Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçen hafta Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 2010 yılı bütçesini açıkladı. 2009 yılı için milli gelirin yüzde 1’inden az bir bütçe açığı hedefleniyordu. Gelin görün ki, Bakan Şimşek bile bunun yüzde 7’ye yaklaşacağını sandıklarını belirtiyor. Yani ortada muazzam bir bütçe açığı var. Üstelik faiz dışı denge de yıllardır ilk defa açık verecek.
2009 yılının sonunda 267 milyar TL harcama yapılacağı, 204 milyar TL de gelir yaratılacağı düşünülüyor. Böylece 55 milyar TL’lik bir açık oluşmuş olacak.

Bütçe ve ekonomik canlılık ilişkisi
2009 bütçesinin en önemli tarafı, ekonomik daralmayla birlikte gelirlerin düşmesi oldu. Milli gelirin 2009 yılında yüzde 6.5 gibi daralacağı düşünülüyor. Ancak 2008 yılında da milli gelir yüzde 1’in altında büyüdüğü için içinde bulunduğumuz yıl olduğu gibi, gelecek yıl da belli ölçüde gelirler düşük kalacaktır. Oysaki Maliye 2010 yılında faiz dışı giderlerin yüzde 9 civarında, vergi gelirlerinin ise yüzde 18 yükselmesini bekliyor. Bu durumda da, 2010 açığı 57 milyar TL’nin altında tutulabiliyor.
Malum, temel sorun, bir yandan bu açığın önümüzdeki yıllarda azaltılması ve yeniden bozulan borç dinamiğinin yerli yerine oturtulması. Bunun nasıl olacağı elbette tartışma konusu. Belirtildiği gibi, vergilerle bunun sağlanması pek kolay değil.

Haberin Devamı

Seçimlere kadar iki yakamız bir araya gelecek mi

Kamu harcamalarının kısılması gerekecek. Fakat 2010 yılında enflasyonun (TÜFE) yüzde 5 kadar olmasını ancak kamu harcamalarının da yüzde 9 kadar artmasını bekliyorsanız reel bir harcama artışı gerçekleştiriliyor demektir. Bunun nedeni ekonomide canlanmayı sağlamak için. Fakat bu hemen de gerçekleşmezse, vergi gelirlerinde istenen artış da elde edilemeyecek demektir. Üstelik artık özelleştirmeden de çok büyük gelir elde edilemez.

Ani mali disiplin yok
Orta vadeli mali perspektife baktığımızda bütçe açığının birdenbire değil, 4 yıllık bir perspektifte yavaş yavaş düşürülmesinin planlandığı görülüyor. Her yıl milli gelirin yüzde 2’sinden az bir bütçe açığı daralması tasarlanıyor. Yani hükümet seçimlere dek ani bir mali disiplin tedbiri düşünmüyor. IMF ile bir anlaşmanın olmayacağı da belli oldu.
Bu durumda böylesi yavaş gelişecek bir mali derlenmenin, büyümenin yeniden eski düzeyine gelmesini sağlayıp sağlamayacağı tartışılabilir. Bizce sağlamayacaktır, çünkü bütçenin oluşumu değişmemektedir. Yani harcamaların eğitim ve altyapı yatırımı ağırlıklı hale getirilmesi gerekmektedir. Bu durumda ekonomik canlılık büyük ölçüde gevşek para politikasına bırakılmaktadır ki, onun da etkinliği tartışmalıdır.
Bunun çok önemli bir siyasal da boyutu var. Seçimler bu süreçte olacaksa, (ki en geç 2011’de olacak) Ak Parti işsizliğin siyasal hasarını en az düzeyde ödemek istiyor. İyi de Güneydoğu’daki hasarı ödemeyecek mi?