Bizim için 2003 yılı pek renkli bir yıl değildi. Ekonomi ve kriz konuları gündemden düştü. Daha doğrusu 1 Mart tarihinde meşhur tezkere reddedilinceye dek kriz sözcüğü anılmadı bile. Siyasette Tayyip Erdoğan'ın milletvekili seçilip başbakan olması da olağanüstü değildi. Ancak bu yıl zaman zaman aklın ve rasyonelliğin son bulduğu bir yıl oldu. Bazen çok şaşırdık.
2003 yılı denince önce aklımıza ülkemizde iktidara gelen yeni ve oldukça acemi AKP iktidarı geliyor. Sonra da Irak'ı işgal etme ihtirasında olan ABD yönetimi ile Bush.
Irak savaşı öteden beri belliydi. ABD Irak'ın kuzeyinden sarkarak işgali başlatmak istiyordu. Planlar bu yönde yapıldığına göre bir engel yoktu. Yahut da gerekli ışık alınmıştı. Ancak Türkiye bu konuda kararsız kaldı ve ABD ne stratejik, ne de doğru dürüst lojistik destek buldu. Ortalık şoktaydı! "ABD ile savaşa girmiyoruz, o zaman bu borç da dönmez" diye borsa çöküverdi. Faizler ve kur fırladı havalara. Savaşa girilmediği için çöken borsa olgusu da böylelikle ekonomi literatürüne geçmiş oldu! Hayrete düştük.
ABD bu kez Irak'ı güneyden girerek işgal etti. Maliyetler biraz arttı. Ama tahminlerin ötesinde ABD işini çabuk bitirdi. Daha doğrusu bitirdiğini sandı. Çünkü şimdi Vietnam sendromuna benzer bir durumla karşılaştı. Direnç hareketleri karşısında ABD bu kez Türkiye'den tekrar yardım talep etti. Irak'ta bekçilik isteniyordu. Geçit hakkı vermeyen AKP hükümeti, bu kez bekçiliğe razı oluverdi! Ama bu kez de Iraklılar bizi istemedi. Madara olduk!
Bu arada Bush ne kimyasal silah, ne de başka bir şey bulamadı Irak'ta. O da madara oldu. Ama zaten çok büyük bir kredibilitesi olduğu da söylenemezdi. Asıl üzüldüğümüz Tony Blair gibi bir sosyal demokratın onca yıl İngiltere'ye yaşattığı altın yıldan sonra kaybettiği kredibilite. İngiltere'de Blair'in işitmediği hakaret kalmadı.
Yılın sonu ülkemizde hareketli geçmeye başladı. Önce uluslararası terörle karşılaştık. Toplum olarak bu travmayı ilk kez paylaştık. Ardı arkası gelir bilinmez ama, iktidarda İslam referanslı bir parti varken, yine referansı İslam olan bir başka terörist grubun etkinliği ilginç.
İran'daki deprem kamuoyumuzda etkileyici olmadı. Oysa birkaç yıl önce bu felaketle karşılaştığımızda televizyonlardaki "orada kimse var mı?" haykırışının yankısı bizi nasıl irkiltiyordu.
Yıl sonuna doğru Kıbrıs yeniden gündeme geldi. Hükümetin ne yapmak istediği pek belli değil. Her konuda olduğu gibi kararsızlar. Arada kalmışlar. Bir yandan devletin resmi politikası ile ters düşmemeye özen gösteriyorlar. Diğer yandan da AB'ye girmek istiyorlar. Kıbrıs'ın çözülmesi artık bir zorunluluk. Ama Türkiye'nin AB'ye girmesine engel olduğundan değil, çevresindeki birçok başka sorun gibi ayak bağı olduğundan.
2003 yılının en şaşırtıcı olayı ise şimdiye dek hiç değinmediğimiz İmar Bankası olayı. Yüzyılın, belki insanlık tarihinin en büyük dolandırıcılık olayı bereket medyada sınırlı ölçüde işlendi. Hem boyutları, hem de biçimi itibariyle yüzümüzü kızartacak nitelikte bir olaydı bu. Milyarlarca dolar bankadan alenen çekilmiş ve götürülmüş! Hala ne idari, ne de siyasi sorumlu arayamadık. Tam bir kepazelikti! Bitmiş de sayılamaz.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024