<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Sağlığa dikkat edilince, daha uzun yaşanıyor. Ancak bu malum. Asıl önemli zor zamanlarda sağlığa bakmak. Çünkü Amerikalı bilim adamı Christopher Ruhm haziran ayında tamamladığı çalışmasında sigara ve şişmanlığın ömrü kısalttığını, ancak sürekli idmanın ise ömrü uzattığı sonucuna ulaşıyor.
Amerika'da sigara alışkanlığı yılda 430 bin erken ölüme neden oluyor. Çünkü sigara kanser, enfarktüs ve solunum hastalıklarına neden oluyor.
Sağlığı tehdit eden ikinci hastalık şişmanlık. Bu da her yıl Amerika'da 300 bin kişinin yaşamını yitirmesine neden oluyor. Şişmanlık da hipertansiyon, diyabet, kalp hastalıkları, böbrek ve solunum hastalıklarına neden oluyor.
Nihayet sürekli idman, ya da spor yapanlar kanser dahil tüm hastalıklara daha az yakalanıyorlar. Hem kilo verdiklerinden kendilerini daha iyi hissediyorlar, hem de gerçekten iyileşiyorlar.
Ruhm'un son çalışması ekonominin kötü dönemlerinde kötü alışkanlıkların azaldığını, iyi alışkanlıkların ise arttığını gösteriyor. Çünkü kötü alışkanlıklar yerine artık bu insanlar sağlıklarına özen göstermeye başlıyor. 20 yıllık bir veri tabanı ile çalışan Ruhm işsizlikte yüzde 1'ik bir artışın yaşam beklentisinde
2004ün çok iyi bir yıl olmasını diliyoruz. Öngörüyoruz da. Siyasette ne olur, şimdiden kestirmek zor. Ama ekonominin 2003 yılına göre daha da iyi geçeceği görünüyor. Kısacası, umutluyuz.Önce enflasyondan başlayalım. Bu yıl yüzde 18e düşen enflasyonun yüzde 12ye düşmesi hedefleniyor. Bizce bu gayet olası. Hatta yüzde 12nin de altına düşerse şaşmamak gerek. Yani 2004 yılında tek haneli enflasyona iyiden iyiye yaklaşmış olacağız.Büyüme çok önemli. 2004 yılında büyümenin üçüncü defa yüksek bir rakam olacağı görülüyor. Yüzde 5lik bir öngörü rahatlıkla aşılabilir. Böylece milli gelir kriz sonrası yüzde 20 oranında büyümüş olur. Bu da bayağı bir aşama elbette. Kısacası, yine enflasyon düşerken büyüme olacak.2002 ve 2003 yıllarında işsizlik hızla artmıştı. Ancak özellikle 2004 yılının ikinci yarısında istihdamda bir miktar olumlu gelişme beklenebilir. Yani işsizlik de azalacak görünüyor.Dış denge konusunda önemli bir değişiklik beklentisi bulunmuyor. Bu yıl cari işlemler açığının 6.5 milyar dolar düzeyinde kapanacağı, gelecek yıl da üç aşağı beş yukarı aynı düzeyde kalacağı görülüyor.İhracata gelince. Bu yıl 48 milyar dolar olan ihracatın, euronun da etkisiyle, 60 milyar dolara çıkması
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Mutlu yıllar.
2004'ün çok iyi bir yıl olmasını diliyoruz. Öngörüyoruz da. Siyasette ne olur, şimdiden kestirmek zor. Ama ekonominin 2003 yılına göre daha da iyi geçeceği görünüyor. Kısacası, umutluyuz.
Önce enflasyondan başlayalım. Bu yıl yüzde 18'e düşen enflasyonun yüzde 12'ye düşmesi hedefleniyor. Bizce bu gayet olası. Hatta yüzde 12'nin de altına düşerse şaşmamak gerek. Yani 2004 yılında tek haneli enflasyona iyiden iyiye yaklaşmış olacağız.
Büyüme çok önemli. 2004 yılında büyümenin üçüncü defa yüksek bir rakam olacağı görülüyor. Yüzde 5'lik bir öngörü rahatlıkla aşılabilir. Böylece milli gelir kriz sonrası yüzde 20 oranında büyümüş olur. Bu da bayağı bir aşama elbette. Kısacası, yine enflasyon düşerken büyüme olacak.
2002 ve 2003 yıllarında işsizlik hızla artmıştı. Ancak özellikle 2004 yılının ikinci yarısında istihdamda bir miktar olumlu gelişme beklenebilir. Yani işsizlik de azalacak görünüyor.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Çoğu meslektaşımız aynı yanıtı verir: 2003 iyi bir yıl oldu. Başlayalım saymaya:
Enflasyon hızla düştü. TÜFE geçen yıl sonunda yüzde 30'un biraz altındaydı. Artık yüzde 20'nin de altında. Muhtemelen yıl sonunda yüzde 18 olacak. Krizin ardından iki yıl sonra 50 puan enflasyonu düşürmek elbette azımsanmaması gereken bir başarı. (2001 yılı sonunda enflasyon yüzde 69'a ulaşmıştı.)
Büyüme yüzde 5'i geçecek görünüyor. Geçen yıl da oldukça yüksek bir büyüme hızı oluşmuştu; yüzde 7.8. İki yıl üst üste, üstelik oldukça yüksek büyüme oranlarının oluşması elbette sevindirici. Çünkü refah düzeyi ancak milli gelir arttıkça yükselebiliyor.
İhracat 2003 yılında tarihi bir rekor kırdı. Ekim ayında 4.7 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirildi. Oysa 1981 yılında ancak bir yılda bu kadar ihracat yapılıyordu. Nereden nereye! İlk 10 ayda 38.3 milyar dolarlık ihracatla geçen yıla göre yüzde 31'lik artış sağlandı. Bu da gösteriyor ki, yıl sonunda 48 milyar dolara varan bir ihracat gerçekleşecek. Yani 1981'de yapılan ihracatın tam 10 katı.
İthalatta da müthiş gelişmeler var. İlk on ayda geçen yıla göre yüzde 36'lık bir artış olmuş. Öyle anlaşılıyor ki, bu yıl toplam
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Bizim için 2003 yılı pek renkli bir yıl değildi. Ekonomi ve kriz konuları gündemden düştü. Daha doğrusu 1 Mart tarihinde meşhur tezkere reddedilinceye dek kriz sözcüğü anılmadı bile. Siyasette Tayyip Erdoğan'ın milletvekili seçilip başbakan olması da olağanüstü değildi. Ancak bu yıl zaman zaman aklın ve rasyonelliğin son bulduğu bir yıl oldu. Bazen çok şaşırdık.
2003 yılı denince önce aklımıza ülkemizde iktidara gelen yeni ve oldukça acemi AKP iktidarı geliyor. Sonra da Irak'ı işgal etme ihtirasında olan ABD yönetimi ile Bush.
Irak savaşı öteden beri belliydi. ABD Irak'ın kuzeyinden sarkarak işgali başlatmak istiyordu. Planlar bu yönde yapıldığına göre bir engel yoktu. Yahut da gerekli ışık alınmıştı. Ancak Türkiye bu konuda kararsız kaldı ve ABD ne stratejik, ne de doğru dürüst lojistik destek buldu. Ortalık şoktaydı! "ABD ile savaşa girmiyoruz, o zaman bu borç da dönmez" diye borsa çöküverdi. Faizler ve kur fırladı havalara. Savaşa girilmediği için çöken borsa olgusu da böylelikle ekonomi literatürüne geçmiş oldu! Hayrete düştük.
ABD bu kez Irak'ı güneyden girerek işgal etti. Maliyetler biraz arttı. Ama tahminlerin ötesinde ABD işini çabuk bitirdi.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Yılbaşı geldi. Ama astronomik fiyatlarla şarkı söyleme galiba son buldu. Çünkü basında bunlar okunmuyor. Sanatçılar haliyle kaset ve CD satışlarına gözlerini dikiyor. Ancak orada da sorun var. Birkaç ay önce hatırlıyorum Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu bir yılda 50 milyonu aşkın korsan kitap, 30 milyonu aşan korsan CD ve 5 milyonu aşan kasetin ele geçtiğini açıklamıştı. İlk bakışta orijinal bir CD'ye ödenecek tonla para yerine, daha makul bir paranın ödenmesi masumane gelebilir. Ama aslında bu sanata veya bilime yapılan darbeden başka bir şey değil.
Sanatçılar eser yaratarak ve yayımlayarak para kazanıyor. Kitap örneği ise çok daha önemli. Ülkemizde zaten okuma oranı çok düşük. Fiyatlar da düşük. Hele bir de kaçak yayın egemen olunca kitap sahibine bir şey kalmıyor. Çünkü kitap sahibi ya ciro üzerinden pay alıyor, ya da çok sıkışmışsa daha küçük bir peşine razı oluyor.
Taklit ürünler el altından satılırken sadece sanatçının veya bilim adamının cebinden para çalınmıyor, aynı zamanda satışlar üzerinden alınan birçok vergi, yani devletin gelirleri yok ediliyor. Konu sadece Türkiye'de değil tüm dünyada önemli. Dünya müzik piyasası yılda 1.8 milyar adet
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Uygulanan programa "Güçlü Ekonomiye Geçiş" ismi Kemal Derviş tarafından verilmişti. Temel olarak Meksika'da da benzeri uygulanan bu yeni tip IMF programının iki önemli dayanağı vardı. Biri iç borcu ve enflasyonu dizginlemek için sıkı maliye politikası. Diğeri de dış dengeyi sağlamak için esnek kur politikası. Her ikisi de uygulandı. Sonuçlar da artık alınıyor.
Açıkçası, birinci dayanakta yani, gerek enflasyonun düşürülmesi, gerekse iç borcun belli bir disiplin altına alınması yönünde çok önemli mesafeler kazanıldı. Öte yandan, ikinci konu da çok önemli. Çünkü yapısal olarak sürekli dış ticaret açığı veren bir ülkenin ihracatla büyüyen bir yapıya kavuşması arzulanıyor.
Bu anlamda, iki gün önce açıklanan dış ticaret rakamları ilk bakışta umut veriyor. Yılın ilk 10 ayında toplam 93.9 milyar dolarlık dış ticaret hacmine ulaşılması gerçekten müthiş. Oysa geçen yıl bu hacim 70.4 milyar dolardı. Yani artış oranı yüzde 33.4 olmuş!
Yıl sonunda, yani 12 aylık ihracatın 45 milyar doları aşacağı, 12 aylık ithalatın da 67 milyar doları aşması öngörülüyor. Diğer bir deyimle, dış ticaret hacmi yıl sonunda 112 milyar doları geçebilir. Hal böyle olunca, bir önceki
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
İhracat ekim ayı sonunda 38.3 milyar dolara dayandı. Anlaşılan yıl sonunda 45 milyar doları aşacak. Belki de 47 - 48 milyar olacak. Bu da bir rekor olacak.
İhracat son nefesine kadar koşa dursun, ithalat da geri kalmıyor. O da ekim sonuna dek 55.5 milyar dolara ulaştı. Ve anlaşıldığı kadarıyla yılın sonunda 70 milyar dolara yaklaşacak. Bu da bir başka rekor olacak.
Hal böyle olunca ilk on ayda 17.2 milyar dolara ulaşan dış ticaret açığı, belki de yıl sonunda 20 milyar doları aşacak. Ve bu da üçüncü rekor olacak. Kısacası rekor üstüne rekor tazeliyoruz.
İthalattaki artışın kaynağı belli. İç talep. İç talep tüketim veya yatırım yoluyla canlandı mı, ithalat da artar. Kur da gayet müsait. Dolayısıyla geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 34 artan ithalatın kaynağı ve nedeni gayet açık. Ancak bu artış mal bazında farklılıklar gösteriyor.
Yukarıdaki tabloda bu artışlar gösteriliyor. Burada ithalatın hemen hemen en önemli kalemleri yer alıyor. Çünkü toplam ithalatın yüzde 46'sını oluşturuyor.