AKP gevşiyor, IMF sıkıştırıyor

20 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
Dün haberlerde IMF'nin hükümetten 3 katrilyon liralık ek önlem istediği ve bu kapsamda ek vergi ile ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) artışı talep ettiği belirtiliyor, bunun gerekçesi olarak da dünya petrol fiyatlarındaki artış gösteriliyordu.
Öğrendiğimize göre, IMF 2004 yılında dünya petrol fiyatlarında düşüş bekliyor. Bu düşüş tüketiciye yansıtıldığında Hazine önemli bir gelir kaybına uğruyor. Çünkü miktar olarak daha az vergi toplanmış oluyor. Bugüne kadar yapılan ayarlamaların vergi kaybına neden olması nedeniyle IMF akaryakıt fiyatlarındaki ÖTV'nin artırılmasını talep ediyor. Kaldı ki, akaryakıt fiyatlarındaki ayarlamalar sadece ÖTV gelirini değil, KDV ve matrah artışı gibi kalemleri de etkiliyor. Kısacası, ÖTV ve akaryakıt kullanımını IMF vergi toplamanın bir aracı olarak görüyor.
IMF'nin itirazlarını dikkate alan ekonomi yönetimi ise ek önleme gerek kalmadan IMF'yi ikna yollarını arıyor. Özellikle 2004 bütçesinin çok muhafazakar biçimde hesaplandığını savunarak ek önlemlerden kaçınıyor.

Babacan haklı mı?

Yazının Devamı

Kur Hazinenin hesabını değiştirdi

16 Ocak 2004

Gerçi borcun vadesi kısa olunca bütçeye yükü yine yüksek oluyor. Vadesi gelen borcun sık sık çevrilmesi gerekiyor. Geçen yıl 108 milyar dolarlık borç çevrilmişti. Bunun 97 milyar doları, yani yüzde 90ı, iç borçtu ve bunun da üçte biri faizdi. 90 milyar dolarlık yeniden iç borçlanma ve 11 milyar dolarlık bütçe tasarrufu (yani faiz - dışı fazla) ile yıl atlatıldı. Özelleştirme geliri ise hiç olmadı. Bir miktar IMF ve Dünya Bankasından borç alındı. 5 milyar dolar da dış borçlanma yapıldı. Böylece 2003 atlatılmış oldu.Geçen yılın sonunda bütçe tasarısında bu yılın, yani 2004 bütçesinin finansman tablosu yayımlandı. Artık 132 milyar dolarlık bir borç çevrilecekti. Yani borç 24 milyar dolar artmıştı. Bunun 121 milyar doları iç borç, 11i de dış borçtu. 1 milyar dolarlık özelleştirme geliri bekleniyordu. 3.8 milyar dolar uluslararası kuruluşlardan elde edilecekti. Bütçeden sağlanacak olan para 12.4 milyar dolardı. Geri kalan 6.4 milyar dolar da dış borçlanmayla karşılanacaktı. Kısacası, her kalemde daha fazla kaynak bulunması gerekiyordu. Hazine henüz borç batağından kurtulmuş değil. Bütçe hala bir borç ödeme programı netliğinde. Borcun hem miktarı büyük, hem de vadesi kısa. Ancak olumlu

Yazının Devamı

Kur Hazine'nin hesabını değiştirdi

16 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
Hazine henüz borç batağından kurtulmuş değil. Bütçe hala bir borç ödeme programı netliğinde. Borcun hem miktarı büyük, hem de vadesi kısa. Ancak olumlu bir gelişme var; daha önce faiz yükü de yüksek olan borcun şimdi hiç olmazsa bu yükü azaldı.
Gerçi borcun vadesi kısa olunca bütçeye yükü yine yüksek oluyor. Vadesi gelen borcun sık sık çevrilmesi gerekiyor. Geçen yıl 108 milyar dolarlık borç çevrilmişti. Bunun 97 milyar doları, yani yüzde 90'ı, iç borçtu ve bunun da üçte biri faizdi. 90 milyar dolarlık yeniden iç borçlanma ve 11 milyar dolarlık bütçe tasarrufu (yani faiz - dışı fazla) ile yıl atlatıldı. Özelleştirme geliri ise hiç olmadı. Bir miktar IMF ve Dünya Bankası'ndan borç alındı. 5 milyar dolar da dış borçlanma yapıldı. Böylece 2003 atlatılmış oldu.
Geçen yılın sonunda bütçe tasarısında bu yılın, yani 2004 bütçesinin finansman tablosu yayımlandı. Artık 132 milyar dolarlık bir borç çevrilecekti. Yani borç 24 milyar dolar artmıştı. Bunun 121 milyar doları iç borç, 11'i de dış borçtu. 1 milyar dolarlık özelleştirme geliri bekleniyordu. 3.8 milyar dolar uluslararası kuruluşlardan elde edilecekti. Bütçeden sağlanacak olan para 12.4 milyar dolardı.

Yazının Devamı

Dolar mı düşüyor, euro mu yükseliyor?

15 Ocak 2004

İki yıl önce doların yükselme nedeni ABD ekonomisindeki canlılıktı. Para doğal olarak canlılık gösteren piyasalara doğru kayıyor, dolar da değer kazanıyordu. Oysa bugün ABD ekonomisi bir türlü durgunluktan kurtulamıyor. Önlem olarak ABD Merkez Bankası (Fed Reserve) faizleri iyiden iyiye düşürdüğünden mali piyasalara giren yatırımlar da düşmüş durumda. Ve dolar büsbütün değer yitiriyor.Bu gelişmeleri ve özellikle ABDdeki astronomik düzeye ulaşmış bütçe açıklarını gören mali piyasalardaki profesyonel yatırımcılar da bir süredir, dolardan çıkarak euroya yatırım yapıyorlar. Çünkü bütçe açıkları ABDde yüksek cari açıklara neden oluyor. Yani yurtdışına döviz kaçıyor. Bu da bu gelişmeyi hızlandırıyor. Euro ilk ortaya çıktığında genel kanı euronun güçlenmesi doğrultusundaydı. Olmadı. Aksine euro sürekli kan kaybetti. Ancak bu ara müthiş bir yükselme trendi gösteriyor. Yahut da dolar düşüyor. Fakat sık sık belirttiğimiz gibi, düşüşün nedeni Avrupa ekonomisinden yahut euronun herhangi bir kabahatinden kaynaklanmıyor. O zaman yükselen dolardı. Şimdi yine düşen dolar. Kısacası, euronun salt değerinde bir değişiklik yok. İlk zamanlar doların 1.20 pariteye kadar düşmesi yönündeydi. Ancak

Yazının Devamı

Dolar mı düşüyor, euro mu yükseliyor?

15 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
Euro ilk ortaya çıktığında genel kanı euronun güçlenmesi doğrultusundaydı. Olmadı. Aksine euro sürekli kan kaybetti. Ancak bu ara müthiş bir yükselme trendi gösteriyor. Yahut da dolar düşüyor. Fakat sık sık belirttiğimiz gibi, düşüşün nedeni Avrupa ekonomisinden yahut euronun herhangi bir kabahatinden kaynaklanmıyor. O zaman yükselen dolardı. Şimdi yine düşen dolar. Kısacası, euronun salt değerinde bir değişiklik yok.
İki yıl önce doların yükselme nedeni ABD ekonomisindeki canlılıktı. Para doğal olarak canlılık gösteren piyasalara doğru kayıyor, dolar da değer kazanıyordu. Oysa bugün ABD ekonomisi bir türlü durgunluktan kurtulamıyor. Önlem olarak ABD Merkez Bankası (Fed Reserve) faizleri iyiden iyiye düşürdüğünden mali piyasalara giren yatırımlar da düşmüş durumda. Ve dolar büsbütün değer yitiriyor.
Bu gelişmeleri ve özellikle ABD'deki astronomik düzeye ulaşmış bütçe açıklarını gören mali piyasalardaki profesyonel yatırımcılar da bir süredir, dolardan çıkarak euroya yatırım yapıyorlar. Çünkü bütçe açıkları ABD'de yüksek cari açıklara neden oluyor. Yani yurtdışına döviz kaçıyor. Bu da bu gelişmeyi hızlandırıyor.

Tahminler doğru çıktı

Yazının Devamı

Eurotahvillere hücum sürüyor, ama...

14 Ocak 2004

Neden böyle bir hücum süreci yaşanıyor?Bunun yanıtı oldukça basit. Birincisi, dünyada faizler çok düşük. Özellikle dünyadaki faiz piyasasının ana belirleyicisi olan ABD Merkez Bankası (Federal Reserve) 1999 yılına göre çok daha düşük bir faiz politikası izliyor. Çünkü Amerikan ekonomisi bir türlü durgunluktan çıkamıyor.Bundan dört yıl önce ABDde kısa vadeli faizler bugüne göre 4 puan daha yüksekti. Amerikan Hazinesinin uzun vadeli borçlanma faizi de bugünküne göre çok daha yukarıdaydı. 2000 yılında ABD Hazinesi yüzde 7 ile yüzde 9 arasındaki oranlardan borçlanırken, ilk Türk eurotahvili de yüzde 11.88den talep bulmuştu.Bugün ise durum farklı. Türk Hazinesi artık dolar bazında yüzde 7nin altında (2013 vadeli eurotahvil) bir faizle borçlanabiliyor. Oysa şu anda ABD Hazinesinin 10 yıllık borçlanma tahvillerinin faizi yüzde 4.2. Yani, ABD ile Türkiyenin borçlanma faizi arasındaki fark iyice küçülmüş durumda.Bu gelişmenin temel etmeni ABDde para piyasalarındaki gecelik borçlanma faiz oranının yüzde 1.05e kadar gerilemesi. Yıllık borçlanma oranı bile yüzde 1.5. Bu nedenle hem faizlerin düşük olması, hem de dünyadaki atıl para akımları trendleri sürüklüyor.Elbette Türk ekonomisindeki

Yazının Devamı

Eurotahvillere hücum sürüyor, ama...

14 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
İnanılmaz gelişmeler sürüyor. Bütün gelişmekte olan ülkelerde eurotahvillere müthiş bir hücum gözleniyor. Fiyatlar yükseliyor, faizler de sürekli düşüyor. Akıllı hükümetler de böylesi bir ortamdan yararlanarak, yeni eurotahvilleri piyasaya sürüyor. Bu hafta hem Brezilya, hem de Venezuela 2043 vadeli eurotahvil ihraç etti. Böylece hem daha ucuz borçlanmış, hem de borcun vadesini uzatmış oluyorlar.
Neden böyle bir hücum süreci yaşanıyor?
Bunun yanıtı oldukça basit. Birincisi, dünyada faizler çok düşük. Özellikle dünyadaki faiz piyasasının ana belirleyicisi olan ABD Merkez Bankası (Federal Reserve) 1999 yılına göre çok daha düşük bir faiz politikası izliyor. Çünkü Amerikan ekonomisi bir türlü durgunluktan çıkamıyor.
Bundan dört yıl önce ABD'de kısa vadeli faizler bugüne göre 4 puan daha yüksekti. Amerikan Hazinesinin uzun vadeli borçlanma faizi de bugünküne göre çok daha yukarıdaydı. 2000 yılında ABD Hazinesi yüzde 7 ile yüzde 9 arasındaki oranlardan borçlanırken, ilk Türk eurotahvili de yüzde 11.88'den talep bulmuştu.
Bugün ise durum farklı. Türk Hazinesi artık dolar bazında yüzde 7'nin altında (2013 vadeli eurotahvil) bir faizle borçlanabiliyor.

Yazının Devamı

Tüketim patlaması yaşanıyor

13 Ocak 2004

Ertelenemeyecek tek tüketim, gıdadır. Bu nedenle krizden çıkarken gıda sektörü pek düzeltme yapmaz. Ancak kriz sonrası dayanıklı tüketim mallarındaki satışlar, ekonomik canlanmaya bağlı olarak, toparlanır. İşte bu süreç 2003 yılında hızlanarak, yaşanıyor. Hatta patladı desek yeri var. Krizlerin en belirgin özelliği piyasaların, özellikle dayanıklı tüketim malları satışlarının durgunlaşmasıdır. Özellikle gayrimenkul alımları ertelenir. Nihayet kimse evsiz kalmaz. Nasıl olsa oturulan bir ev vardır. Araba alımları da ertelenir. Eski araçla, ya da eski yolla ulaşım yapılır. Hatta televizyon, müzik seti gibi kahverengi eşya, yahut çamaşır makinesi, buzdolabı gibi beyaz eşya alımları da ertelenir. Malum, televizyon artık ekonomide bir ihraç ürünü haline geldi. İç piyasada belli bir doyum var. Ancak buna rağmen yurtiçi satışlarda, bahar ve yaz aylarında bir gevşeklik yaşanmasına rağmen,son iki aydır ciddi bir artış yaşanıyor. Beyaz eşyada ise tam bir patlama gözleniyor. Çamaşır makinesi, buzdolabı ve bulaşık makinesi toplam satışları yıl başına göre iki kattan fazla artmış. Ve bu artış yılın tümündeki satışlarda sürekli gözlenmiş.Gayrimenkul piyasasına gelince. Bir süredir bu piyasada

Yazının Devamı