, değişiklikler de gelmeyince sorun yaşadık.
Kazakistan deplasmanı rakibin iddialı olduğu tek maç olması itibariyle bizim için iyi olmayan bir tarihte oynandı. Hırslıydılar, bu sert oynamalarına yol açtı. Sakat vermememiz büyük şansımız oldu.
Bu maçtan alınan üç puan bir kazanç olarak değerlendirilemese de kayıp olmaması önemli. Ancak bu oyunun rakip 3-0 geriye düştükten sonra tamamen kopuşuna kadar bir sonraki maç için umut verdiğini söyleyemeyiz.
Salı akşamı asıl rakibimizle, onların oyun tarzına uygun olan bir maç oynayacağız. Dün akşam olduğu gibi oyunu bu kadar geniş alanda geriden şişirilen toplarla oynamaya çalışırsak fizik olarak maçın altından kalkmamız mümkün olmaz. Avrupa Şampiyonası yarı finali oynamış, kupanın en flaş takımlarından biri iken dahi Belçika'yı İstanbul'da açamamıştık. Bugün bizim daha geride, onların daha iyi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çok daha kontrollü, soğukkanlı ve

Yazının Devamı

Sahaya bak!

31 Ağustos 2010

Fenerbahçe’nin fizik ve organizasyon açısından son 30 yılın en kötüsü olduğunu yazdım geçen haftaki maç yazımda. Altan Tanrıkulu itiraz etmiş. Aynaya bak (!) demiş sağolsun...
Ve son 30 yıldan örnekler vermiş. Yok değil diyor! “Daha kötüleri vardı!”
Peki! Tamam haksızlık etmişim. Abartmışım diyelim! Bu kadar kötüleri vardı!
Ama her lafı abartılı da olsa kendi bağlamı içinde değerlendirmek gerekir değil mi?
Sorarak, cevaplayarak yanıt bulmak gerekir. İmanla, partizanlıkla analiz olur mu? Böyle yapıp analitik düşünmek olası mı?
Sormalı:
Yıldırım’ın Fenerbahçe’sinde gelenek ne? Şampiyon olmayan gider! Şimdiyse yönetim diyor ki, ne olursa olsun Aykut Kocaman işinin başında kalacak. Yani bu ligi 5. de bitirse kalacak!

Yazının Devamı

Tek fark Okan

30 Ağustos 2010

Fenerbahçe’nin an itibarıyla en iyi, en formda, fizik yönden en güçlü iki oyuncusu var. İkisi de aynı mevkide, sağ bekte. Acaba sağ bekleri başka bir hoca mı çalıştırıyor!
Dün A takımla ilk maçına çıkan 18 yaşındaki Okan Alkan, ekstra oyunuyla Aykut Kocaman’ın önüne absürt bir soru işareti koydu. “Açık ara takımın en iyi, en güçlü en yaratıcı, en hırslı ve yenilgiyi kabul etmeyen oyuncusunu yedek bırakman lazım, çünkü ben daha iyiyim” dedi.
Bu darmadağın takımda böyle bir gariplik Aykut Kocaman’ın şansı mı şanssızlığı mı siz karar verin. Çünkü eminim kendisi bu kararı hemen ve kolayca veremeyecek.
Uzun yıllar sonra... Belki yıllardan da öte, 10 yıllar demeli, 18 yaşında (18’i de doldurmamış) bir genç ilk kez Fenerbahçe formasıyla böyle bir giriş yaptı. Farkındayım, genç dedim. Semih’e genç demekten henüz geçen yıl vazgeçmiş bir milletin, yıldız santrfordan neredeyse 10 yaş küçük bu yetenekli canavarı hangi sıfatla anmayı düşünür acaba?
Belki de ikisinden biri sola yönelmeli. Lahm ve Ümit Özat misali. Hem Aykut Hoca’yı hem kendilerini hem de Andre Santos’u eziyetten kurtarabilirler böylece.
Okan’a bu kadar yer vermememin sebebi hem Fenerbahçe’de uzun yıllardır

Yazının Devamı