Birleşin, birleşin!.. Sonra?

15 Mayıs 2007

Gösterge Dolayısıyla yanılmamalı. Bu mitingler kesinlikle önümüzdeki seçimlerin bir ölçütü sayılamaz. Toplumun tüm kesimleri siyasal tepkilerini asıl sandık karşısında ortaya koyacak. Bununla beraber, bu mitingler hegemonik bir hükümetin aydın kesimler üzerinde yarattığı gerginlik ve kaygıyı gösteriyor. Bu da tabii başlı başına önemli..Öte yandan mitinglerin oluşma motifi ile kullanılan siyasal mesajlar arasında büyük fark var. Mitinglere katılanlar AKP'den kurtulmak yahut laisizm refleksiyle koşuştururken, bu mitinglerde bol dozda ekonomik politikalarda devletçilik ya da ulusalcılığa dönüş ile Batı karşıtlığı işleniyor. Cumhuriyet mitinglerini ilgiyle ve heyecanla izliyoruz. Ancak bu mitinglerin sosyolojisi gözden kaçmamalı. Bu mitinglerde kadın ve gençlerin ağırlıkta olduğu gözlense de, özellikle orta gelirli aydın kesimlerin yoğun olduğu görülüyor. Yani, bu mitingler heterojen değil: toplumun her kesimini yansıtmıyor. Mesela gecekondular yok, köylüler de yok. Hatta esnaf bile pek gözlenmiyor. Mesela yoksul kesimin ya da işsizlerin sorunları hiç haykırılmıyor. Engellilerin ya da kadınların haklarından bahsedilmiyor. Yani sadece rejim kaygıları, toplumsal kaygıların önüne geçmiş

Yazının Devamı

Dikkat tüketim görülür biçimde düşüyor

11 Mayıs 2007

Gösterge Bu konuda elbette belirleyici olan üç konu var. Birincisi, küresel gelişmeler. Küresel likidite bol olmaya devam ederse, kim iktidarda olursa olsun, rahat edecektir. İkincisi, kurulan yeni hükümetin nasıl bir ekonomik politika rejimi sürdüreceği. Elbette mevcut rejimden çok aykırı bir uygulama olmadıkça piyasalar rahatlayacaktır. En azından kısa vadede. Üçüncüsü de içeride ekonomik dengelerin ne durumda olacağı son derece önemli. Şu anda Merkez Bankası (MB) sıkı para politikasıyla iç talebi kontrol etmeye ve bu yolla enflasyonu düşürmeye çalışıyor.MB'nin bu politikada henüz önemli bir mesafe aldığını iddia etmek zor. Enflasyonun düşmeye başladığı görülmüyor. Zaten MB de enflasyonun belli bir gecikmeyle tepki vereceğini düşünüyor. Bunun bir nedeni teknik. Aktarım mekanizması denen bir mekanizma var. Sıkı para politikasının nominal milli gelire, daha sonra da fiyatlara sirayet etmesi zaman alıyor. Diğeri ise maliye politikasının gevşek olması. Bu da MB'nin işini çok zorlaştırıyor; daha yüksek faiz politikası uygulamak zorunda kalıyor. Bu da yoğun biçimde eleştiriliyor. Üstelik yüksek reel faiz sıcak parayı çekiyor, kur düşüyor ve düşük kurda tüketim (hem ithalat, hem de

Yazının Devamı

Kaşla göz arasında sigortacılık yabancılara geçti

10 Mayıs 2007

Gösterge Öte yandan, sigorta sektörü kaşla göz arasında yabancıların eline geçiverdi. Kimse farkına varmadı. Belki de sigortacılığa yeterince önem vermediğimizden. Malum, sektördeki ilk 12 kuruluşun piyasa payı (emeklilik ve hayat sigortaları dahil) yüzde 82, yani oldukça yoğunlaşmış bir yapı var. Bu 12 kuruluş içinde yabancı sermayeye sahip olmayan sadece 3 kuruluş kaldı: Anadolu, Aksigorta ve Anadolu Hayat Emeklilik. Kaldı ki üçüncüsü zaten Anadolu sigortanın. Bu üç kuruluşun piyasa payı da sadece yüzde 21.5. Piyasanın geri kalanını (yüzde 70) artık yabancılar kontrol ediyor. Bankacılık kesiminin yabancıların eline geçmesi büyük yankı yaptı. Oysa henüz yabancılar bu kesimin çoğunluğunu ele geçirmedi. Sektörde büyük oyuncular (İş Bankası, Ziraat Bankası ve Akbank) yerli. İlk dört kuruluşta 2 yerli, 2 yabancı var. Yerlilerle yabancıların payları eşit: Yüzde 18 civarında. Ancak 4 kuruluşun kontrol ettiği bu yüzde 35'in zamanla artıp artmayacağı merak konusu. Kanımız, daha rekabetçi bir yapıyla piyasa payları birbirine yaklaşabilir. Gelecek vaat ediyor Şirket Piyasa Yabancıadı payı payıAnadolu 11.01 0Axa Oyak 9.81 50Koç Allianz 8.09 50Ak 6.94 0Yapı Kredi 6.09 50Ergo

Yazının Devamı

IMF'nin 2007 küresel büyüme tahmini

9 Mayıs 2007

Gösterge 2006'da küresel gelir yahut dünya hasılası, şaşırtan düzeyde, yüzde 5.4 büyümüştü. IMF bu yıl bunun bir miktar yavaşlamasını bekliyor. Tabii bu öngörünün bazı riskleri de var: ABD'de konut piyasasındaki daralmanın sürmesi durumunda ekonomik faaliyetler büsbütün yavaşlayabilir,Bölgesel belirsizliklere ve sınırlı üretim kapasitesine bağlı olarak petrol fiyatları yeniden yükselişe geçebilir, Bu yükselmenin sonucu olarak enflasyonist beklentiler tırmanabilir (çünkü ABD'de hâlâ çekirdek enflasyon ABD Merkez Bankası FED'in hedeflerinin üstünde gelişiyor), Mali piyasalarda artan oynaklıklar sonucu yatırımcılar riskli aktiflerden kaçabilir,Küresel piyasalardaki çalkantı büyüyerek ekonomik dengeleri sarsabilir ve Uzun vadeli bir gelişme olan nüfusun yaşlanması, küreselleşme karşıtlarının siyasal dirençleri ve hızlı gelişmenin çevresel etkileri verimlilik artışlarının önünde engel oluşturabilir. Türkiye son krizden bu yana sürekli yüzde 5 büyümeyi öngörüyor. Ancak her seferinde bu tahmin aşılıyor. Yani ekonomi daha hızlı büyüyor. Bunun temelinde dünyada talebin canlı olması ve küresel gelirin çok hızlı büyümesi yatıyor. Bu nedenle seçim sonrası bizi ne bekliyor diye merak

Yazının Devamı

Laisizm mi, demokrasi mi?

8 Mayıs 2007

Gösterge Derginin Türkiye'yi başyazı yapmasından anlaşılıyor ki son askeri müdahaleden bir hayli kaygı duyulmuş. Gelinen noktadan özellikle ABD rahatsız olmuş olabilir. Bu hafta İngilizlerin nitelikli dergisi The Economist Türkiye'yi kapağında işlemiş. 1976'dan bu yana bu dergiyi okurum. The Economist dergisi hep muhafazakârliberal politikalardan yana olmuş ve çoğunlukla ABD'nin dış politikasını desteklemiştir. Okurlarıma bu açıyı baştan hatırlatmakta yarar var. Ancak bu durumda müdahalelerin sakıncalarından dem vuran sert bir yazı beklenirdi. Gelinen siyasal çarpıklıklarının temelinde bu tür müdahalelerin olduğu yazılabilirdi. Fakat yazının içeriği farklı: Türkler eğer bir tercihte bulunacaksa, laisizm yerine demokrasiyi yeğlemeli, diyor. İlginçtir başmakalede bir de şu cümle geçiyor: "Erdoğan'ın hükümeti son yarım yüzyılın en başarılı hükümeti oldu." Nitekim Washington Post da pazar günü Claire Berlinski imzalı bir başka yazıyla aynı temayı işliyordu: "Türkiye'de laikler demokrat değildir!" Bu makalede de Türkiye'de asıl gelişmeyi, demokrasiyi, AB'ye üyelik yolunu açan AKP iktidarı olduğu için onun desteklenmesi gerektiği belirtiliyor. Üstelik aynı makalede laik orta sınıfın

Yazının Devamı

Sarko ile Sego: kim kazanacak?

4 Mayıs 2007

Gösterge 22 Nisan'da Fransa'da seçimlerin ilk turunu yerinden izledik. Bu seçimlerin en önemli tarafı katılımın yüzde 84'ü aşmasıydı. Yani bu kez Fransız halkı geleceği hakkında kayıtsız kalmak istemedi ve aşırı sağın önünü kesti. Aynı zamanda merkez sağ radikal biri olan, mevcut İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy ile ringe çıktı ve Jean-Marie Le Pen'in oylarını toparladı.Sarkozy'nin karşısına sosyalistler de Mitterrand kabinesinden bir genç kadını, Segolone Royal'i çıkardı. Üstelik bu kadın partinin önde gelen ismi François Hollande'ın nikâhsız eşi. Dört çocuk annesi ve başarılı bir kariyere sahip.. Bu pazar günü Fransa cumhurbaşkanını seçecek. Fransa'da başkanlık seçimleri iki turlu yapılıyor. İlk turda ilk iki aday ve meclis belirleniyor. İkinci turda da başkan. Böylece Başkan en az yüzde 51 ile seçilmiş oluyor. Fakat meclis temsili yeteneği taşıyor. Fransa'da uzun süredir iki akım gözleniyor. Biri radikal sağ ve yabancı düşmanlığı, ki bu kez bu akımı Sarkozy topaldı. Diğeri de parçalanmış olan solun sosyalist partide toparlanışı. Ancak merkezde doğan boşluğu da François Bayrou doldurdu. Sol ise birçok gaflarına rağmen Segolone Royal ile oylarını çok ciddi ölçüde artırmış

Yazının Devamı

Liberallerin müthiş patırtısı

3 Mayıs 2007

Gösterge Başbakan ise bu kararı demokrasiye sıkılmış bir kurşun olarak değerlendirdi! Keşke Sayın Başbakan askerlerine kendisini seçtirseydi de demokrasi zarar görmeseydi! İnsaf! Böylece karar, hem demokrasiye aykırı nitelenmiş oldu, hem de hukuka. Anayasa Mahkemesi kararını önceki gece açıkladı: "Cumhurbaşkanı seçmek için toplantı yeter sayısı 367dir". Şimdi tutucu-liberal kesim müthiş bir patırtı içinde: Bu karar hukuka aykırıdır! Neden? Çünkü bu karar kendi istediklerinden farklı. Anayasa Mahkemesi'nin kararı siyasidir, kendilerininki hukuki. Bravo! Ülkemizde komik tezler savunulur, sonra unutulur. Mesela 1 Mart tezkeresi Meclis'ten geçmediğinde "Madem savaşa girmiyoruz, bu ekonomi yürümez, batarız" çığlıklarıyla borsalar çökmüştü. Dünya ekonomi literatürüne de örnek olmuştu!Bir karar sayısının toplantı yeter sayısının altında olmasını savunmak da bizim liberal aydınlarımıza nasip oldu. Eğer bu tez çok beğenilen Batı'da anlatılmaya çalışılsa, bir de hukuk literatürüne örnek sokulmuş olacak!Elbette Anayasa Mahkemesi kararları tartışılmalıdır. Aksi takdirde anayasa hukuku bir bilim olmaz. Öte yandan, anayasa mahkemelerinin kararlarının siyasal nitelik taşıdığına da kuşku yoktur.

Yazının Devamı

Babacan'ın hesabındaki ilginç çelişki

2 Mayıs 2007

Gösterge Seçim piyasaları etkiler mi? Yahut ne zaman yapılırsa daha kötü olur? Bu konular son zamanlarda hayli soruluyor. Geçenlerde bir dönmüş yazar (eskiden aşırı-solcu bir akademisyendi) bir televizyon kanalında mitinglerin borsaya zarar verdiğini söylüyordu. Üzüldüm doğrusu.Oysa mali piyasalarda iki türlü değişiklik olur. Biri geçici nitelikte olan ve siyasal gelişmelerden etkilenen değişiklikler. Diğeri de ekonomik durumdan kaynaklanan orta ve uzun vadeli değişiklikler. Ciddi bir iktisatçı hep ikincisine odaklanır. Günlük hareketler onu ilgilendirmez. Çünkü önemli olan ekonomik temellerin sağlamlığıdır. Artık bir erken seçim sathına girilmiştir. Erken seçim, bir ailede boşanma lafına benzer. Bir kere zikredildi mi, bir daha dikiş tutmaz. Eninde sonunda boşanma gerçekleşir. Bir yıla yakın bir süredir erken seçim lafı ediliyor. Sonunda işin gelip buraya dayanacağı belliydi. Geçen yıl İngiltere'de seçimler öne alındığında (ekonominin temelleri sağlam olduğundan) mali piyasalar hiç etkilenmedi. Demek ki erken seçim başlı başına kötü bir şey olmadığı gibi, ekonomide temeller sağlam olunca mali piyasalardaki istikrar bozulmuyor. Oysa dikkat ediyorum, Devlet Bakanı Babacan iki

Yazının Devamı