Turizm gelirleri yüzde 5 azaldı, giderleri yüzde 38 arttı!

30 Ekim 2009

Hafta başında TÜİK 2009 yılının üçüncü döneminde turizm gelirlerinin yüzde 4.6 azaldığını, ancak giderlerinin geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 38.3 arttığını açıkladı. Gelirler azalırken, diğer yandan giderlerin artması yıllardır döviz ağacı olarak gördüğümüz turizmin kuruduğunu mu gösteriyor? Bakalım.
Yurtdışına çıkan turist sayısı yüzde 3’e yakın artmış. Çok ilginç. Sanki küresel krizin en ağır darbe verdiği ülkelerden biri Türkiye değil. Anlaşılan kriz bizim zenginleri hiç etkilememiş.
Malum, turizm gelirleri anket yoluyla giren ziyaretçi sayısı üzerinden tahmin ediliyor. Giren ziyaretçilerin bir kısmı yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız olduğu için gelirlerin yüzde 26’sı yurtdışında yaşayan vatandaşlardan sağlanıyor. Turizm gelirlerinin yüzde 38’i paket turlardan, gerisi de kişisel seyahatlerden sağlanıyor.

Az harcıyorlar
Türkiye’de yabancılar (ağustos ayında) ortalama 608 dolar, vatandaşlar ise 1168 dolar harcıyor. Bu da başka bir üzücü durum. Demek ki, turistler vatandaşlarımız kadar bile harcamıyor. Kaldı ki, dünyanın turist sayısı açısından 8. ülkesi olan Türkiye yüzde 2.7 paya sahip, ama turizm geliri açısından 9. sırada ve yüzde 2.3 paya sahip.
Fakat bu

Yazının Devamı

Seçimlere kadar iki yakamız bir araya gelecek mi?

28 Ekim 2009

Geçen hafta Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 2010 yılı bütçesini açıkladı. 2009 yılı için milli gelirin yüzde 1’inden az bir bütçe açığı hedefleniyordu. Gelin görün ki, Bakan Şimşek bile bunun yüzde 7’ye yaklaşacağını sandıklarını belirtiyor. Yani ortada muazzam bir bütçe açığı var. Üstelik faiz dışı denge de yıllardır ilk defa açık verecek.
2009 yılının sonunda 267 milyar TL harcama yapılacağı, 204 milyar TL de gelir yaratılacağı düşünülüyor. Böylece 55 milyar TL’lik bir açık oluşmuş olacak.

Bütçe ve ekonomik canlılık ilişkisi
2009 bütçesinin en önemli tarafı, ekonomik daralmayla birlikte gelirlerin düşmesi oldu. Milli gelirin 2009 yılında yüzde 6.5 gibi daralacağı düşünülüyor. Ancak 2008 yılında da milli gelir yüzde 1’in altında büyüdüğü için içinde bulunduğumuz yıl olduğu gibi, gelecek yıl da belli ölçüde gelirler düşük kalacaktır. Oysaki Maliye 2010 yılında faiz dışı giderlerin yüzde 9 civarında, vergi gelirlerinin ise yüzde 18 yükselmesini bekliyor. Bu durumda da, 2010 açığı 57 milyar TL’nin altında tutulabiliyor.
Malum, temel sorun, bir yandan bu açığın önümüzdeki yıllarda azaltılması ve yeniden bozulan borç dinamiğinin yerli yerine oturtulması. Bunun nasıl olacağı

Yazının Devamı

Tekstil neden çöküyor?

26 Ekim 2009

Cumartesi günü gazetemizde tekstil dünyasının önder ismi DEBA’nın iflası gündemdeydi. Son derece başarılı olan bu firma neden bu noktaya geldi? Satışlarında sorun yok. Fabrikanın teknolojisi yerinde. Patron işin başında. Gayet dürüst ve sevilen bir insan. Ama batmış. Çok üzücü.
1980’li yıllarda Özal döneminde Türkiye tekstildeki hamlesiyle ihracatını hızla artırmış, bir hayli de övünmüştü. Oysa şimdi tekstil can çekişiyor ve devletten yardım talep ediyor.
İngiliz iktisatçı David Ricardo (1772-1823) şarap ve kumaşı Portekiz’le İngiltere arasındaki dış ticareti açıklamada kullanmış ve karşılaştırmalı üstünlükler teorisini geliştirmişti. Dış ticareti açıklayan belki ilk teori de buydu.

Kalmayan karşılaştırmalı üstünlük
Geçmişte Portekiz şarapta daha avantajlı olduğu için şarap üretir ve İngiltere’ye satardı. İngiltere de daha avantajlı olduğu kumaşı üretir ve Portekiz’e satardı. Girdilerdeki bu avantaj karşılaştırmalı üstünlükleri sağlıyordu. Özetle maliyetiniz daha düşük olmalı ki, fiyatınız rekabet edebilsin. Türkiye’nin tekstilde sıkıntısı da işte bu karşılaştırmalı üstünlüğünü kaybetmesi. Daha ucuz emekle başka ülkeler üretim yapıyor.
Fakat asıl sorun sadece yeni

Yazının Devamı

Tobin vergisi bize yarar

23 Ekim 2009

Nihayet hiç tahmin etmediğimiz bir zamanda ve hiç de tahmin edilmeyen bir ülke sıcak para girişlerine vergi koydu. Brezilya’ya giren portföy hareketleri yüzde 2 oranında vergi ödeyecek. Bu tür vergilere Tobin vergisi diyoruz. Böylece hem sermaye hareketleri serbest oluyor, hem de o ülke yolgeçen hanı olmaktan kurtuluyor. (James Tobin Yale Üniversitesi’nde ders veren, Kanada kökenli, Nobel ödülü almış bir iktisatçıydı.)
Biraz açıklayalım. Sermaye hareketlerine toptan engel koyma dönemi artık geçti. Mali liberalizasyon anlayışıyla uyuşmuyor. Ancak bazı ülkeler portföy yatırımlarının hızlı ve kısa vadeli hareketlerine karşı önlem alabiliyor. Malum, sıcak para kısa vadede yurtiçinde faizlerin düşmesi ve borsanın yükselmesini sağlıyor. Ve borçlu birçok ülke bundan epeyce fayda görüyor.

Spekülatif hareketlerin riski
Ama borcu olmayan ve ihracat yapan ülkelerin ulusal paraları değer kazanıyor ve büyük zarar görüyor. Üstelik aniden çıkmaya kalktıklarında tam tersi etkileri çok kısa sürede yarattıklarından çok da risk getiriyorlar.
Tobin vergisi ise işte bu sıcak parayı soğutmayı ya da uzun süreli hale getirmeyi amaçlıyor. Örneğin, peşinen ödenen yüzde 2, birkaç ay kalan paranın faizini

Yazının Devamı

Piyasalar coşku içinde

21 Ekim 2009

Doların hızla değer yitirmesi tüm dünya piyasalarını ve varlık fiyatları etkiliyor. Bizce en önemlisi dolar-TL kurunun hızla aşağıya gelmesi. Dolar oldu 1.45 TL. İkincisi, petrolün varili 80 dolara yaklaştı. Ve daha da gidecek gibi. Her ikisi de beklediğim gelişmelerdi ama sevindiğim söylenemez. Biri ihracatı engellerken, diğeri de ithalatı şişiriyor.
Sadece petrol de değil. Altının geldiği düzeye bakın, rekor üstüne rekor kırıyor. Diğer madenlerin fiyatları, hatta tarımsal fiyatlar da hızla dünyada yükseliyor. Kısacası, mali piyasalar, küresel anlamda olsun, yerel boyutta olsun büyük bir coşku yaşıyor.
Bu coşkunun temelinde resesyonun atlatıldığına dair beklentiler var. Ama asıl etkili olan, küresel likiditenin yine bollaşması ve faizlerin tüm dünyada düşmüş olması. Aksi takdirde, New York borsasının geldiği düzey krizin yarısının aşıldığını gösterir ki, bu doğru değil. Hâlâ birçok şirket ya da kuruluş ağır hasarlar içinde kıvranıyor. Başta da bankacılık sistemi.

Peki ne olacak?
Borsalar gelişmeleri önceden satın alırlar. Ama bu ara satın alınacaklar tamamlanmak üzere. Varlık fiyatlarında bu denli yükselme, ekonomik toparlanmayla birlikte enflasyonist eğilimleri

Yazının Devamı

ABD, küresel kriz ve köy ekmeği

19 Ekim 2009

Önceki hafta New York’ta, sonra da Boston’daydık. New York’ta durmamızın nedeni küresel durgunluğu ana üssünde gözlemekti. Fakat anladık ki, New York’ta krizi izlemek ya da gözlemek olanaklı değil. Her yer vıngır vıngır. Ya kriz bitti ya da ancak Amerika’nın içlerine geçerek sıkıntıları gözlemek gerekiyor.
Amerika’ya vardığımızda gündem Pakistan üzerinden Afganistan’daki Taliban hareketini durdurabilmekti. Etnik ve yerel nedenlerle Pakistan uzun süre ABD’ye bu anlamda yeterince destek vermiyor, hatta kendi topraklarında Taliban’ı barındırdığı söyleniyordu. Şimdi bunun değişmesi için ABD Pakistan’a yüklü bir krediyi vermiş durumda. Pakistan da artık bu hareketin halkının nezdinde rahatsızlık yarattığı kanısına gelmiş! Ve Güney Veziristan’da savaşmaya başlamış.

Obama sahnede
Bu arada Obama’nın 2016 Olimpiyatları’nın Şikago’da düzenlenmesi için Olimpiyat Komitesi nezdinde lobi yapması kamuoyunda şaşkınlık yarattı. Koskoca ABD Başkanı’nın bu işe neden bu kadar ağırlık verdiği anlaşılmadı. Zaten sonunda kazanan da Rio oldu.
Öte yandan bir sabah aniden Barack Obama’nın Nobel Barış Ödülü’nü alması başta kendisi olmak üzere, herkesi şaşırttı. Bu kısa sürede Obama ne yaptı da ödülü

Yazının Devamı

Bilimde Nobel’e sahip ilk Türk

16 Ekim 2009

Ekonomide bu yıl Nobel ödülünü iki kişi paylaştı. Biri Oliver Williamson, diğeri de Elinor Ostrom. Bir Nobel ödülü almak herhalde bir aydın, yahut bilim adamı için yaşamın en üst noktasıdır. Ancak bu ödüller tarafsız ve hakkaniyete göre mi veriliyor? Tartışılabilir.
Elinor Ostrom aslında bir ekonomist değil. Bir siyaset bilimci. Ama ekonomiyle ilgilenmiş. Nobel Ekonomi Ödülü’nü alan ilk, Nobel ödülünü alan da beşinci kadın.
Bundan birkaç yıl önce Harvard Üniversitesi’nde senatoda Profesör Larry Summers kadınların akademik çalışmalarının konumlarına göre yeterli sayılması gerektiğini belirtmiş ve başına gelmeyen kalmamıştı. Oysa Summers’ın (aynı zamanda eski Hazine Bakanı) kastı kötü ve ayrımcı değildi.

Solculara mesafe
Ancak kadınların bu denli az ödül alması sadece kadın bilim adamı azlığına bağlanamaz. Örneğin meşhur İngiliz İktisatçı Joan Robinson (tekelci rekabet teorisi) bu ödülü alamadı. Çünkü solcuydu! Sraffa da Nobel alamadı, Kaldor da. Bunlar Cambridge’in çok değerli ekonomistleriydi.
Bu bize, Nobel ödülü veren komitenin siyasal pozisyonunu da çok açık gösteriyor.
1972’de Nobel ödülünü Oxford’lu John Hicks Amerikalı Ken Arrow ile birlikte paylaştı. Oysa 1971’de

Yazının Devamı

Denizcilikte akıllı davranılırsa..

14 Ekim 2009

Deniz ulaşımı üzerine tartışmayı sürdürüyoruz. Çünkü bu ülkede ne yazık ki, deniz ulaşımı da demiryolu ulaşımı da bir türlü gelişmedi. Son 60 yıldır iktidarlar hep karayolunu tercih ettiler.
Gerçi 2008 yılında gemi imalatında büyüme oranı yüzde 30’u bulmuştu. Fakat küresel kriz çıkınca 2008’in son 3 ayındaki sipariş iptalleri yüzde 63 ’ü buldu! Hatta birçok kişi ödediği peşin parayı yakarak siparişini iptal ettirdi. Çünkü geminin tersaneden (yahut kızaktan) çıkış değeri ödediğinin yarısı bile bulmuyordu.
Pazartesi günü bu köşede Türkiye’de gemi inşaatının yakın dönemde patlama göstermesine rağmen müthiş bir darbe yediğini aktardık. Yurtdışından Türkiye’ye gemi siparişleri 2007 Ağustos’unda 7 milyon DWT, 2008 Ağustos’unda da 9 milyon DWT’du. Sadece aralık ayında 150 geminin inşaat siparişi iptal edildi! 2008’in son iki ayındaki iptaller de 1 milyon DWT’a vardı!
Kısacası, Tuzla’daki iş kazalarıyla tanıdığımız bu kesim şimdi bir de küresel feleğin tokadını yemiş görünüyor.
2008’in son 3 ayındaki taşımacılıktaki küçülme oranı ise yüzde 76 oldu. Öte yandan, 2008’in son 3 ayındaki deniz ticaret hacmi (2007’nin aynı dönemine göre) yüzde 53 küçüldü. Bu veriler küresel krizle

Yazının Devamı