Türkiye İstatistik Kurumu birkaç yıldan bu yana her ay Merkez Bankası ile beraber Tüketici Güven Endeksi’ni hesaplıyor. Benzer bir endeksi CNBC-e televizyonu da 2002 yılından bu yana açıklıyor. Devletin açıkladığı endeks çok daha büyük bir örneklemle yapıldığından haliyle daha geç açıklanıyor. Mamafih, CNBC-e’nin açıkladığı endeksten de pek farklı olmuyor.
Her iki endeksin de geçtiğimiz 12 ayın performansı aşağıdaki grafikte görülüyor. Bu endeks hem yatırım hem de iç tüketim konusunda vatandaşın moralini ve inancını ölçmede çok önemli. CNBC-e’nin hazırladığı endeks daha basit. Fakat içinde bulunulan ay boyunca anket yapılıyor.
Son 12 ayda TÜİK TGE endeksinin yüzde 24 düştüğü görülüyor. Olağanüstü ve tarihi bir düşüş! Ancak CNBC-e’nin derlediği ankette sonuçlar çok daha şaşırtıcı; yüzde 76’lık bir düşüş gözleniyor.
İkinci gözlem, bu düşüşün başlangıcının AKP’ye açılan kapatma davasından çok önce başlaması. Düşüş 2007 yılının yaz aylarında başlamış. Hele 2007 sonunda ise büsbütün hızlanmış. Yani vatandaş uzun süreden beri gerek küresel gelişmelerden, gerekse hükümetin yetersizliklerinden şikâyetçi. Ama bu fark edilmemiş. Buna “algılama özrü” denebilir.
CNBC-e’nin derlediği ankette durumun (özellikle 2008 yılından bu yana) daha da vahim görünmesi üzerinde durulması gereken bir konu. Yani güven kırılması daha keskin olarak gözleniyor. TÜİK örnekleminin dağılımını tam olarak bilmiyoruz. Ancak CNBC anketinde en yoksul kesim bulunmuyor. İşsizler, köylüler pek yok. Öte yandan toplumun yüzde 1-2’si olan en varsıl kesim de pek yok.
Interpro Medya adlı bir kuruluş da mart ayında 1300 kişi üzerinden bir anket yapmış. Bilimsel yeterliği sınırlı olmasına rağmen, araştırılan konu basit olduğundan bu köşede değerlendiriyoruz. Geçtiğimiz 4 yılda durumu değişmeyen kesim yüzde 34. Ancak durumunun kötüleştiğini iddia eden kesim yüzde 38. İyileştiğini iddia eden ise yüzde 28. Üstelik kötüydü, daha kötü oldu diyenler yüzde 32.
Bu araştırmada ekonominin son 2 yılda daha kötüleştiğini düşünenler yüzde 70. Olumlu düşünenler ise yüzde 20. Önümüzdeki 2 yılda durumlarının büsbütün kötüleşeceğinden endişe edenler ise yüzde 34. Değişmez diyenler yüzde 23, iyimserler yüzde 31, fikri olmayanlar ise yüzde 12.
Özetle, hangi araştırmaya bakarsanız bakın, halk umutsuz, karamsar. Bu karamsarlığın nedeni de kapatma davası filan değil, küresel ekonomik dalgalanma ile Türkiye’de ekonomik canlılığın yavaşlaması. Zaten daha ne olabilir ki?
Ancak bu aşamada yapılabilecekler de sınırlı. Küresel olumsuzlukların yönünü değiştirmek mümkün değil. Tabii önceden daha sağlam bir ekonomik yapı sağlamak için çabalanabilirdi. Cari açık, yüksek enflasyon ve işsizlikle mücadele edilebilirdi. Geçti. Şimdi seyredeceğiz.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024