30 yıl sonra dünyayı başkaları mı yönetecek?

29 Mayıs 2008

Dünyanın en büyük ekonomilerine Batı ülkeleri sahip. Başta ABD geliyor, milli geliri tam 14.4 trilyon dolar. G-6 olarak bilinen ABD’nin yanı sıra, Fransa, İtalya, İngiltere, Almanya ve nihayet Japonya milli gelirlerinin toplamı tam 26 trilyon dolara yaklaşıyor.
Ancak geçen hafta yatırım kuruluşu Goldman Sachs’ın hazırladığı bir rapora göre, bu denge bundan 30 yıl sonra değişecek. BRICS ismi verilen ve hızla büyüyen 4 ülkenin milli gelirleri G-6 ülkelerini geçecek. BRICS denilen ülkeler şunlar: Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin. Bunlardan Çin ve Hindistan çok büyük nüfusa sahipler. 

Çin ikinci, Hindistan üçüncü dünya devi
2025 yılında bu ülkelerin milli gelirleri G-6 ülkelerinin yarısına ulaşacak. 2040 yılında ise geçecek. Çok değil, şu anda 30 yaşında olan biri 60 yaşına geldiğinde dünyanın en büyük 2 ekonomisinin ABD (27 trilyon dolar) ve Çin (26 trilyon dolar) olduğunu görecek. Hindistan ise dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olacak: 12

Yazının Devamı

Vatandaş daha ne kadar karamsar olabilir?

28 Mayıs 2008

Türkiye İstatistik Kurumu birkaç yıldan bu yana her ay Merkez Bankası ile beraber Tüketici Güven Endeksi’ni hesaplıyor. Benzer bir endeksi CNBC-e televizyonu da 2002 yılından bu yana açıklıyor. Devletin açıkladığı endeks çok daha büyük bir örneklemle yapıldığından haliyle daha geç açıklanıyor. Mamafih, CNBC-e’nin açıkladığı endeksten de pek farklı olmuyor.
Her iki endeksin de geçtiğimiz 12 ayın performansı aşağıdaki grafikte görülüyor. Bu endeks hem yatırım hem de iç tüketim konusunda vatandaşın moralini ve inancını ölçmede çok önemli. CNBC-e’nin hazırladığı endeks daha basit. Fakat içinde bulunulan ay boyunca anket yapılıyor.
 Son 12 ayda TÜİK TGE endeksinin yüzde 24 düştüğü görülüyor. Olağanüstü ve tarihi bir düşüş! Ancak CNBC-e’nin derlediği ankette sonuçlar çok daha şaşırtıcı; yüzde 76’lık bir düşüş gözleniyor.
İkinci gözlem, bu düşüşün başlangıcının AKP’ye açılan

Yazının Devamı

Kim haklı?

27 Mayıs 2008

Geçen hafta piyasalarda en çok konuşulan konu Merkez Bankası ile hükümet arasındaki gerginlikti. Aslına bakarsanız bir ülkede para otoritesi ile siyasal otorite arasında bu denli söylenti çıkmışsa iş bitmiş demektir. Ne güven kalır, ne moral. Tedirginlik had safhaya çıkar. Hele bir de küresel ortam son derece kırılgan bir haldeyse. Oysa, bırakınız küresel ortamı, zaten iktidar partisinin kapatılması söz konusu!
Ne derece gerçektir bilmem ama rahmetli babaannem “Allah insanın canını almadan aklını alırmış” derdi. Sanıyorum, burada söylenmek istenen, aslında Cenab-ı Allah’ın yaptığı değil, kulun akılsızlıkları sonucu kendini ölüme kadar sürüklemesidir. Bu hükümet de öyle yapıyor. Zaten ortalık allak bullak. Bir de Merkez Bankası ile itişmenin ne âlemi var?
Gerçi, hem Merkez Bankası hem de ekonomiden sorumlu bakan bunu reddetti. Reddetti ama Bakanlar Kurulu toplantı salonunun dışında Merkez Bankası yetkilileri 5 saatten fazla bekletildi. Üstelik çeşitli bakanlar faiz düzeyinden duydukları rahatsızlığı ikide bir ayan beyan

Yazının Devamı

Dünyada durgunluk hızla yayılıyor

23 Mayıs 2008

Önceki hafta Merkez Bankası Başkanı hükümete yaptığı sunumda küresel karamsarlığın arttığını belirtiliyordu. Geçen temmuz ayında küresel büyüme beklentisi yüzde 4.8’di. Üç ay sonra bu 4.4’e, yılın başında yüzde 4.1’e, nisan ayında da yüzde 3.7’ye düştü.
Ortadoğu ve Doğu Avrupa ekonomilerinde bu yavaşlama daha az hissedilse de asıl yavaşlama ABD’de hissedilecek görünüyor. Üstelik ABD dünyanın en büyük ekonomisi olduğundan, bu tüm dünyayı etkiliyor.
Başkanın hükümete sunduğu tablo aslında IMF’nin ocak ayında geliştirdiği tahminler. Ancak eğer IMF tahminleri isabetli ise neden bu denli sık ve yüksek ölçekte tahmin değiştiriyor? Ya çok büyük ve beklenilmeyen bir değişiklik oldu ya da IMF tahminleri aslında hiç de isabetli değil.

Küresel büyüme sadece yüzde 1.8
Geçen hafta Milliyet’te Birleşmiş Milletler’in büyüme hedeflerinin de bir hayli karamsar olduğu yer alıyordu. BM dünya ekonomisinin bu yıl sadece yüzde 1.8

Yazının Devamı

Fiyat artınca talep düşer mi?

22 Mayıs 2008

Geçenlerde dostum Metin Münir köprüyü çok kısa sürede geçtiğini ve bunun ya benzin fiyatlarından ya da ekonomik durgunluktan kaynaklandığını düşündüğünü belirtmiş. Keşke öyle olsa.
Ekonomik durgunluk olduğu doğru da bunun benzin tüketimine de köprü geçişlerine de etkisi henüz gözlenmiyor. Metin Münir’in köprüyü hızlı geçmesi olsa olsa sabahları artık geç kalkmasına ya da akşamları evine bayağı geç saatlerde dönmesine bağlanabilir!
Biz ekonomistler rakamları çok severiz. Bakınız aşağıdaki ilk tabloda geçen yılın son ayının ve bu yılın da ilk 4 ayının köprüden geçiş sayıları var. Mart ve nisan aylarında Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nden rekor geçişler olmuş. Gerçi bu nisan geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4 daha az olmuş. 

Gelir, benzin kadar artmıyor
Boğaziçi Köprüsü’nden de gözle görülür bir artış olmadığı gibi, son 2 ay artışlar olmuş. Hatta geçen yılın aynı ayına göre de

Yazının Devamı

Goldman Sachs’ın raporu içimizi karartıyor

21 Mayıs 2008

Türkiye’nin ithal ettiği petrolün faturası giderek büyüyor. 2002 yılında Türkiye’nin enerji faturası 8.3 milyar dolardı. 2007 yılında ise tam 34 milyar dolar! Kısacası ortaya çıkan dış açıkta petrol ve doğalgazın rolü başat.
Geçen hafta hükümet yetkilileri petrolde her 1 dolarlık artışın 500 milyon dolarlık dış açığa neden olduğunu açıkladı. Geçen yıl mayıs ayında petrol fiyatı 70 dolarmış. Bugün ise 120 dolar civarında.
Bu hesaba göre (önümüzdeki yıl petrol fiyatlarında artış sürmese bile), 59 milyar dolar ödeyeceğiz. Diğer bir deyimle, geçen yıl 38 milyar dolar olan cari işlemler açığı bu yıl 63 milyar dolar olacak. Tekrar edelim, tam 63 milyar dolar! Üstelik fiyatlar daha da artmazsa.

70 milyar dolarlık açık
Hesap bununla da kalmıyor. Çünkü petrole bağlı olarak fiyatı artan başka ithalat malları da var. Sayalım; inorganik kimyasal maddeler, gübreler, boyacılıkta kullanılan bazı girdiler, uçucu yağlar ve rezinoitler, sentetik ve suni filamentler ve lifler, vb..
2006 yılında bunlara tam 14,

Yazının Devamı

İçme şu mereti!

20 Mayıs 2008

Kadın kocasına kızar: “İçme şu mereti!” Bu genellikle alkoldür. Herif rakıyı çeker, sonra evde azgınlık yapar. Kimi zaman da inanılmaz ölçüde sigarasını tellendiriyordur. Baca gibidir. Parmakları sararmış, elleri, ağzı kokmuş ve tabii sinirli, sağlıksız bir insan olmuştur.
19 Mayıs’ta kamuya açık yerlerde sigara içmek tümüyle sınırlanıyor. Çok iyi oluyor. İçmeyin şu mereti! Çünkü sigaranın içinde 4000 kimyasal madde, 81 de kanserojen var.
Hemen belirtelim ki, bu yasak öncelikle içmeyenleri korumak için. Pasif sigara dumanı, erişkinlerde kalp hastalıkları, kanser gibi ölümcül sağlık sorunlarına yol açarken, çocuklarda kulak ve solunum yolu enfeksiyonlarına ve astım krizlerine neden oluyor.

Hangi özgürlük?
Kimi tiryakiler “Karışma keyfime, zararı bana!” diyebilir. Oysa bu insani değerler açısından son derece ilkel bir yaklaşımdır.
Sigara nihayetinde uzun süren bir intihar çabası. Bunun “Karışma bana, intihar ediyorum” demekten ne farkı var? Sigara

Yazının Devamı

Çiftçinin enflasyonu

16 Mayıs 2008

Gıda fiyatları artıyor. Bundan çiftçinin büyük kazanç elde etmesi gerek. Ama gerçek farklı. Üretim düştüğü için köylü de sıkıntı çekiyor. Üstelik bu arada maliyetler de hızla artıyor.
Tarımda girdiler belli. Sürmek için mazot, atmak için gübre ve tohum. Su genellikle Cenabı Allah’tan. Emek de kendinden. Zaten tarla küçük. Ziraat odaları sorunları haykırıyor. Duyan yok. Ne de olsa tarımın milli gelir içinde payı yüzde 11’e düşmüş. Düşmüş de neden? İlgisizlikten. Tabii bir de bilgisizlikten.
Tarımda satın alınarak kullanılan girdilerin toplam maliyet içindeki payı son derece önemli. Çünkü tarımda işçi çalıştırma hâlâ çok yaygın değil. Kaldı ki, belli ürünler hariç toplam maliyet içinde küçük bir paya sahip.
Fakat son aylarda gübredeki fiyat artışları gerçekten dudak uçurtacak düzeyde. Örneğin, geçen ekimde 20-20-0 (Azot-Potas-Fosfor) içerikli gübrenin kilosu

Yazının Devamı