Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gösterge 22 Nisan'da Fransa'da seçimlerin ilk turunu yerinden izledik. Bu seçimlerin en önemli tarafı katılımın yüzde 84'ü aşmasıydı. Yani bu kez Fransız halkı geleceği hakkında kayıtsız kalmak istemedi ve aşırı sağın önünü kesti. Aynı zamanda merkez sağ radikal biri olan, mevcut İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy ile ringe çıktı ve Jean-Marie Le Pen'in oylarını toparladı.Sarkozy'nin karşısına sosyalistler de Mitterrand kabinesinden bir genç kadını, Segolone Royal'i çıkardı. Üstelik bu kadın partinin önde gelen ismi François Hollande'ın nikâhsız eşi. Dört çocuk annesi ve başarılı bir kariyere sahip.. Bu pazar günü Fransa cumhurbaşkanını seçecek. Fransa'da başkanlık seçimleri iki turlu yapılıyor. İlk turda ilk iki aday ve meclis belirleniyor. İkinci turda da başkan. Böylece Başkan en az yüzde 51 ile seçilmiş oluyor. Fakat meclis temsili yeteneği taşıyor. Fransa'da uzun süredir iki akım gözleniyor. Biri radikal sağ ve yabancı düşmanlığı, ki bu kez bu akımı Sarkozy topaldı. Diğeri de parçalanmış olan solun sosyalist partide toparlanışı. Ancak merkezde doğan boşluğu da François Bayrou doldurdu. Sol ise birçok gaflarına rağmen Segolone Royal ile oylarını çok ciddi ölçüde artırmış görünüyor. Ama bu yine de Sarkozy'yi geçmeye yetmiyor. İkinci turda başarı merkezdeki oylara bağlı.Sağ ne denli radikalleşirse yahut keskinleşirse keskinleşsin, bu tablodan anlaşılıyor ki solun artık merkeze doğru yayılma zorunluluğu var. Fakat François Hollande mentörlüğündeki Segolone Royal'in de böyle bir açılımı yapmakta zorlandığı gözleniyor. Gerçi suç ve ulusal kimlik konularında Royal belli açılımlar yapsa da ilk turda hükümetin acımasız reformlarını eleştirmeye yoğunlaştı. Ekonomik politikalar açısından ise Segolone Royal daha çok çalışanların haklarını savunmakla (örneğin asgari çalışma saati ve emeklilik süresi), emek piyasası esnekliği ve yeni iş sahaları yaratacak büyümeyle de ilgilenmemekle eleştiriliyor. Sarkozy ise sosyal-refah devletine inanmadığını, öte yandan da Avrupa Komisyonu'nu rekabet yaratmak, Avrupa Merkez Bankası'nı da euro'nun değerini yükseltmekle suçluyor. Ve Fransız sanayisini koruyacağını belirtiyor. Gözler merkezde Önceki gece Sarkozy ile Royal arasında 3 saate yaklaşan bir açık oturum vardı. Tüm dünya kanalları bunu naklen verdi. Tartışmanın bir kısmı da Türkiye üzerineydi. Sarkozy açıkça Türkiye'nin Avrupa'da olmadığını, demokrasisinin sorunlu ve Müslüman bir ülke olduğunu, üye olması düşünülen tarihte 90 milyonla Avrupa'nın en büyük ülkesi olacağını, bunun da Avrupa Birliği'ni bozacağını söyledi. Segolone Royal ise şöyle yanıt verdi: Tamam Türkiye hazır olmayabilir. Ama Türkiye laik bir ülke. Bu çok önemli. Üstelik o ülkenin gösterdiği çabayı da görmezden gelemeyiz. Son haftalarda orada laiklik için yürüyen büyük mitingleri görmedin mi? Türkiye'ye kapımızı o kadar çabuk kapayamayız.Aklıma o mitinglerde atılan AB karşıtı sloganlarla, bize AB'den yana olduğu inandırılmaya çalışılan bu hükümet geldi.. Gerçek şu ki bu hükümet aslında bizi AB'den uzaklaştırdı. Laisizm olmasaydı Türkiye AB'nin kapısını bile göremezdi.Umarım bu pazar Segolone Royal kazanır. Hem iyi eğitimli, hem sosyal demokrat, hem Türkiye'den yana, hem de inanılmaz zarif bir kadın. Daha ne olsun! hgunes@milliyet.com.tr AB için laisizmin önemi