Geçen hafta piyasalarda en çok konuşulan konu Merkez Bankası ile hükümet arasındaki gerginlikti. Aslına bakarsanız bir ülkede para otoritesi ile siyasal otorite arasında bu denli söylenti çıkmışsa iş bitmiş demektir. Ne güven kalır, ne moral. Tedirginlik had safhaya çıkar. Hele bir de küresel ortam son derece kırılgan bir haldeyse. Oysa, bırakınız küresel ortamı, zaten iktidar partisinin kapatılması söz konusu!
Ne derece gerçektir bilmem ama rahmetli babaannem “Allah insanın canını almadan aklını alırmış” derdi. Sanıyorum, burada söylenmek istenen, aslında Cenab-ı Allah’ın yaptığı değil, kulun akılsızlıkları sonucu kendini ölüme kadar sürüklemesidir. Bu hükümet de öyle yapıyor. Zaten ortalık allak bullak. Bir de Merkez Bankası ile itişmenin ne âlemi var?
Gerçi, hem Merkez Bankası hem de ekonomiden sorumlu bakan bunu reddetti. Reddetti ama Bakanlar Kurulu toplantı salonunun dışında Merkez Bankası yetkilileri 5 saatten fazla bekletildi. Üstelik çeşitli bakanlar faiz düzeyinden duydukları rahatsızlığı ikide bir ayan beyan ediyorlar.
Şüyu vukuundan beter
Kimse saklamaya çalışmasın, hükümetle Merkez Bankası arasında bir itişme gözleniyor. Zaten şüyuu (söylenti) vukuundan (gerçekleşmeden) beterdir. Bize kalırsa hükümet üniversitelere, ya da yargıya müdahale ettiği gibi, Merkez Bankası’nı da kendi uhdesine almaya ve “ehlileştirmeye” çalışıyor. Şimdiye kadar yapılan ve yapılmak istenen atamalar da bunu gösteriyor.
Tartışmanın bir boyutu da uygulanan ekonomi politikasından kaynaklanıyor. Merkez Bankası yüksek faiz uygularken, hükümet düşürülmesini istiyor. Öte yandan, hükümet de bunun için çok ciddi bir mali disiplin uygulanmasına ve gerekli reformların sürdürülmesine özen göstermiyor. Hatta son zamanlarda işi daha da gevşetip popülist yöntemlere başvuruyor. SSK prim affı buna örnek.
Kim sorumlu?
Unutulmamalı ki, ekonomik performanstan halka karşı sorumlu olan hükümettir. Merkez Bankası değil. Merkez Bankası’nın sorumluluğu hükümetedir. Merkez Bankası’nın hangi programı uygulayacağına hükümet karar verir. Ancak bunun nasıl uygulandığının ayrıntısına girmez. Onun araçlarını kullanmada Merkez Bankası özgürdür. Sonra hesap verir.
Son faiz artırımlarının bize kalırsa enflasyonla mücadelede hiçbir faydası olmaz. Daha da sıkılmış para politikası sadece düşük oranlı bazı fiyat artışlarını daha da bastırır. O kadar. Enflasyonun nedeni dış arz şokları değil mi? Yani petrol ve gıda fiyatları değil mi? Bizde faiz artınca petrol 130 doların altına iner mi? Keza dünyada gıda fiyatları düşer mi? Hayır.
Faiz artırımlarının şu anda tek etkisi içeriye sıcak para cezbetmek olur. Bunun yararı ne diye sorulursa, yanıtlayalım: Cari işlemler açığı 60 milyar dolara koşarken kur sıçrama olasılığını engeller ve Merkez Bankası da enflasyonla mücadelede havlu atmamış olur. Ama tabii bu arada durgunluk derinleşir, cari açık patlar.
Bu arada soralım: Bu ülkede cari açığın sorumlusu var mıdır, yok mudur? Varsa kimdir? Yoksa bizim demokrasi kahramanları mıdır? Yok yok canım! Zinde güçler ve derin devlet demokrasiyi yıkmak için cari açık yaratmışlardır!
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024